Bölüm bittiğinde aklımdan geçen cümleyi başlıkta görüyorsunuz. Çarpışma çok şeyi birden anlatmaya çalışan bir dizi. O kalabalıkta sanki senarist bazı önemli şeyleri unutuyor, atlıyor gibi ya da belki başka bir planı var ama günümüzün sabırsız izleyicisi bazı şeyleri önce görmek istiyor. O nedenle kendimi bunları yazarken buldum. Ben de o izleyicilerden biriyim çünkü.
Kıvanç Tatlıtuğ ve Elçin Sangu'yu Kurt Seyit ve Şura'dan beri aynı dizide, partner olarak izlemek istiyordum. Meğer ne çok isteyeni varmış çevremde. Dizilerden fazla konuşmayan, çok takip etmeyen arkadaşlarımın olduğu arkadaş grubum bile bu diziyi izlemeye başladılar. Başlamışlar daha doğrusu. Hani birden bir konu açılır da gerisi gelir ya, meğer herkes aslında aynı şeyi biliyor, izliyor veya istiyormuş bunu öğrenirsiniz. İşte bizim için de böyle bir durum söz konusu oldu. Korkmayın, şimdi sizlere arkadaşlar arası whatsapp dizi analizlerini dökecek değilim. Fakat genel şikayetler üzerine, biraz da onların şikayetlerinden derlediğim şeyleri yazmaya karar verdim. “Merak etmeyin o iş bende” diyerek yazmaya başladım.
Çarpışma’da büyük bir aşk var. Hiç unutulmayan bir aşk. İşin aksiyon yanı da var evet ama itiraf edelim biz duygu insanıyız. Kanımızdaki Akdenizlilik bir kere bunu gerektiriyor. Ama maalesef Çarpışma’da işin duygusal yanını pekiştirecek sahneler eksik. İzlediğimiz 5.Bölüm önceki bölüme nazaran daha iyiydi. Fakat hala biz bahsedilen şu büyük aşkı izleyemedik.
Evet, şu an diziyle ilgili en büyük sorunum bu. Çalmaya başlasın artık şu aşkın nağmeleri de dinleyelim üstat. Geçmişte hangi nağmelerle, nasıl kalplerini attırıyormuş aşkları bilelim.
Ya da direkt daha açık şekilde yazayım (sabırsız izleyici modumla yazdığımı belirtmek istiyorum). Zeynep ve Kadir hala böylesine aşık ve bağlıyken, sevgili oldukları dönemde nasıldılar? Biraz ucundan şu aşkı gösterseniz de seyirci olarak heyecanlansak? Neyi bekliyoruz?
Çok basit aslında, seyirci önce izleyeceği çiftin aşkına dokunabilmek istiyor. Ona dokunduğu zaman, ne bekleyeceğini biliyor ve ondan sonra da o çiftin aşkının peşinden gidiyor. Bir Türk dizisinde başlarına gelebilecek her şeyi de beklemeye başlıyor. Bu basit denklemle ilerleyen ve gayet iyi ratingler alan diziler var. Basit diye küçümsememek lazım, gerekli de bir denklem. Bütün mesele, seyirciye “Bunların aşkı çok güzel olacak.” hissini verebilmekte.
Zeynep ve Kadir bugünlerinde bazı şeyler için müsait değiller. Kadir bir felaket yaşadı, Zeynep kızını geri alma derdinde. Ama geçmişteki Zeynep ve Kadir bunu verebilir. Kaç bölümdür neden bu geçmişe giremediğimizi çözemedim. Çünkü seyredebilirsek çok güzel olacak hissi ile doluyum. Bugünün Zeynep ve Kadir’i bu hissi veriyor zaten bu kırık dökük halleriyle bile.
Çarpışma‘da Zeynep ve Kadir için “unutulmayan aşk” ve “birlikte büyüyen ve yaralarını yine birlikte saracak iki aşık” söylemi var. Çarpışma’yı bilindik bir aksiyon dizisinden farklı kılacak da bu olacak. Eğer başarırlarsa bunu vermeyi, duyguların da karıştığı bir dizi olur. Sadece orada burada silahların çekildiği, adamların öldürüldüğü bir dizi olmaz. İşte o söyleneni görebilmek, hissedebilmek istiyoruz aslında.
Fakat gelin görün ki Kıvanç Tatlıtuğ-Elçin Sangu’nun birlikte sahneleri çok az hala. Birlikte sahnelerini seyretmek istiyor insan, o kadar beklemişiz, ama birlikte sahneleri bölüm içinde kaç dakikaydı saymak istemiyorum. Bugünlerinde yeterince değil, geçmişlerinde sevgili oldukları döneme ait tek sahne izlemedik. Haliyle seyirci olarak bağlanmaya hevesli şekilde bekliyoruz ama ellerimiz boş dönüyor her bölümde. Kaç dakikalık bölümde bunlara da yer bulunabilir herhalde.
Geçmişleri iyi verilirse bugünlerindeki duygularını da daha iyi anlayacağız karakterlerin. Bu bölümde Kadir-Zeynep’in her sahnesini sevdim, Veli ve Zeynep sahnelerinin gerilimi ve çekiciliği de bir farklı itiraf etmeliyim. Heyecanlanmadım dersem yalan olur. Fakat mesela Zeynep’in kaçırıldığı o zaman diliminde, Kadir ve Zeynep’e ait bir ufak flashback alabilirdik. Hani Zeynep için endişeliydi ya Kadir, hani sevdiği kadının saçının teline zarar gelirse yapacaklarını bir bir saydı ya, işte o sırada Zeyno’sunu hatırlayabilirdi mesela. Eskilerden bir şeyler… Eminim Kadir Adalı hatırladı da biz göremedik.
İstendiğinde flashback içinde flashback veriliyor ama henüz Kadir ve Zeynep’in aşkını sadece sözde görebildik. Meral ve Yakup’un ailevi dramlarından, kavgalarından bile daha haberdarız. Belma ve Demir’in ilişkilerinin dinamiklerini daha iyi biliyoruz. Sevgili senarist sanırım entrika dizisi yazmayı seviyor ama biraz da şu Kadir ve Zeynep’in geçmişlerine dokunabilsek? Biraz o neşeli, cıvıl cıvıl hallerini de görmek istiyor insan. Bütün bunlar onları yormadan önce, birbiriyle büyümüş, aşık iki genç olarak nasıllarmış görmek, seyretmek istiyoruz seyirci olarak.
Üstte de yazdığım gibi dizide çok şey anlatılmak isteniyor, güzel ama ana kural unutuluyor. Önce karakterlere bağla, ortada bir aşk varsa, o aşka bağla. Seyirci sonra sizi hep takip eder.