Herkesin aşk kavramı birbirinden çok farklıdır. Aynı şekilde beklentileri de. Küçükken anlatılan peri masallarında her şeyin pembe olduğu bir dünya yaratılır. Kafamızda oluşturulan aşk imgesi de bu peri masallarına dayanır. Aşkta bunun içindedir. Aşk iyileştirir, unutturur, hayata devam etmeyi sağlar mı gerçekten. Onun gücü neye yeter ya da aşk nelere kadirdir? Neleri feda eder insan aşk karşısında? Acı, tatlı, tuzlu ve ekşi tatlarından hep tatlı olanı seçmek ister insan. Oysaki hayat bütün tatlarıyla insanın karşısına çıkar. Sadece tuzlu ya da tatlı değildir hayat. Aynı şekilde aşk da yaşam gibidir. Eda mesela hayatın ona yaşattığı bütün renklerin, bütün tatların tadına bakmış. Hayat ona nefes aldırmadan birbiri ardına göndermiş ağır yükleri. Tek nefes alacağını düşündüğü durakta ise adeta boğulurken bulmuş kendini. Kaç bölümdür kendini kaybetmiş, nefes alamayan bir karakter vardı karşımızda. Bir şeyler olmuş fakat neden olduğu belli değil. Zaten insanı en çok yoranda belirsizlikler, kararsızlıklar değil midir?
Hayatta en çok gri insanlardan korkmak gerekir. Siyah ve beyaz olanların sınırları ve yapabilecekleri çoktan bellidir çünkü. Ya uzak durursun onlardan ya da en yakınında tutarsın onları. Ama gri renkli insanların nereye gidecekleri, hangi yönde yol alacakları hiçbir zaman belli olmaz. Grinin çoğu ya da azı olmaz. Her şeyden biraz biraz vardır. Ne iyidir ne kötü ne acı çektirir ne de gülümsetir insanı. Dizinin başından beri hikayesinde bir sürü gri karakter vardı. Özellikle en çok Selin, Ferit, Alptekin Bey ve de Aydan Hanım’dan korktum, çünkü onlarda aynı gri gibiydi. Aydan Hanım ve Ferit aydınlığa yönelmeyi, iyi olmayı tercih ettiler. Selin siyahi, Alptekin Bey ise siyahın en karanlık rengini seçti. İki karakterinde siyahı seçmeleri için ortada hiçbir sebep yok iken özellikle. Kaç bölümdür Selin’den yakındığım kadar başka hiçbir karakter için yakınmamıştım. Alptekin Bey için ise asla yorum yapmak istemiyorum. Geçmişte yaptığı bir sürü unutulmaz hatayı geçtim, insanın gözünden bir damla yaş bile mi akmaz. Ya da bütün yaşananların üstüne karısını nasıl gülerek aldatabilir. Ayrıca o Aydan Hanım’ın Alptekin Bey’i başka bir kadınla basması nasıl bir sahneydi! Takıldığım nokta o sahnede arkada nasıl güzel veya komik bir müzik çalabilir! Ortada güzel olan bir şey mi var ya da ben mi izlerken kaçırdım bilmiyorum.
Bu bölüm çok güzel şeyler öğretti aslında. Nasıl grilerden korkmak gerekirse, ailenin insan hayatı için ne kadar önemli olduğunu da gördük. Anne ve babasını kaybeden Eda’nın halası sayesinde ne kadar güzel biri olduğunu, Serkan’ın ise anne ve babası hayatta olmasına rağmen ne kadar yalnız kaldığını ve onlara ihtiyacı olduğunu seyrettik.
Bölümün başında kendimi ağır dram izlemeye hazırlamıştım. Hüzünlü sahnelere doyacağız derken neredeyse hiç hüzne boğulmadık. Bütün yüzleşmeler kısa kısa ama çok etkili bir şekilde yaşandı. Serkan kaç haftadır içinde tuttuklarını bir bir babasına ve Selin’e söyledi. İlk defa alttan almadı onlara karşı. Çok da iyi yaptı. Eda için bütün konuşmaların sonu büyük hüsranla bitti. Üzüntüsünü de yaşadı aynı zamanda. Ama öyle etrafa bağıra çağıra değil, kendini dinleyerek. Bütün için senaristlere teşekkür etmek gerekir bence. Yüzleşme ile yaşanacak dram sahnelerini isteseler çok fazla uzatabilirlerdi. Kısa ama tam zamanında her şey yaşandı ve bitti. Sorunsuz akıp giden bölümde bir tek bölümün sonu biraz eksik kaldı. Serkan belki romantik bir jest yapmak için Eda ile gidecekleri restoranı zarf içinde yazmış olabilir, fakat bu yüzyılda bari birbirlerini arasalardı ya da telefonda adresi mesaj olarak atsalardı. Haftaya da bu durumun hayal kırıklığı peşlerini bırakmaz kesin.
Geçen hafta 19.bölüm eski bölümler tadındaydı. 20.bölüm her şeyiyle daha da güzel bir bölüm oldu. Oyunculuklar olsun, senaryodaki yeni eklenen değişimler olsun öyle bölük pörçük bir bölüm değildi. Eda ve Serkan’ın bölümün başında yüzleşme sahnesindeki oyunculukları özellikle. Hem Hande Erçel hem de Kerem Bürsin karşılıklı akıp gittiler adeta o dakikalarda. Her hafta farklı bir Serkan versiyonuna dönüşen Serkan Bolat, bu bölümde mimikler kralıydı. Sarp’tan özür dileyip ona sarıldığında her bir yüz ifadesi unutulmaması gerekenlerde yerini aldı. Bütün bu yaşananların ışığında yine ve yine bu bölümü izlememizi sağlayan herkesin eline ve emeğine sağlık. Yazımı okuyan ve bütün güzel yorumlarda bulunan herkese de çok teşekkür ederim. Her zaman sağlıkla, huzurla ve mutlulukla kalmanız dileğiyle. Hoş kalın, hoşça kalın!