"Hayat bazen kaybettiğin yerden başlar." Mottosu
ile yaz sezonunda dikkatimi çeken Elimi Bırakma kış sezonunda da aldığı
reytinglerle iyi bir yolda ilerliyor. Elbette daha sonra başka değişkenler girip
bugünki reytingleri de arayabilirler. Nitekim başladığı günden bugüne ara ara
yalpaladığı yerler de mevcut.
Son dönemlerde sürekli uyarlama işler yapılıyor. Biri
tutarken diğeri tutmayabiliyor. Biri aşırı sevilirken diğerinin hiç yüzüne bile
bakılmıyor. Genel olarak da dizi sürelerini baz alırsak kısacık sürelerle az
bölümlerle biten uyarlamalar bize gelirken 3-4 haftada bitmesi gerekiyor. Eeeee
böyle olmayacağına göre uyarlamanın devamında sağlam hikaye örgülerinin olması
gerekiyor. Biraz da sabırsız izleyicileriz malum bir konunun sakız gibi
haftalarca uzatılması bizdeki ipleri koparıyor. Oyuncuların performanslarını da
epeyce anlaşılıyor bu gidiş gelişler sırasında...
O yüzden dizinin genelliğinden ziyade başrollerdeki Azra ve
Cenk çiftinden bahsetmek istiyorum. Çünkü ilk gün afişlerde gördüğüm görsel
uyum hala bugün devam ediyor. Karakterlerin değişimi, gelişimi, birbirleriyle
bağları, etrafındaki kişilerle bağlantıları ve aralarındaki uyum belki de bir
sonraki hafta için beni ekrana götürüyor.
O kadar ortak yönleri var ki farklılıklarını sırtlarını
döndüklerinde bile hissedebiliyorlar içten.
Mesela kardeşlerine bağlılıkları: Aile Azra içinde Cenk için
bir numara. Önceliğin aile olduğu bir ortamda büyüdükleri, kavradıkları ve evin
büyüğü olduklarını her daim farkındalar. Bu olgunlukla kardeşlerine karşı
sorumluluklarını, anlayışlarını, koruma iç güdülerini koruyorlar. Her ne olursa
olsun büyüklerine karşı saygının ne olduğunu bilip ona göre hareket ediyorlar.
(Azra'nın yerinde olsam Sumru'nun saçlarını yolup eline vermiştim, net.^^)
Çalışma istekleri: Çalışmayı sevmek, çalışmak istememek,
çalışmak hep çalışmak, çalışmamak yaşasın çalışmamak... İşte Azra ve Cenk'i
buluşturan bir ortak nokta daha. Her ikisi de çalışmayı seven, çalıştıkça her
şeyin daha güzel olacağı görüşündeler. Yeter ki sevsinler yeter ki sevdikleri
yer olsun. İşte onları yine aynı yerde buluşturan mutfak. En sevdikleri mekan
olduğuna bahse girebilirim.^^ İşledikçe parlıyorlar, işledikçe güçleniyorlar.
Güçlendikçe de önlerine çıkan her engelle başa çıkabilirler.
Öyle her gün her an her şeyde ortak noktada buluşmayacaklar
elbette. Bir geçmiş var, arkadaşlıklar, kardeşlikler, bağlar, vazgeçmeler,
karar verişler var. Şiir seven, sevdiği kadının isteklerini yerine getirmeye
çalışan Cenk ile sevdiğinin kalbine mideden mideden giden Azra var. Anneyi
önüne alan Cenk, kardeşiyle olmaya çalışan Azra var.
İşte hayat tam her şey bitti mi bitiyor mu? Dediğin kısımda
önüne güzellikler sermeye, zorluklar yaşatıp onların üstesinden gelebilme sabrı
ve azmi veriyor. Birbirlerini anlayıp (zaman zaman anlama konusunda sıkıntılar
yaşayıp beni sinir etseler de) küs olduklarında bile nazlarını çekmeyi,
sevginin en yükseğini yaşayıp zor durumda birbirlerinin ellerini
bırakmamalarını temenni ediyorum. Çünkü izlemeye AzCen'e dair umutlarım ile
tutunuyorum.
Sevgiler...
Mutfak sahneleri kalp ben