Kötü
günleri geride bıraktık, sırada daha kötü günler var.
BBC’nin yakın gelecek distopyası Years and Years, geçtiğimiz yılların en
popüler sokak röportajı demecini haklı çıkarmak istercesine bizi altı bölümlük
bir yakın gelecek gezintisine çıkarıyor. Sorun şu ki, dizide izlediğimiz her
şey bir dizi için fazlasıyla gerçek. Trump Amerikası, Putin Rusyası, mülteci
sorunu, bitmek bilmeyen nükleer tehdit, durdurulamaz bir hızla ilerleyen
teknoloji, kişisel veri ihlalleri, ekonomik krizler ve daha fazlasının sıradan
sayılabilecek bir orta sınıf İngiliz ailesinin üzerindeki etkileri. Belki
hepsini arka arkaya saydığımızda kulağa abartılı geliyor olabilir, ama içinde
yaşadığımız dünya tam da burası, ve öyle görünüyor ki insanlık olarak mucizevi
bir aydınlanma yaşamazsak yakın geleceğimiz hiç de parlak görünmüyor.
Years and Years, ana hikayesini geniş bir aile
üzerinden anlatıyor. Çok da uç karakterler barındırmayan bu ailenin hayatlarına
yön veren temel durum ise hepimizin üstündeki etkisini her geçen gün daha çok artıran
çılgın politikalar. Dizinin yan hikayesi iki Oscar ödüllü harika oyuncu
Emma Thompson tarafından canlandırılan populist politikacı Vivienne Rook.
Mayıs ayında BBC’de yayınlanmaya başlayan altı
bölümlük mini dizi, izleyiciler tarafından ilk olarak Black Mirror’ın karanlık
atmosferli ilk sezonlarına benzetildi, ama bölümler ilerledikçe konunun sadece
teknolojiden ibaret olmadığını gördük. Her ne kadar insanlığın teknolojiyle bütünleşmesi dizinin ana omurgası olmasa
da, yakın geleceği kurgularken teknolojiyi göz ardı etmek imkansız. Dizinin ilk
bölümünden Black Mirror izlenimi edinilmesinin en büyük sebebi, birbirinden
farklı evlerdeki karakterlerin televizyonda yayınlanan bir politika tartışması
sırasındaki teknolojik telekonferansını izlediğimiz açılış sahnesi olabilir.
Years and Years’ta Emma Thompson’ın yanısıra
Russell Tovey, Rory Kinnear, Anne Reid ve T'Nia Miller gibi oyuncular da harika
performanslar sergiliyorlar.
*Hakikat-sonrası
(Post-truth): Oxford sözlüğüne göre 2016 yılının kelimesi. Toplumun nesnel
olgulara inanmaktansa kendi doğrularına inanması. Kısaca hakikatin değerini
yitirmesi.