Sen Çal Kapımı: Aşk varsa, umut da vardır

Sen Çal Kapımı: Aşk varsa, umut da vardır
Genel kuraldır, her şey çok güzel gittiğinde içimizde hemen bir kaygı ve korku oluşmaya başlar, kesin kötü bir şey olacak diye bekleriz. Mutluluğu kaybetme korkusu sanırım korkuların en kötüsüdür, çünkü bir kez mutluluğun ne olduğunu deneyimlenmiş ve nasıl güzel bir şey olduğunu biliyorsunuzdur. Bölümü de böyle izledik, bu kadar mutluluk pek hayra alamet değil, kesin kötü bir son bizi bekliyor dedik.
 
Bu yazdıklarımdan dizide sürekli güzel olaylar veya güzel sahneler yaşanmasını beklediğim sonucu çıkmasın. Ben diziyi, geldiği gibi izlemeyi sevenlerdenim. Yani şu karaktere ne gerek vardı, esas oğlan ve kız niye ayrılar, artık birleşsinler gibi taleplerim yoktur. Hatta, olayların beni şaşırtmasından, beklemediğim şekilde gelişmesinden daha heyecan duyuyorum. Sanırım genel aradığım hikâyenin bütünü içerisinde bir anlamı olması, bana o an için anlamsız gelen şeyleri dahi eleştirmeden önce bir anlamaya çalışıyorum. Dizinin ilk 12 bölümü gibi olmasını da beklemiyorum, çünkü şu anda birbirine aşık ve birbirini daha iyi tanıyan bir çift var, bu sebeple hikâyenin başka bir yola evirilmesi çok normal. Bugünün yarın gibi olmasını beklemek gibi bir şey olur bu. O yüzden ben hikâyenin evirilmesini ve bunu izlemeyi çok seviyorum. Ama diziyi izlerken, sahneler arasında bir bağlantı kurabilmem gerekiyor ki dikkatim dağılmasın. Sevinçle söyleyebilirim ki, son iki bölümdür diziyi kopukluk olmadan seyredebildim.
 
İlk olarak, bölümde evlilik ile ilgili verilen mesajı çok sevdim. Evlilik, erkeklere ceza, kadınlara da lütufmuş gibi sunuluyor ki aslında evlilik erkekler için konfor demekken kadınlar için ekstra sorumluluk demek.
 
Serkan her ne kadar çok değişmiş olsa da hala rasyonel bir şekilde yaşıyor. Rasyonel insanlar için bir şeyin önemi faydasına göre belirlenir ki, düğün gibi geleceğe etkisi olmayacak bir seremoniyi önemsiz görüyor.  Ama özel zamanlar vardır hayatımızda ve biz o özeli daha yoğun hissetmek için belirli ritüeller yaratırız ve kadınlar için böyle ritüeller hep daha anlamlıdır. O anlamsız gelen seremoniler insana kendileri daha iyi hissettirir, her şeyin neden-sonuç ilişkisine bağlı olduğu dünyamızda hayallerimizin ve duygularımızı tatmin etmeye yönelik seremoniler aslında hayata kısa bir mola vermek gibidir. Ama işte erkekler Mars'tan, kadınlar ise Venüs’ten. Ve Eda’nın düğün heyecanını Serkan ile paylaşamaması aslında yanlış anlaşılmanın başlangıcıydı.
 
Bununla birlikte dizide en çok sevdiğim şey, Eda’nın utangaç bir kadın olarak konumlandırılmaması. Ne istediğini bilen bir kadın olarak Eda’nın hazlarını da toplumun kadına dayattığı sınırları hiçe sayarak ve utanmadan yaşamasını severek izliyorum. Evlilik teklifini kendisi yaparak ilişkinin geleceğini kendisinin belirleyeceğini göstermiş oldu.
 
Serkan’ın en son bakışı sanki bir veda hissi yaratsa ve bu sebepten çok etkileyici olsa da sanırım dizi için yeni bir başlangıcın habercisi. Sonuç olarak, kişisel olarak ben; her hafta cumartesi akşamları bana, hadi şimdi keyif saati, dedirten ve izlerken de bol bol güldüren bu romantik komedi formatından çok memnunum.



BİZE YAZIN!
Ad
Soyad
e-mail
Mesajınız
GÖNDER