Bohemian Rhapsody: Tanrı kraliçeyi korusun

Bohemian Rhapsody: Tanrı kraliçeyi korusun
Bohemian Rhapsody çekimlerine başladığı günden beri umutlu fakat yine de hafif gergin bir bekleyiş halindeydim. Umutluydum çünkü Rami Malek’in iyi bir Freddie Mercury olabileceğini düşünüyordum ve gergindim çünkü Queen ve Freddie Mercury benim için (ve milyonlarca insan için tabii) o kadar kıymetli ki onlarla ilgili en ufak bir zevzeklikliğe veya hayal kırıklığına tahammülüm yoktu.

Uzun bir bekleyişin ardından nihayet film vizyona girdi ve bu satırları yazarken filme bayıldığımı doyasıya söyleyebilmenin sevinci içindeyim. Queen tarihini manyakçasına hatmetmiş biri iseniz (yazar burada yoksa kendinden mi bahsetmektedir?) tarihsel birkaç hata ilişebilir gözünüze elbette ancak bunun dışında kusur bulamadım filmde. Tabii tavsiyem bulabildiğiniz en güzel salonda izlemeniz filmi çünkü sadece bir film değil, aynı zamanda bir konserde gibi oluyorsunuz. Yaşım itibariyle Queen’i hiç canlı izleyemedim ama bu film buna en yakın tecrübeydi. Gözlerimin dolmasına, ayaklarımla tempo tutmama ve birkaç yerde şarkıları mırıldanmama engel olamadım şahsen. Salona devasa patlamış mısır paketleriyle giren izleyicilerin bile o mısırları hışırdatmamasına sebep olacak kadar etkileyici bir filmdi diyeyim, siz oradan anlayın zira ne filmlerin en acıklı anlarında bile duyduk o mısırları, gözyaşlarının tuzuyla mısırınkini karıştıranları.

Rami Malek çok özenli ve çalışkan bir Freddie Mercury olmuştu ve zaten hayatta en çok özlediğim şeylerden biri bu çalışkanlık hali. Dudağının üstüne her bıyık yapıştıranın Freddie Mercury taklidi yaptığını iddia edebileceği bir dünyada yaşıyoruz nihayetinde, yaptığı işin ciddiyetinde bir insan görünce nasıl sevinmeyelim? Tamam bunlar milyon dolarlık prodüksiyonlar ama olmayınca olmuyor, bu sefer olmuş. Konuşması, tavırları, sahnedeki hali elbette ‘bir Freddie değil’di ama bir mucizeye ne kadar yaklaşılabilirse o kadar yaklaşmıştı.  

Roger Taylor ve John Deacon da epey başarılıydı ama Brian May’den ayrıca bahsetmek isterim zira kendisinin gençliği bizzat çıkıp gelmiş oynuyor gibiydi, tüylerim diken diken oldu ona bakınca. Üzerinde sadece Brian May’in suratının basılı olduğu bir tişörtle yıllar geçirmişliğim vardır, aklıma o geldiği için de diken diken olmuş olabilir tabii tüylerim, o kısımdan emin değilim.

Film ne sadece Freddie Mercury ne de sadece Queen filmi, ikisinin güzel bir karması. Freddie Mercury’nin eşcinsel olduğunu hayatta en çok sevdiği insana anlattığı an, hasta olduğunu grup arkadaşlarına açıkladığı sahne ve elbette Live Aid konseri filmin en etkileyici anlarıydı benim için, tabii bir de filme de adını veren Bohemian Rhapsody şarkısının doğuşu. Queen'in kötü şarkısını bulmak mümkün değil gerçi ama yine de filmdeki şarkı seçimleri de şahaneydi. 

Yazıma son vermeden önce filmden çıktıktan sonra etkisinin uzun süre geçmediği ve sadece Queen dinlemek isteme riski olduğunu belirtmeyi bir görev bilir, iyi seyirler dilerim. Özellikle Queen hayranıysanız bu filmi sinemada izleme şansını asla kaçırmayın.


BİZE YAZIN!
Ad
Soyad
e-mail
Mesajınız
GÖNDER