Sen Çal Kapımı: Kimine buzdan duvar, kimine ateşten kalp

Sen Çal Kapımı: Kimine buzdan duvar, kimine ateşten kalp
Tık, tık, tık! Kimse var mı?

Kapınızı çalıp, bir fincan Türk kahvesi eşliğinde keyfinize keyif katmaya geldim, yeniden. Malum, hamilelik süreci ve ardından haylaz bir Bora Beylerle fazlasıyla yoğun bir dönem geçirdim ve geçirmeye devam ediyorum. Biliyorum, çok çok uzun zaman oldu kalem başına geçmeyeli. Ondan olsa gerek biraz tedirgin ve fazlasıyla heyecan doluyum. Bu yüzden sürçü lisan edersem şimdiden af ola.

En son ne zaman soluksuz bir dizi izledim, açıkçası hatırlamıyorum. Rutin hayatımda televizyonu unuttum bile diyebilirim. Ancak yazmayı o kadar çok özledim ki tüm yoğunluğuma rağmen, beni kaleme oturtacak bir proje çıkar diye gözlerim fıldır fıldır döndü durdu aylardır. 

Romcom dizilerini her zaman çok sevmişimdir. Saf sevgisi ve yanında komedisi ile içimde kelebekler uçurması beni mutlu ediyor. Fazla entrikalı kurguların insanı değilim, belki de ondan. Kim, kimin nesiydi? Kim, kime tuzak kurdu? Safsataları hiç bana göre değil. Beyin fırtınası yapmak için yaşlandım belki de. 

Yaz geldi, gelsin romantik komedi dizilerinin fragmanları derken Kerem ve Hande takıldı gözüme. Konu ne? Senarist kim? Yönetmen kim? (Tabii sonradan bakıp Ayşe Kutlu ismini görmem boşluklarımı tamamladı.) Hiçbir şey sorgulamadan, bu ikilinin, ekranda bana verdikleri enerjiye kapıldım bir an. Çok ama çok uzun zamandır ekranda bu kadar uyumlu bir çift görmedin dersem, asla yalan olmaz. Çift birbirine bakarken benim kalbim ısınmalıydı. Nitekim de öyle oldu. Eda ve Serkan her yan yana geldiklerinde benim kalbim kıpır kıpır oldu, iki bölüm boyunca.

Hadi, o zaman biraz da onlardan bahsedelim.


Daimi modum

Eda ve Serkan birbirinden çok farklı ama bir o kadar da birbirlerinin boşluklarını dolduracak iki kişilik, benim nezdimde. Biri sıcak, diğeri soğuk. Biri siyah, diğeri beyaz.

Eda, okulda başarısı yüksek, tam burslu eğitim alan ancak son sınıfta bursu kesilince hayallerine ara vermek zorunda kalan genç bir kadın. Bursunu geri almak için arşınladığı kapılar ona duvar oldukça o, daha güçlü ve daha cesur bir kadın olmuş. Pes etmek Eda'nın yapısında yok. Aksine yaşadığı tüm olumsuzluklara rağmen hayata ve hatta onun deyimi ile geleceğinin katili olan Serkan Bolat'a bile kafa tutmayı bilen bir kadın. Canım Eda'm, her şerde bir hayır vardır derler; benden sana söylemesi. Okul hayatının yarım kalması sana nefretten doğan müthiş bir aşk sunacak; falında çıktı.

Öte yandan esas oğlan Serkan Bolat; klasik kasıntı, zengin bir iş adamı. Egosu tavan, sevgisi yavan, hastalık hastası ve kendince kusursuz birisi. Sana şu an en az on tane kusurunu sayabilirim Bay Ego; sahi, ellerin cebine mi yapıştı? Çıkarmak bilmiyorsun. Bir de sürekli kaslarını ortaya çıkaracak bir şeyler giymenden sıkıldım. Gömlek denilen bir giysi var bebeğim; genelde iş adamları onu tercih eder, giymek için.

Neyse, nerede kalmıştım? Eda'nın sevgi pıtırcığı hallerine karşın Serkan, buzdan örülmüş duvarlarıyla birlikte kendince mutlu ve mesut elbet. Yalnız o buzdan duvarları, Eda'nın ateş saçan kalbinin eritmesi de kaçınılmaz bir son Serkan'cığım. Üç vakte kadar, üç harfli bir hatuna tutulacak bir kalbin varmış. Falında çıktı. Bakınız şuraya yazıyorum: Benim iç sesimi çokkk konuşturur bu çift.

