İşte yine buradayım. İki senedir ne dizi izledim ne de herhangi bir dizi ile ilgili yorum yazdım
haliyle. E ne oldu da elimde kramplar oluşmaya başladı dersek, hercai bir rüzgara kapıldım tatlı tatlı
uçuyoruz. Lafı fazla uzatmayı sevmem o sebeple derhal sekizinci bölüme dalıyorum; O neydi gız? Şimdi
esasen yedi bölümlük öyle beni karmaşık hislere büründüren bir serüveni var ki zaten Hercainin ve bir de
üzerine bu bölüm eklendi ve oh çarşı Pazar karıştı her şey, dümdüz oldum yani. Midyat çarşısı gibiyim
şu an. Ben daha Reyyan’ın Şadoğlu olmamasına, Hazar beyin katil olmamasına, Azize’nin sinsi
planlarına, Gönül ile Miran’ın evliliğine, Cihan’a, Fırat’a, Yaren’e, Azat’a , Handan’a-liste kabarık
üzgünüm- bir kapı aralayayım az az akalım yolumuzu bulalım malum yol uzun ve pek dikenli
entrikalar ile dolu derken, Azize yüksek doz çarptı beni. Şimdi Miran’ın Hazar’ın oğlu olduğunu tahmin
etmedim değil, ettim ettim de Azize sen nasıl bir insanmışsın sen ne fenaymışsın amanın. Yalnız
cidden bilmek ayrı duymak apayrı bir şeymiş çünkü bir tüylerin diken diken olma durumu var yani
hakikaten. He biri Fırat’a diğeri Elif’e ait bir iki teorim daha var ama izleyip görme taraftarıyım, zaten
eşelemeden bir sürü şey çıkıyor bir de eşeletmen beni! ^^
Şimdi entrikaydı, sırdı, oydu, buydu demeden genelden özele doğru inecek olursam. Şeyi çok
istedim ve bekledim yalan yok, neyi bekledin derseniz ilk bölümden beri Reyyan’ın bir hislerini içinde
tutmayan ve kendince hakkını arayan bir karakteri var, bu nedenle ben Miran ile karşılaştıkları ilk an
bir tokat eşliğinde “Ne demek Gönül ile evli olmak bre deyyus Miran!” demesini bekledim. Hadi
tamam bre deyyus demesin ama tokattan vazgeçmem mümkün değil, bize hissettirişi bu kadar aşağısı
kurtarmıyor. Her neyse Reyyan bunu demedi onun yerine “Burada olan burada kalacak vol2” ile bize
de izlerken tırnaklarımızı yemeyi öğretti. Ya Reyyan’a katiyen kızamıyorum o kadar haklı ki. Bakın
mesela normal şartlarda Azat’a evet demesine filan da kızmam lazım ama “iki ucu kor alev
neresinden tutsa yanacak” diyor Miran ama güzelleme yapıyor. Çünkü o iki ucun neyli değnek
olduğunu hepimiz biliyoruz, emojisi bile var öyle minik kahverengi üzerinde gözler olan. Çok ağır
şeyleri peşi sıra yaşadı e belli yaşayacak da. Bölüm biraz karmaşıktı benim açımdan o yüzden de
duygudan duyguya geçiyorum. Miran’ın bu aşka gelme hallerini seviyorum he bir de bence en güzel
kendiyle dertleşiyor Miran yani demem o ki Fırat’a hiç gerek yok. Fırat demek Yaren adlı bir mayın
demek çünkü ne hikmettir Yaren kendi ‘Hastalıklı’ sevme halinin daha imkanlı olduğuna inanıyor.
Gönül ile Miran daha imkanlı hani bir çıkmazın peşindeysek eğer. Hoş bu da baya fantastik geldi
kulağa ama bence Azize’nin altın vuruş final repliği karşısında insanın eli de dili de dolanıyor. Cidden o
neydi öyle bakın bile bile lades benimki. Esma ana da beni hayal kırıklığına uğrattı ah neyse. Biraz
fazlaca karakter var ve bence bunun bu kadar fazla olduğunu düşündüren şey de bir şekilde herkesin
kendi hikayesinin olması ya da doğru cümle herkesin kendi entrikasının olması. Mesela Nasuh ile
evlenmek isteyen bir Hanife var ki onun olayı da Azize’ye kadar uzanıyor. Azize’ye girersek ohooo
oradan çıkış yok, işin içine kardeş de giriyor orada da iş Nasuh ile kesişiyor bence yani ben bir tablo
çıkarsam çoka çok ilişkiden bizi Müge Anlı bile kurtaramaz bundan sebep ben Reyyan ve Miran’a geçiş
yapıyorum çünkü senaristçilik yapmanın bir alemi yok değil mi Merve’ciğim. ^^
Miran’ın 27 yıldır buz tutan kalbi alev alev ve bu noktada Akın Akınözü sanki yıllardır içinde
yaşayan bir karakteri ete kemiğe büründürmüşçesine oynuyor. Seyri oldukça keyifli jestleri ile,
mimikleri ile, anlık tepkileri ile ve bir oyuncu olarak bence en büyük avantaj olan değişken siması ile
biz izleyicilerde tatlı bir his bırakıyor. O kadar hissedebiliyorum ki o kalbin cayır cayır yanma ve
odalara sığmama halini. Bir insanın sevmeyi öğrenme sancısına birebir şahit oluyor gibiyim. Aynı
hissiyat Reyyan için de geçerli bu noktada Ebru Şahin rolünün hakkını fazla fazla veriyor, ağlamaktan
helak oldu çok üzülüyorum. Zaten bir iş böyle keyifle izleniyorsa benim açımdan en büyük etken
Partner uyumu. Ben bu uyuma ve hikayeye çok önem veriyorum ama Cem hoca olunca da
yönetmenin gözünün önemini de kavrıyorum. Özetle izlemesi çok keyifli bir iş, hikayedeki karmaşanın
rahatlamasını çok istememe rağmen heyecanla bekliyorum ve artık tekrar Cuma günleri dizi
izliyorum, özlemişim. Ama bir maruzatım var buradan yetkililere istirham ederim. Sahnelerimiz
azaldı bir sakin bizim yani ReyMir’in. Tamam bana yetmeme halini geçtim ama tekrar ve tekrar
izlemek için bir ahır sahnem ve bir flashback sahnem var ve itiraf ediyorum ikisinde de marshmallow
oldum tekrar ve tekrar izliyorum daha yazarken bile ya sahi O NEYDİ GIZ? ^^