SERBEST KÜRSÜ: Hepimiz Feride’yiz

SERBEST KÜRSÜ: Hepimiz Feride’yiz
Kırılıyoruz, güceniyoruz ama gidemiyoruz.
Karadayı’nın 100 bölümünü arkamızda bırakmanın haklı gururunu yaşadığımız şu enfes günlerde, Karadayı’nın bizlere neler kattığına dair minik bir yazı ile aranızda olmaktan kıvanç duyuyorum pek sevgili Karadayı’cılar.  Bir dizinin nelere kâdir olabileceğine dair tecrübe ettiğim şeyler hiç de azımsanmayacak sayıda olduğundan, hangi hissiyatımı yazsam diğerinin boynu bükük kalacak. Ama Karadayı ateşinin yaktığı her yürek beni anlayacaktır. Ta en başından beri, önce birbirimizden haberdar olmadan, sonra yalnız olmadığımızı anlayarak kâh ağladık, kâh güldük. Kâh hüzne boğulduk, kâh ufacık umutların peşinden omuz omuza koştuk.  Ama her zaman tek yürek olduk, nefes almanın tek kişilik olmadığını öğrendik. Hatta bazen dizi hakkında o kadar kafa yorduk ki, akıl sağlığımızdan kendimiz bile şüphe ettik. Yeri geldi illallah ettik, kızdık, sinirlendik. Hatta diziyi bırakma kararı aldık belki. Yetti bu işkence diyerekten. (Ben yaptım, kendimden biliyorum.) Ama hiçbir zaman kalbimizden geçip gelmedi o düşünceler. Akıl istese de, dil söylese de bu adalet arayışını, bu sevda hikâyesini bırakıp gidemedik. O sebeptendir ki bölüm sayısının 100’ü gösterdiği bir pazartesi gününde daha, her zaman olduğu gibi yine umutla, heyecanla ve güzel, güneşli günler göreceğimize dair inançla buralardayız. Ve sonuna kadar da vazgeçmeye niyetimiz yok.
 
Karadayı izlerken neler hissetmedik ki? Neler neler bulduk kendi hayatımızdan. 1.bölümden 100.bölüme kadar müdavimi olanlarımız olduğu gibi, ilerleyen bölümlerde başlayıp, 1-2 günde gecesini gündüzüne katıp diğerlerine yetişenler… Ara verip, kalbine söz geçiremeyip geri dönenler… Başlamışken bırakamayıp, hayatıma nasıl girdiysen öylece çek git çünkü ben gidemiyorum sen git diye vaveyla edenler… Evet, yalnız değilsiniz. Gidenler de oldu elbet ama onlar da sonunu merakla bekliyorlar biliyorum. Bu saydığım insanları ortak paydada buluşturan şeyler o kadar çoktu ki. Adaletin tecelli edeceğine dair inancımız, kendi hayatımızda belki zerresini bile yaşayamayacağımız sevda hikâyesini izleyebilme şansı, eskiye olan özlemimiz, şimdilerde belki yüzünü bile görmediğimiz komşularımız varken, o zamanlardaki insanların samimiyeti, aile içindeki bağlılık ve sevdiklerini incitmemek uğruna yapılan akıl almaz fedakârlıklar. Hepimiz bunlardan en az birinin peşine düşüp saatler tüketmedik mi?

Peki ya müthiş oyunculuklar? Öyle anlar oldu ki, sadece bakışlardan en az 5 duyguyu hissedebildik.  Bir nazardan, bir dokunuştan bize geçen duyguları anlatamadık, yaşadık. Karakterlerin işlenişi öyle gerçekçi idi ki, onlar sanki bizimle yaşayan kanlı canlı bir insanmış, bir tanıdığımızmış gibi, yapıp yapamayacaklarını tahmin eder hale geldik. Onlar bir duygudan diğerine savrulduğunda biz de sürüklendik peşi sıra. Karadayı’yı bir duyguya benzet deselerdi karşılıksız aşk derdim. Seni onulmaz kederler içine soksa da, hüzünlere boğsa da sevmekten vazgeçemeyeceğin bir insan gibi. Gülü dikeni ile avuçlamak gibi. Ellerimiz kan içerisinde kaldı ama acısının hesabını gülden soramadık. Feride’nin de dediği gibi, mutluluklarımız hep göz açıp kapayıncaya kadar sürdü, ama hiç pişman olmadık.
 
100’den sonrası için talihin iyilerin lehine dönmesini arzu ediyorum. Bu kadar çektiğimiz yetmez mi? Son ana kadar kıvranacağız orası Allah’ın emri, ama bize alttan alttan verilen bunca umut mesajının ve sözlerin kursağımızda kalmayacağı bir son bulsun bizleri. Dizi finalinin yayınlandığı pazartesi akşamı hayata küsmek yerine, ertesi günün sabahı buruk bir mutlulukla uyanalım. (Buruk çünkü Karadayı bitmiş a dostlar bir düşünsenize) Mahir’in verdiği sözlerin altında ezilmediği, Feride’nin umutlarının gerçeğe dönüştüğü, adaletin kör topal değil de ışık hızıyla tecelli ettiği, iyi insanların hayattan alacaklarını tahsil ettiği ve en önemlisi kötülerin, yaptıklarının cezasını misliyle çekmeden bu dünyadan göçmedikleri bir son olsun. Gerçek hayatımızda yeterince kötülük, sahtekârlık, adaletsizlik ve haksızlık kol gezerken, yalan aşklar, kahpe dostlar ve ikiyüzlü alçaklar etrafımızda cirit atarken, şu kurgu hikâyesinin sonu mutlulukla nihayet bulsun. Çok mu şey istiyorum? Bunca acının ortağı olduk, mutluluğa da varız, PES ETMEDEN!
BİZE YAZIN!
Ad
Soyad
e-mail
Mesajınız
GÖNDER