Son dönemde Roma filmiyle gündemde olan, Oscar gecesinden dört ödülle dönen ve sinemadaki yeri bir kez daha tartışmaya açılan Netflix'ten orijinal yapım bir film daha geliyor. Aksiyon, macera ve suç dramasının karışımı olan "Triple Frontier" 13 Mart itibarıyla plaformda olacak.
Uzun bir yapım aşamasından geçen filmi kariyerinde dördüncü kez kamera arkasına geçen scar adayı J.C. Chandor (Margin Call) üstlendi. Senaryoda Chandor dışında Oscar ödüllü senarist Mark Boal'ın (The Hurt Locker) imzası var. Yıldızlar karmasına yakın kadrosunda ise Ben Affleck, Oscar Isaac, Charlie Hunnam, Garrett Hedlund, Pedro Pascal ve Adria Arjona bulunuyor.
Yaklaşık 127 dakika süren bir film var önümüzde. Bir grup eski Özel Kuvvetler subayı arkadaş bir soygun planlamak üzere yeniden bir araya geliyorlar. Askeriye ile olan bağları kesildikten sonra kendi yollarına gitmişler ama hiçbirinin hayatı ne istedikleri noktada ne de maddi güçte. Bu isimsiz kahramanlar, ilk defa bir görevi kendi kendilerine ve kendileri için üstleniyor: Büyük bir uyuşturucu kartelinin nakit para depoladığı eve baskın yapmak.
Dışarıdan baktıklarında gayet düzgün görünen planları Güney Amerika'daki eve baskın yaptıklarında (tabii ki) kontrolden çıkmaya başlıyor. Beklediklerinden çok daha fazla para bulup arkada bırakmak istemeyince (bıraksanız kusur kalırdı zaten) hayatta kalmak için yetenekleri, ahlaki değerleri ve sadakatlerinin sınandığı bir dönüm noktasına geliyorlar.
Triple Frontier'in daha önce karşılaşmadığımız türden bir konusu ve hatta işleyişi yok. Filmin ilk yarısı bir araya gelip soyguna girişmeleriyle, ikinci yarısı ise bahsi geçen hayatta kalıp parayla kaçma mücadelesi eşliğinde geçiyor. Hatta bulundukları konum gereği bu mücadele ormanla ve kayalıkla örülü bir ortamda yaşanıyor. Bu kısımlar da filmin kendisini asıl öne çıkardığı kısımlar.
Filmin kağıt üstünde güzel durduğunu düşünüyorum, genel olarak bakarsak da temiz bir yapım diyebiliriz. Topladığı kadrosu sayesinde elbette oyunculuk açısından daha öne çıkan bir yapım olmuş. Aksiyon sahnelerinde yönetmenlik dahil olmak üzere iyi iş çıkarılmış. Romantizmi geri plana atıp yerine erkek dominesini ve arkadaşlığını koymuşlar.
Triple Frontier'in eksik kalan taraflarından biri ise karakterlerini pek de tanıtmaması. İki saatlik süreye rağmen laf arasında geçen iki-üç cümleyi saymazsak ana beşliyi pek de tanımıyoruz. Affleck'in karakteri Tom “Redfly” Davis ve Hunnam'ın karakteri William “Ironhead” Miller benim için daha ilgi çekici karakterlerdi. Isaac'in karakteri, soygun için diğerlerini toplayan grubun lideri Santiago “Pope” Garcia ise bir-iki doz fazlaydı.
Yine de bu, aslında onları yeterince tanıdığım ve dolayısıyla gerektiğinde empati yapmak için elimde pek de bilgi olduğu anlamına gelmiyor. Bu noktada da filmin zayıf karnı diyebileceğim senaryosuna geliyoruz tabii ki. Ancak aynı senaryonun final kısmında hikayesini toparlama biçimini beğendiğimi itiraf da etmem lazım.
Biraz ondan biraz bundan derken fazla zorlamadan filmin sonuna ulaşıyoruz. Böylesi bir kadroyla aksiyona hayır demezseniz Netflix'in yeni filmi Triple Frontier'e bir göz atabilirsiniz.