Hercai: Konuşmamız gereken şeyler var!

Hercai: Konuşmamız gereken şeyler var!
Yazıma başlarken esasen aklımda olan Yaren’e yüksek yüksek tepelere ev kurmak ve onu mümkün olduğunca aşrı aşrı tepelere gelin vermekti. Fakat gündemimde trend topic olamadan listeden düştü. Neden mi düştü? Malumunuzdur tarih tekerrür etti ve bir anda tekrar Miran’a Reyyan’ı istedik. Hep birlikte şoklandık. O mevzuya geleceğim geleceğim ama şimdi kendi kronolojik sıralamamda bölümü değerlendirişe geçiyorum. Lütfen hercai kemerlerinizi sıkıca bağlayınız sistemi kilitliyoruz.

“Karımı almaya geldim!” diye başladık hop dedik Miran! Ya tamam ben biliyorum senin Gönül ile ne kalpsel ne de tensel herhangi bir bağın yok, ya ben yine biliyorum ki sen böyle planlamamıştın ama kurt kuzuya aşık oldu filan ama yine ben biliyorum ki senin nikahın Gönül’de. Yani fonda Yıldız abla Ama evlisiiiin diye haykırıyor üzgünüm... Yani bence artık Miran’ın Reyyan’ın peşinde koşuşunun altı doldurulmalı. Tamam göz göze gelişler, sen bana bir de bakalım eksik ne kaldı yalanların diye laf sokuşlar, ne demek ne belli kalıplı cilveleşmeler bunlara tamamım. Hani insan istiyor ki Reyyan gel şöyle eğrisi doğrusu konuşalım böyleyken böyle desin. He onu demiyor diyelim bu çocuk bir şey yapmam lazım aşağı, bir şey bulmam lazım yukarı kafayı yiyecek hala bulamadı. Yani hakikaten bir şey bulması lazım dedim dedim bir şey buldu da ne buldu bilemiyorum Altan! Ya baştan başlayayım dedim dedim ama yok benim tarzım değil bu sanırım illa o son sahneyi irdeleyeceğim. Şimdi düşmanlığı da borçları da silerim bana Reyyan gerek Reyyan diyen Miran yine iki hareket etti bir düşündü mü desem, yoksa şartlar bunu gerektirdi tek yol bu mu desem iki ucu kor alev değnek neresinden tutsam biri yanacak gibi. 

Miran açısından bakarsak şartları sayıyorum; 

1- Reyyan onu yok sayıyor, 
2- Şartlar kendisi için gittikçe kötüye gidiyor, 
3- Hazar ona ciddi cephe aldı, 
4- Azat büyük tehlike, 
5- Gönül’ü hala pimi çekilmemiş bomba olarak görüyor, 
6- Hazar aklını karıştırdı yeterince karışık değilmiş gibi yani beyhude bir intikam almış olabilir. 
7- İnandığı güvendiği ve dillendirmesi güç olsa da –gerçi bu hafta baya baya açıldı o dil- sevdiği kadın Reyyan onun yanında yamacında olmadığı her an Nasuh dahil bir sürü tehlike ile baş başa. 

Vay vay bal gözlü Miran’ım. Daha sayar da sayarım aslında Miran olmak zor iş. Şimdi bunun bir de diğer bir bakış açısı var ki o da Reyyan tarafı yine kendisi dışında gelişen olaylar onu içine aldı ve bir pazarlık konusu oldu. Büyük ihtimal Reyyan böyle düşünecek gibi geliyor o bakışı aldım ondan. Reyyan haklı mı haklı kabul ama Miran da çaresiz mi çaresiz. Final sahnesinin fitilinin ateşlendiği noktada Nasuh’un saçma ve yersiz öfkesi ile karşı karşıya olan Reyyan’ın Miran’a gitmesi kaçınılmazdı benim açımdan, çünkü çaresizliğin mimarı da Miran ve bir şekilde çare de Miran. Bu bölümde duygusal olarak etkilendiğim iki sahneden biri de Reyyan’ın Miran’ın ofisini bastığı sahne, Ebru döktürmüş emeğine sağlık çok çok iyiydi “Reyyan yoksa Miran yok” sahnesi miydi o evet babalar gibi öyle bir sahneydi. Ayakta alkışladım kalıbının, ayakta izledim boyutuydu benim için. 

