Netflix'in Türkiye'deki üçüncü projesi Rise of Empires: Ottoman bugün itibarıyla yayında. II. Mehmet'in İstanbul'u fethedişini konu alan ve sezonu altı bölüm süren bir belgesel dizisi var elimizde. Çıktığı günden adım adıp gün içinde tamamlayıverdim diziyi.
Öncelikle belirteyim, başarılı bir yapım olmuş. Belli bir beklentim yoktu ama beğendim desem olur. Gerçi dürüst de olayım, eğer Netflix'te ekrana gelen bir Osmanlı dizisi olmasa, Türk oyuncular yer almasa muhtemelen izlemezdim. Geneline baktığımızda tarihsel açıdan bana yeni bir şey kattığını pek de iddia edemem. Ama bölümlerin 45 dakika sürmesi, sayısının az olması, İngilizce dilinde hazırlanmış olması derken izlemesi kolay oldu.
Hoşuma giden taraflarından birisi belgesel tarafında yer alan isimlerin sade bir anlatımla ilgi çekici denebilecek bir şekilde bilgilendirme yapmaları. Abartmadılar veya büyütmediler hiç değilse, kararındaydu. Üstelik iki taraf için de objektif davranılmış. Milliyetçi duyguların ağır bastığı, tartışma çıkaracak bir iş görmek istemiyordum zaten. Elbette bu durum polemik çıkmayacağı anlamına gelmiyor. Şimdiden bazı 'tarih ustalarının' birbirine girdiğine şahit oldum bile... Halkımız malumunuz her şeyden çok iyi anlayan insanlarla dolu. 3-4 civarından belki mahazine de ekmek çıkar ama bünyem onları da kanıksadı artık.
Rise of Empires'ın yıldızı kesinlikle Cem Yiğit Üzümoğlu'ydu. II. Mehmet için anca böylesi olurdu herhalde, zaten severim ama kendisine olan saygım arttı. Emre Şahin'in yönetmenliğini ve görüntü kalitesini de es geçmemek lazım. Projeden alınabilecek tadı artırmışlar. İngilizce çekmiş olmaları bir başka artı, Charles Dance'in ses tonu da sağ olsun farklılık kattı benim için. Bir noktada Halit Ergenç'e geçmek istedim ama kendimi dublaja ikna edemedim o sırada.
Dümdüz savaş anlatmamak için araya kattıkları şeylerin bazıları iyiydi bazıları ise gereksizdi. Mehmet'in tahttan inip tekrardan tahta çıkması, üvey annesiyle arasındaki bağ, Sadrazam ile olan problemli ilişkisi gibi geçmişe de dayanan kısımlarla hikayenin ve anlatının altı dolmuş oldu. Kadroya tanıdık isim bazında bakarsak yeterince tatmin edici ama İngilizce olarak bakarsak bazı isimlerin kulağımı tırmaladığını inkar edemem. Bir ara Ushan Çakır’ın İngilizcesi karakterini de üstüne katınca beni yedi mesela.
Ayrıca Osman Sonant'ın oynadığı şehrin bir numaralı zengini, Damla Sönmez’in canlandırdığı hizmetçi pek de ilgimi çekmediler. Birkan Sokullu ve Tuba Büyüküstün ise göreceli daha iyilerdi. Gerçi Büyüküstün'ün rolü jenerikten dahi anlaşılacağı üzere konuk oyuncu bazında. Her bölüm iki-üç sahnesi olsa da diğer isimlerin yanında daha az baskın. Bu da kötü bir şey değil gerçi, gerekeni yapıyor kendisi.
Rise of Empires nihayetinde düzgün ve yeterli bir belgesel dizisi. Sadece oyuncular için bakılacak iş değil gerçi ama konuya ve içeriğe bir şekilde ilgi varsa bakılabilir. Olmayanlar boşverse de olur. Başka bir imparatorlukla veya dönemle geri döneceklerse niye demem. Sevgiler, saygılar.