Bölümler ilerliyor; heyecan,
merak artıyor... Yine güzel bir bölümü ardımızda bıraktık. Maraşlı’nın Mahur’u
kurtarmasına artık alıştık diyebilirim. Maraşlı bir önceki bölümde, sorgu sahnesinde:
- “...Gözüm açıktır.”
- “Nasıl anlarsın pusuyu?”
- “Sesinden. Korkunun ve kalleşliğin
sesi yoktur, sessizdirler.” demişti.
Bundan dolayı bu
tuzaktan/pusudan kurtulacağını biliyordum. Burada asıl değinmek istediğim konu;
Mahur’un Maraşlı için çırpınışları, Maraşlı’ya bir şey olur korkusu. Hele bir
de Savaş’ın, “Maraşlı öldü.” dediğinde Mahur’un üzüntüsü, biz
izleyicilere; Maraşlı’ya sandığından daha
fazla yakınlık hissettiğini açık açık belli etti.
Maraşlı’nın Mahur’u
kurtardıktan sonra, Mahur’un Maraşlı’ya sarılması kendi korktuğu için değil,
Maraşlı için korktuğundandı. Eee bu dediklerim ile bu çiftin bayağı bir yol kat
ettiği belli. Burada küçük bir sorgu sahnelerine değinmek istiyorum. Maraşlı
ile Mahur uyumundan yazının devamında bahsedeceğim, merak etmeyin.
İzlediğimiz sorgu sahneleri
aklımızı, teorilerimizi allak bullak ediyor. Çünkü bir bölümde şu diyaloglar
geçmişti:
- “Ben 49 gün komada kaldım.”
- “49?”
- “46”
Bu konuşmaları izlediğimden
beri Maraşlı ne anlatsa hep şüpheyle bakıyorum. Çoğu izleyici de böyle bakıyordur.
Bazen gerçekten Celal’in Maraşlı bile olmadığını düşünüyorum. :) Çok düz ve
basit bir tahmin yapacağım: Celal gerçekten Maraşlı, kızını gerçekten seven bir
baba. Buralara hemfikiriz. Tahmin ederken zorlandığımız kısım askerlik hayatı.
Bunun için de doğruları değiştirip yanlış bilgiler ekliyorlar diyebilirim.
Dediğim gibi basit bir tahmin yapacağım demiştim. ^^ İzleyelim, görelim...
“Laf vardır oldurur, laf vardır öldürür.”
Mahur ve Maraşlı ile devam
edelim. Benim ilk başta, bölüm yayınlanmadan önce bu çift için hissettiklerimin
adı: "UYUM" idi. İzledikçe enerjilerini daha çok hissetmeye başladım.
Röportaj yapılırken ki bakışları her şeyi anlatıyordu. Ama tek üzüldüm nokta,
Mahur'un Maraşlı için dedikleriydi. Hem ailesinin içinde kötü biri olduğunu
biliyor, herkese güvenmiyor hem de arkadaşının, babasıyla ilgili dediklerinden
dolayı Maraşlı'nın kalbini kırıyor. Mahur kendi başına karar verebilecek biri,
öyle babası karşı çıkar gibi durumlar beni rahatsız etti açıkçası.
Yalnız, arabada Mahur'un
Maraşlı'nın gönlünü alması, beraber gittikleri yerde Maraşlı'nın dünyasını
tanıması, yakınlıkları beni çok mutlu etti. Ve en son ki öpücük çok güzeldi.
Mahur'un Celal'in kızı Zeliş ile iyi anlaşması, onun yüzünü güldürmesi Celal'i
mutlu ediyor. Bundan dolayı, başka bir sıcaklık da hissediyor.
“Kader ve Tesadüf”
Serhat Kılıç’ın ne kadar
başarılı bir oyuncu olduğundu anlatmaya gerek yok. Necati karakterini de, diğer
karakterleri gibi harika bir şekilde üstüne giymiş. Tam anlamıyla Necati ile
bütünleşmiş. Hâl böyle olunca, Necati’nin sahnelerini beklememek elde değil.
Bu bölümdeki “Kader ve
Tesadüf” konuşması, benim de gündelik hayatta üstünde durduğum bir konudur. “Her
şey kaderde varsa, bizim tercihlerimiz nerede?” Ya da "Bizim tercihlerimiz, kaderimiz midir?" diye
düşünürüm hep. Necati de irade ile açıkladı bu durumu. Burada net bir şekilde
Ethem Özışık'ın edebi dilini bir kez daha görebiliyoruz. Çünkü Poyraz
Karayel'de de benzeri vardı. (Poyraz, İsa, Albay ve ödev.)
Behiye, Necati’ye temiz
duygular besliyor. Necati de bunun farkında ama çözemediğimiz biri olduğu için
konuya iki taraflı bakamıyoruz.
Necati ile Behiye arasında
geçen diyalog (Behiye'ye, ailesine rağmen 'İyi birisin' dediği.), mutfaktaki Sadık’a
imalı bakışları ile Necati’nin Ömer konusunda bir şeyler bildiğini ortaya
koydu. Bu demek mi Savaş'ın ortağı, bilemiyorum. Hem Necati'den başkası olamaz
diye düşünüyorum, hem de Necati'den bambaşka bir şey çıkacak diye bekliyorum.
Savaş’ın Aziz Türel’in yardımı
ile Maraşlı’ya tuzak kurması, Aziz'in Ömer'i öldürmesi Aziz’in gerçek yüzünü bize gösterdi sanıyorduk ki;
video ile öğrendiklerimizle bir şaşırma daha yaşadık. Maraşlı, “Aziz Bey, kudretli iş adamı. Babacan görünüşüne aldanmak hata olur. Bu serveti nasıl
yaptığı belli bile değil.”
demişti. Haklıymış valla. Maraşlı’nın bunları öğrenmesi çok iyi oldu.
Adımlarını buna göre atacaktır. Türel ailesinde bir kötü arıyorduk, fakat
hepsinin bir şeyi çıktı. Aziz anlattığım gibi malum. Dilşad, Ozan ile kaçamak
ilişki içinde. Ozan; İlhan’ı sattı, Savaş’ın işerini yapıyor. İlhan şirketi
batırdı, Firuzan ve Necati tam bir kara kutu.
Savaş'ın şirketi alması,
“Babam görseydi.” demesi ile Ömer'in oğlu olduğu düşüncesi aklıma
takıldı. Hikâye derinleştikçe daha çok şey çıkacaktır.
Savaş'ın Maraşlı ile ilgili
öğrendiklerinin ardından, kızının vurulduğu saldırıyı tekrar etmesi; Maraşlı
ile biraz eğleniyor gibiydi. Zeliş'in ve Maraşlı'nın korkusu, tekrar aynı şeyi
yaşamaları çok üzücüydü. Savaş'ın Zeliş'e yüzünü göstermesi ile bölümü
bitirdik. Bu bir gözdağı mı, bu saldırıyı gerçekleştirecekler mi? Hepsini bir
dahaki bölüm göreceğiz. Fakat Maraşlı'nın buna izin vermeyeceğini düşünüyorum.
Yazının sonunda eklemek istediğim bir konu da
kamera arkası için. Zorlu şartlarda çalışan insanların emeğine sağlık. Bir izleyici
olarak çekim açıları çok iyi. Ve senaryo, yıllarıdır her projesi takip ettiğim
Ethem Özışık ve ekibin kalemine sağlık. Her zaman böyle güzel diziler izlemek
umuduyla.