Bölümü
zaaflar üzerinden anlatmak istiyorum. Maraşlı’nın zaafı var mı, Mahur; Maraşlı
için bir zaaf mı? Fakat bunlara geçmeden önce değinmek istediğim başka bir konu
var.
7 bölüm
boyunca bize verilen konuları bir toparlayıp, 7. bölümdeki olaylara bağlamak
istiyorum. Çünkü teoriler, tahminler üretiyoruz; doğru veya yanlış çıkıyor.
Bizi hem merak ettirip hem de heyecanlandırıyor. Yazacaklarım biraz hikâyeyi
anlatıyormuş gibi olacak ama bu yazdıklarım, değinmek istediğim konu için
faydalı olacaktır.
İlk
olarak 1 yıl önce, Maraşlı ile kızı Zeliş bir konsere gittiğinde bir saldırı
oluyor. Ve bundan dolayı Zeliş psikolojik olarak rahatsızlık yaşıyor. Devamında
Maraşlı, bu saldırıda kızını vuranı yakalayıp; öldürüyor. Bu yakaladığı kişinin
evinde, üstünde plaka yazan bir kâğıt buluyor. Ve asıl kafamızı karıştıran yer
olan sorgu sahnelerini izliyoruz. Maraşlı farklı konuşuyor, faklı bilgiler
öğreniyoruz. Olaylar devam ediyor ve bu saldırıyı araştıran savcıyı Savaş’ın
öldürdüğünü, Mahur’un fotoğrafları çekmesi (hatta bu fotoğraflarda görünmeyen
bir daha vardı) ile konu Türel ailesine bağlanıyor. Maraşlı, Türel ailesinin,
holdinginin eski logosu ile bulduğu kâğıdın üzerindeki yarım bir işaretin aynı
olduğu çözüp Türel ailesini araştırıyor...
Bu
dediklerim ile varmak istediğim birinci nokta: Maraşlı’nın, Savaş’ın; saldırıyı
araştıran savcıyı öldürdüğünü ve Türel ailesinde bir ortağı olduğunu bilmesine
rağmen, bu bölümde, maske olayını nasıl bildiğini Savaş’a sorması, benim için
bir hataydı. Hata fazla oluyor, eksik bir konuydu diyebilirim. Evet, şunu
diyebilirsiniz: “Savaş’ın Türel ailesindeki ortağı bu saldırıyı
yapmıştır, fakat Savaş bilmiyordur.” Peki, Savaş niye bilmediği bir
konu için savcıyı öldürmeye gitsin? Hem fotoğraflarda biri daha vardı ve bu
kişi ile Savaş ortak. Yani Savaş’ın bu konuyu bilmiyor olması beni ikna etmedi.
Savaş’ın
ortağı kim?
Bu da ikinci
değinmek istediğim konu. Tek tek eleyip, sonuca varmak istorum. İlk başta şüpheliler:
Aziz, Firuzan, İlhan, Dilşad, Ozan ve Necati idi.
Aziz ve
İlhan: Aziz’in geçmişi ve İlhan’ın şirket olayları ile bu ikisinin olmadığı
belli oldu.
Ozan:
Hem hikâye için hem de izleyici için bir yanıltmaydı. Böyle bir yanılma olacağı
da belliydi. Hem Mahur, Savaş’ın fotoğraflarını çektiğinde; Savaş’ın yanında
biri daha vardı. Ozan ile Savaş’ın tanışıklığının bundan sonra olduğunu
bildiğimize göre, Ozan’ı da eledik. Yalnız, yukarıda bahsettiğim konuyu
destekleyecek bir durum var. Maraşlı, Ozan’ı yakaladığında; Ozan’ın Savaş ile
çalıştığını bildiği için hemen saldırıyı sorması, bu olayı Savaş ile
bağdaştırdığını bize gösterir. Fakat bu bölümde Maraşlı’nın, “Maske
olayını nasıl biliyordun?” diye sorması bir mantıksızlık oluşturdu...
Dilşad:
Savaş ile ortak birinin akılı da olması lazım. Dilşad’cım kusura bakma ama
Ozan’ın nasıl biri olduğunu anlayamayan biri aptaldır. Yani direkt eliyorum.
Necati:
Dizide en çok sevdiğim karakter. Her sahnesini her hafta merak içinde
bekliyorum diyebilirim... İlk baştan beri gizemi ve tavrı ile bazıları için
Savaş’ın ortağı olabilecek düşüncesi uyandırmış olabilir. Ama benim fikrim
bambaşka bir şey çıkacağı yönünde. (Bir ekleme yapmak istiyorum: Bu
yazdıklarımı 8. bölüm fragmanını izlemeden yazdım. Yani tanımda babası için
birini öldürdüğünü söyleyen Necati’yi izledikten sonra, Necati’den bambaşka bir
şey çıkacak demedim. Hatta bir önceki yazımda da bu durumu nitelemiştim.) Bir
de ekleme istediğim: Necati’nin gördüğümüz üzere Mahur ile başka bir diyalogu
var. Behiye ile ayrı bir diyalogu var. Bunlar ile Necati’nin olamayacağını bir
kez daha düşünüyorum. Yalnız, tanıtımda Necati’nin dedikleri bizi hikâye olarak
bambaşka bir yerlere taşıyacaktır.
Ve
Firuzan: Benim düşüncem ilk baştan beri Firuzan idi. Konunun buraya doğru
gittiğini de düşünüyorum... Bazen iyi davranıyor, bazen kötü; derdini, yapmak
istediğini hiç çözemedim. Benim oyum Füruzan’ındır.