Aklımdayken arada kaynamasın bir diğer çok etkilendiğim sahne de bir babanın evladını kalbinde saklamasına değindi Hazar ve aslında öz oğlunu düşmanı ilan etti. Oradan sonra da Miran’ın “Ben sevmeyi bilmiyorum” demelerinin temelinde kimsenin kalbinde yer etmemişliğini dillendirişi benim bu tüylerin diken diken olmasına sebep oldu. Yani demem o ki çok etkilendim. Şimdi rotamızı tekrar değiştirecek olursak o başlardaki şakalaşmalar, Miran’ın sevdiğimle uğraşırım halleri filan beni oldukça keyiflendirdi. Miran’ın takılmaları ile Reyyan’ın otomatik laf sokmalarına son derece bayılan bir izleyiciyim. He itiraf edeyim bölümden önce Reyyan’ın parmağında yüzüğü görünce evlilik oyunu yapacaklar dedim beklentim daha farklıydı ama bu boyutu da gayet iyiydi. Reyyan’da ciddi katır inadı, artı deve kini var. He ama kız haklı tribine girmeyelim, kız haklı canım biz de bir şey demedik ama önü sonu bir dizi ya insan hem içim açılsın, hem kalbim erisin istiyor değil mi? Tatlı tatlı ilerliyorduk kızı akrep soktu neyse sıkıntı olmadı – fakat ne Yeşilçam kafası varmış bende, dedim tamam Miran zehri emecek ve tükürecek -sonra Azat geldi kavga sahnelerinde “nenem bir dur” diyen Miran’a yerlere düşecek kadar güldüm, derken Azat ile Miran’ın Reyyan’ın peşinden birbirini iten iki ilkokul çocuğu gibi koşma halleri biraz canım sıktı. Azat, ah Azat! Bir sal bizi, bir sal! Elif ne zaman atağa geçip bizi Azat’ın “HALA MI REYYAN HALA MI”larından kurtaracak. Elif’in kurtaracağı ne belli esprisini hiç kaldıramam. Şu kızı da Aslanbey konağından bir salın göçmen kuş mu olur, serçe mi, saka mı bilmem ama Azat’a doğru havalansın allasen. Çünkü Miran’ın dik duruşundan Reyyan için ödün verme halini sevsem de Miran’ın bu noktada sergilediği tavır karakter açısından beni üzüyor. Zaten üçüncü şahısları oldum olası sevmem.

Bir diğer mesele, şimdi ben anlamıyorum ki Reyyan neden evlilik ile ilgili tek kelime etmiyor. Valla “Miran’a itiraf ettirmek istiyor çünkü ....” ile başlayacak bir cümle aradım ama bulamadım. Hadi o demiyor Melike sen niye demiyorsun “İyi hoş kızın başında ben kalacağım diyorsun da Miran bey sen evli değil misin? Karın merak etmesin sonra” bak replik yazdım sana be kızım okusana. Hadi Melike demedi Azat efendi sen desene, bizim Azat efendi her bir hikayeyi anlattı, dertleşti ama Miran’a demedi ki “Oğlum sen ne yüzle buradasın? Beni içeri almıyor bir de hele hele sen evlisin hala ne işin var burada?” Kimse yokken deme deme Hazar gelmeden 1 saniye önce girişimde bulun. Hadi Azat’ı da geçtim babam sen desene yahu! “Kızımın peşini bırak soysuz sen evlisin” desene. Vallahi ben bu işi Gül Hanım’a havale ediciğiiim zira kendileri bal gözlü Miran efendinin ayrılmazı olan kaymak gibi işini gücünü hallediyor eniştesi olan abisinin^^ -az önce kurduğum cümlede anlatım bozukluğu yoktur efem- Gerçi haklarını yemeyeceğim bir konu açıklığa kavuştu, Gönül’ün kendini bıçakladığı Miran tarafından idrak edildi. Ben oradan evli olduğu kısmı da çıkarır dedim olmadı, artık nasip o bölüm sonunun devamına diyelim yani biri elbet der değil mi?