Eda'nın birinci bölüm sonunda bir anlık gafletle Serkan'ın dudaklarına yapıştığı ana gelmek istiyorum. "Ah Eda, vah Eda sen ne yaptın sen!!! Ateşlere düştük senin yüzünden..." diyerek sahnenin bende yarattığı etkiyi size anlatabilirim. Serkan'ın, Ferit'in gofuna gelerek uydurduğu nişanlı yalanını, Eda, sevgilisinin (artık eski oldu) onu aşağılaması sonucunda Serkan'ı kat kat sollayarak devam ettirse de aslında iki taraf da eşitti. Biri başlattı, diğeri devam ettirdi ve günün sonunda eğlenceli fakat tehlikeli bir oyun çıktı ortaya. Bu oyunun sonucunda aşk mı kazanır yoksa cadı kazanı Aydan mı, izleyip göreceğiz.
Serkan'ın hazırladığı sözleşme ve akabinde Eda'nın şirkete asistan olarak işe başlamasıyla renkli bir dünyaya girdik varsayıyorum. Bütün gününü bir arada geçiren ve sözde birbirlerinden nefret eden bu çifti izlemek benim için çok eğlenceli olacak. Şirket kadrosu da yanında bal ve kaymak.

Şöyle bir toparlamak gerekirse Eda'nın anne ve babasızlığının ardındaki hikâyeyi çok merak ediyorum. Güle oynaya büyümüş bir çocuk olmadığı aşikâr. Serkan'ın, Eda'nın yaralarını sarmasını ve eksik kalan taraflarını tamamlamasını seyretmek çok zevkli olacak.  Pek tabii Eda tarafından buzdan duvarları eriyen Serkan’ın o bocalamış hallerini de.

Son olarak Hande Erçel ve Kerem Bursin'e değinmek istiyorum. Hande Erçel her projesinde kendini bir adım daha ileri atan tertemiz bir oyuncu. Onun, kendini geliştirmek adına gösterdiği çabayı taktir ediyorum. Eda'yı tanıdıkça onu daha iyi giyineceğinden şüphem yok. Kerem Bursin'in başarısına zaten söylenecek söz yok. Onda gördüğüm tek kusur, her karakterinde kendinden bir türlü atamadığı o Amerikan vari konuşma şivesiydi. Serkan Bolat karakteri ile bu şiveyi atmış olması beni çok mutlu etti. İki oyuncunun birbiri ile olan uyumu gözlerimde kalp. Çok uzun zamandır beklediğim tada kavuştum diyebilirim.
Oyuncu kadrosu ve kurgu karakterleriyle dolu dolu bir proje izlemeyi çok özlemişim. Bir parantez açarak Bilge Önal diyorum. Onu izlemek bambaşka bir tat. Gelecek bölümü iple çekiyorum. Erkek tarafı ruhum şimdilik tarafsız. Bakalım tarafım hangi olay ile ne zaman belli olacak.

Seyit görse kalpten gidecek, yeni nesil Zeyno'su.
 
Genel Notlarım:

*Eda'nın kız arkadaş gurubunun, maddi açıdan sınıf farkı olmasına rağmen aralarındaki o samimiyeti çok sevdim. Birbirlerine destek veren, dostluklarından beslenen dört arkadaş: Dada, Fifi, Melo ve Uzun.

*Ayfer hala kalp, ben. Evrim Doğan'ı çok sevmemden mi bilmiyorum ama Ayfer halayı içime sokasım geldi dersem asla yalan olmaz. Yeğenine kol kanat geren, yüreği sevgi dolu bir hala, ben seni tuttum.

*Serkan, Selin ve Ferit üçgenini çok saçma buldum diyebilirim. Serkan'ın yıllardır birlikte olduğu sevgilisi ile evlenmekten kaçıp sonra onu kıskandırmak uğruna Eda ile girdiği oyunu da saçma buldum aslında. Tabii saçma bulmam sevmediğim anlamına gelmez. Her şerde bir hayır olduğu gibi her saçma şeyden de bir güzellik doğabilir.

*Aydan Bolat eşittir Neriman İplikçi... Benzeten tek ben değilimdir sanırım. Ama olsundu, ben sevdim.
 
Her bölümü heyecan dolu ve reytingi hep zirve olsun. Emeği geçen herkesin yüreğine sağlık.

Ben fırsat buldukça buralarda olacağım.

Sevgiyle kalın. 



BİZE YAZIN!
Ad
Soyad
e-mail
Mesajınız
GÖNDER