Bu
bölümde beni yoran bir durum vardı. Bu durum: Mahur’un endişesi, korkusu. Niye
beni yordu? Çünkü Maraşlı, Mahur’a kızını vuran kişiyi bulduğundan ve
öldürdüğünden bahsetmişti, bu bir. Maraşlı, Mahur’un ilk hayatını
kurtardığında; Mahur, Maraşlı’nın herkesi vurduğunu görmüştü, bu da iki.
Bunları biliyor. Maraşlı’nın eski bir asker, gizemli biri olduğunu ve herkesin
içinde havaya ateş ettiğini bile biliyor. Fakat “Maraşlı katil olamaz,
hapse girmesin!” diyor. Mahur’un bu tavırları benim için fazlaydı.
Peki, Maraşlı da Mahur’un mu zaafı? ^^ Dizide zaaf, görevdeki biri için önemli.
Ama Mahur, Maraşlı’dan daha fazla aksiyonun içinde...
Mahur bu
tavırları için ‘fazlaydı’ dedim. Fakat güzel bir tarafı da vardı:
Yakınlıkları, yakınlaşmaları... Mahur’un, “Belki de senin hayatını
önemsiyorumdur.” demesi; Savaş’ın Maraşlı’yı öldürür korkusu ve yüz
ifadesi, Maraşlı’ya verdiği değeri gösteriyor. Bunu bu yazımda da vurguluyorum
ki, bu değer çok önemli. Maraşlı’nın Mahur’un hayatı için dediği: “Belki
de hata etmişimdir.” cümlesinin gerçek olmadığı belli. Mahur için nasıl
korktuğunu hepimiz biliyoruz. Bunu Mahur’u uzaklaştırmak için söylediği de
belli. Ama barışmaları, özür dileme ve Mahur’un ‘Unutalım mı?’ demesi
çok güzeldi. Maraşlı için bir zaaf daha
ortaya çıktı. Maraşlı için korkuyorum, işi çok zor. Mahur’a inşallah yine şiir
okur. Yani illa okurda, yakın bir vakitte okur demek istiyorum. Çünkü: “Bir
adam bir kadına şiir okuyorsa, muhtemelen aşıktır.” Ben bu dediklerini
hâlâ unutmadım. ^^
“Zeliş
senin zayıf noktan mı Maraşlı?”
Konuya,
Maraşlı'nın kızını çok sevdiğini ve çok iyi bir baba olduğu ile başlamak
istiyorum. Yalnız Maraşlı'nın kim olduğu konusunda artık bir fikrim yok. Önce
şu konuşmaya bir bakalım: (Maraşlı bu konuşmada; sinirli bir şekilde nefes alıp
veriyor, ellerini masanın altına koyuyor ve konuşmasını değiştirerek, “Herkesin
bir zayıf noktası vardır. Eğer sevdiklerin zarar görmemişse, sevdiklerinin
zarar görmesinden korkmadıysan; herksin zayıf bir noktası vardır bayan. Ben
hariç.” diyor. Benim bundan anladığım: Maraşlı’nın iki karakterinin
olduğu. Çünkü bu konuşmayı yapmadan önce, yukarıda saydığım hareketler bunu net
bir şekilde gösteriyor.
Bir de
Zeliş’in doğumunu anlatması, ses kaydediciye anlattıklarının aynısıydı. Ya
ezberletilmiş olduğu gösteriyor (Ben öyle düşünmüyorum). Ya da, benim
düşündüğüm, kızı ile anlattıkları gerçek; doğruları anlatıyor. Valla kafam çok
karışık. ^^
Bir de
şu konu var: Bir önceki bölümde, eski tim arkadaşları ile buluştuğu yer; bu
hafta Mahur’un oraya gittiğinde bambaşka bir vaziyetteydi. Bu da şunu ortaya
çıkartıyor: Askerlik hayatının, arkadaşlarının yalan olduğunu. Peki, Nevzat da ‘Komutanım’
deyip duruyor. Tam da işin içinden çıkmadığım nokta burası. Ben asker olduğunu
düşünüyorum. Diğer durumları bilemiyorum ama bu konuda fikrim bu.
Ve bölüm
finali: Maraşlı, “Benim zaafım yok.” diyor. Ama kızına yaptıkları
için Savaşı güneşin altında yakıyor. Savaş’ın yani Saygın Soysal’ın çok iyi iş
çıkardığı söyleyebilirim. Tam bir kötü adam olmuş. Yaptıkları gerçekten çok
kötü. Bir intikam derdi var. Aziz konusunda haklı da; Mahur, Maraşlı hele de
Zeliş’e yaptıkları çok kötü. Dizilerde alışık olduğumuz bir konu aslında. Biri
diğerinden intikam almak için ailesine, etrafa zarar verir... Cehennemi tatması
iyi Savaş’ın, alışıklık olur. Aziz falan hep beraber gidecekleri yer çünkü.
Aziz, Ömer’i hem öldürüp hem de iftira atmış. Hâlâ uyuşturucu işini de yapıyor
diye düşünüyorum.
Bir yere
bağlayalım bu konuyu. Maraşlı’nın net zaafı var fakat bu önemli değil. Çünkü
profesyonel, soğuk kanlı olduğu için, şimdiye kadar bu zaafından ödün vermedi
ama bu bölüm finalinde, sorguyu yapan kadının/ istihbaratçının Maraşlı’yı
alması; zaafına yenildiğini gösterir.
Yazının
adım ‘zaaf’. “Herkesin bir zaafı vardır,” bazıları için ailedir; bazıları için
uğruna yaşadığı bir değer. Fakat benim düşüncem: “Zaaflarımız bizi güçsüz
yapmaz, hatta umut verir. Maraşlı için de kızı bir zaaf. Ama yaşama tutunmasının
sebeplerinden biri.” diyorum ve yazıyı bitiriyorum.
Teşekkür
ederim, vakit ayırıp; yazıyı okuduğunuz için.