Şimdi kısa kısa bir kaç hususa değinmek istiyorum yüksek müsaadenizle.

 *Gönül’e her ne kadar sinir olsam da hatta gram sevmesem de hastalıklı sevme haline, duygusal şiddete maruz kalmasına ve kendini buna maruz bırakmasına bir miktar üzüldüm. Biliyorum ki yerinde durmayacak ve beni buna pişman edecek. En son halinin de intihar edesi var gibi bakalım.
*Fırat ah Fırat Yaren’e karşı bir yere kadar dik durdun, sonra yamuldun gibi. Umuyorum sen o Yaren’i, inşallah bu yapacağı evlilikten kurtarıp da Aslanbey konağına getirme gafletinde, hatta delaletinde, hatta ve hatta hıyanetinde bulunmazsın.
*Elif karakteri için çok üzgünüm çünkü bir türlü kıza yarışta start verilemiyor. Uzun mesafe koşusu muamelesi yapıyorsunuz kızın rolüne ama bir türlü başlayamadı anlamıyorum o durumu.
*Handan ve Hanife’nin Nasuh üzerinde kurdukları pazarlık ne oldu? Böyle bir havada kaldı bir unuttuk gibi. Bence Hanife, Azize cephesinde de kilit isim ondan sebep soruyorum, yoksa Nasuh Hanife çiftine yükseliyor değilim.
*Askerden bir çocuk geldi, niye geldi, nasıl geldi, senaryoya ne etkisi olacak derken Azat ile bir gol attı, Yaren ile bir asist yaptı hoşuma gitmedi bu durum benden demesi.
*Sultan sen hiç susma olur mu anaların anası. Suyu iyice bulandır bulandır ki Azize’nin Miran üzerindeki seansları kökünden kazınsın.
*Reyyan’ın yüzüğü bir hışımla yere atması beni bir üzdü. Ne bileyim duygusalım ben attığı yere şöyle dönüp bir baksaydı bari hala orada mı diye. Olmaz mıydı? Olurdu yahu.
*Ve son olarak da karakteri üzerinde ciddi sorunlar olan Azize’ye lafı getirecek olursam. Aslanbey torunum dedi dedi hoop bir anda düşmanın dölü oldu Miran ve malı mülkü Fırat’ın üzerine yapışı ile kılıflandırıldı bu durum. Bir şekilde Azize’nin hikayesi yön değiştirdi gibi. Neyse kafalarda tabi soru işaretleri belirdi “E Gönül öz torun onunla Miran’ı niye evlendirdi” dendi ve ta ta ta tam bu hafta Gönül’ e ilk bölümden beri el kızı muamelesi yapan Azize üzülür ve ağlar oldu. Tamam ben Azize’nin Nasuh ile derdinin başka olduğunu, düşmanlığın temelinde kendi kız kardeşi ile ilgili de bir şey olduğunu anladım. Yanlış hatırlamıyorsam yasının bittiğini ilan ettiği gün kurduğu cümle bu yöndeydi. Fakat yine de Miran noktasında hikayeye verilen viraj Azize’nin mantıksal ilerleyişinde bir kaç noktanın sağlam işlenemediğini gösterdi.

Ve son olarak yine temposu yüksek bir bölümdü artısını eksisini kendi hissettiğimce aktarmaya çalıştım. Sürçü lisan ettiysem affola. Keyifli tekrar tekrar ve tekrar izlemeler..



BİZE YAZIN!
Ad
Soyad
e-mail
Mesajınız
GÖNDER