"Harvey Weinstein'dan önce Roger Ailes vardı"
Geçtiğimiz Ağustos ayında
The Loudest Voice dizisini kısaca
tanıtırken bu cümleyle giriş yapmıştım. A.B.D.'nin en çok izlenen haber kanalı FOX News'ün kurucularından Roger Ailes, hakkındaki cinsel taciz ve uygunsuz davranış haberlerinin ardından kanaldan kovuldu ve özenle kurduğu itibarı yerin dibine geçti.
O dizinin ardından A.B.D.'deki film ve TV sektörü tabii ki bu skandala et atmadan duramadı. Önce Showtime'da ekrana gelen yedi bölümlük mini diziyi izledik. Hatta başrol Russel Crowe'a rolüyle Altın Küre kazandırdı. Daha sonra da ülkemizde "Skandal" ismiyle vizyona giren Bombshell filmi geldi.
Önceki yazıda da bahsettiğim gibi Roger Ailes'i, benlik olmayan kişisel görüşlerini, FOX News'ü ve karıştığı skandalı oturduğum yerden takip ettiğim kadarıyla biliyorum. Olanlara aşina sayılırım, hatta siyasi görüşleri ve işini yapma biçimi nedeniyle ekstra ön yargım bile olabilir. The Loudest Voice'u merak ettiğimden izlemiştim, geçtiğimiz gün de Bombshell filmini izledim.
Charlize Theron'a ve Margot Robbie'ye kazandırdığı ödül adaylıklarıyla öne çıkan bir film olmaya devam ediyor. Benzerini Oscar'da da yapacak gibi. Gerçi o noktada kalacağını da söyleyebilirim. İki proje de doğru yanları olduğu kadar eksik yanları da olan yapımlar.
* The Loudest Voice'ta Russel Crowe'un canlandırdığı Ailes portresini daha çok beğendim. Karakterin John Lithgow'a da kazandırdıkları olmuş elbet ma Crowe kadar gelmedi. Ama Lithgow görünüş itibarıyla daha benziyor.
* The Loudest Voice'un da iyi bir kadrosu var ama Bombshell bu konuda tozunu attırır açıkçası. Her köşeden tanıdık bir sima fırladı sanki. Charlize Theron, Nicole Kidman, Margot Robbie ve John Lithgow resmen başlangıç. Benim dizi kariyeriyle daha çok tanıdığım bir sürü insan da bonus oldu. Bu da Bombshell'in zevkini artırdı açıkçası.
Dahası: Allison Janney, Malcolm McDowell, Kate McKinnon, Connie Britton, Liv Hewson, Brigette Lundy-Paine, Rob Delaney, Mark Duplass, Nazanin Boniadi, Ben Lawson, Andy Buckley, Brooke Smith, D'Arcy Carden, Richard Kind, Jennifer Morrison, Ashley Greene, Tricia Helfer, Holland Taylor (ve dahası)
* Bombshell'deki hikayede Theron'un canlandırdığı Megyn Kelly'nin hikayesi ve ağırlığı daha fazlayken The Loudest Voice ise ağırlığı Naomi Watts'lı Gretchen Carlson'a veriyor. Bu açıdan birbirlerini tamamlamış gibi oldular, bunu da sevdim.
Bombshell'deki Kidman oyunculuğunu ve Gretchen portresini The Loudest Voice'a göre daha ilgi çekici bulduğumu da söylemem lazım. Mini dizide Megyn Kelly sadece ismen geçtiği için karşılaştırma fırsatım olmadı. Margot Robbie'nin karakteri kurgu zaten. Ama oyunculuğunu beğendim açıkçası.
* Bombshell'in gerek yokmuş dediğim bir tarafı dördüncü duvar kullanmış olması. Filmin başlarında ve biraz da sonunda vardı ama beni bu haliyle dağıttı.
Bir de ben söylemiş olayım: Charles Theron, Megyn Kelly'ye o kadar benzemiş ki bilmeyen belki de anlamaz. Kadının suratına bakmaktan bazen ne dediğine odaklanamadığım oldu.
* Ailes skandalının ekrana yansımalarında "Ortada güçlü bir kadın mücadelesi var" kokusu geliyor ama bu kokuyu Bombshell'den ziyade The Loudest Voice verdi. Öteki yandan Roger Ailes'in ne türden bir canavar olduğunda Bombshell daha iyi diye düşünüyorum. The Loudest Voice kablolu bir kanal olmasına rağmen daha kapalı kalıyor.
İki yapımın da bu yüzden hem bir yandan yerine tam oturamadığını hem de diğer yandan birbirini tamamladığını düşünüyorum.
* Bir diğer düşüncem ise Harvey Weinstein'ın skandalı sonrası ekrana gelen #MeToo sonrası yapımlarında "
The Morning Show" dizisinin daha iyi olduğu yönünde.
İlk yarısını izlerken "Bu ne şimdi?" olmuştum ama ikinci yarısında atağa kalkıp hakkını vermişti. Bu iki yapımın aksine kurgusal olsa da benzer temada ilerliyorlar. Jennifer Aniston, Reese Witherspoon ve Steve Carrell da bonus. Hatta Mark Duplass burada da oynuyor ve filme orana daha ön planda.