İstanbullu Gelin: “Alınacak dersler var, sorulacak sorular…”

İstanbullu Gelin: “Alınacak dersler var, sorulacak sorular…”
Geçtiğimiz sezon en çok duyduğumuz şeylerden biri, Boranlar’ın ne kadar kibirli olduğuydu. Geçmişin intikamı, unutulmak istenmiş ama hiçbir yere sığmamış tüm hatıralar aslında onların herkese yukarıdan bakan kibirli tutumlarından kaynaklanıyor gibiydi. Adem’e sorsanız öyleydi, önceden Süreyya’ya sorsanız o da öyle derdi. Oysa öyle değil. Hikayesini bilmediklerimizdir anlamadıklarımız. Bilsek anlardık, anlasak severdik. Adem’i anlamaya çalışmamız, yaşadıklarını öğrenip içimize işlemesi bunun içindi. Esma’nın nasıl değişebileceğini bu yüzden görüp geçirdik. Şimdi ise Faruk özelinde tüm aile hiç bilmedikleri, alışık olmadıkları bir yerde.

“Bugüne kadar hep peşinden koşulmuş senin. Birilerinin peşinden koşmak ne demek bilmiyorsun. Şimdi hiç bilmediğin bir yerdesin.”
 
Evler değişir, arabalar değişir, mekanlar zaman gibi geçicidir. Oysa insanın alıştığı ve içselleştirdiği şeyler kolay kolay geçmez. Çünkü içinde bulunduğumuz zamanı ve mekanı aslında kişiliğimizle doldururuz. Etrafımızda her ne oluyorsa olsun nasıl görüyorsak ve yorumluyorsak, etraf öyledir. Kendimize güveniyorsak mesela, karşımıza çıkanın ne olduğunun önemi yoktur. Çünkü özgüven de kişiliğimiz gibi zaman ve mekandan bağımsız bir birimdir, bizden ileri gelir. Ve biz değişmedikçe değişmeyecektir.
 
Bu sezon, anlaşılan o ki Boranlar’ın zor şartlarda başkalarının tahakkümü altında nasıl yaşamaya zorlanacaklarını ve bu sırada neler tecrübe edeceklerini izleyeceğiz. Ve bunun kimin evinde, kimin altında, hangi şartlarda olduğu aslında o kadar da önemli değil. Tabii eğer Faruk bizim tanıdığımız, bildiğimiz Faruk’sa. Çünkü biz onun hep sağduyulu, anlayışlı bir insan ve iyi bir yönetici olduğunu gördük. İyi bir yönetici... Ömrü boyunca yönetmeye ve hükmetmeye alışmış bir insan ne kadar sağduyulu ve insancıl olursa olsun, yönetilmeye alışabilir mi? Uyum sağlayabilir mi? Fikret’ten umudumuz yok, olmaması gerektiğini gördük. Faruk, tekrar yükselebilir mi?


 
Soyadının duvarda yazdığı yerde, başa geleceğini bir gün mutlaka bildiğin yerde birilerinden emir almakla “çalışan” olarak emir almak aynı şeyler değil.
 
Hepimiz yeni sezonun ilk bölümünü izledikten sonra aklında birçok soru ve geleceğe dair tahminlerde bulunmuşuzdur. Benim açımdan yeni sezonun hikayesi Faruk’un özelinde Boranlar’ın bu tecrübeyi nasıl yaşayıp bundan neler çıkaracağı. Ve bu ailenin “yöneticisi” olarak Faruk bu yeni duruma nasıl reaksiyon verip nasıl adapte olursa ailesi de onun açtığı yoldan ilerleyecek. Çünkü kimsenin yeni yollar keşfetmeye ya da yakıp yıkıp yenilerini açmaya takati yok.
 
Kadim aile şirketlerinin yöneticileri çocuklarını doğrudan başa geçirmezler. Önce alt seviyelerde işlerde başlatırlar. Çalışacakları işin ya da yapacakları işin her kademesini görüp o işin gerçekten nasıl yapıldığını idrak edebilmeleri için uzun bir süreçten geçirirler haleflerini. Geçen sezon Murat’ın geçtiği tedrisat buydu ve o zaman Faruk’la Fikret kendilerinin de aynı yoldan geçtiklerini söylemişlerdi. Aynı yoldan, aynı işlerden. Yani Faruk müflis şirketlerinin başına gökten zembille inmemişti. Aşağıdan adım adım, eğitimini tamamladıktan sonra bir eğitim daha alarak... Ama şimdi farklı bir yerde, hiç bilmediği; alışık olmadığı bir resmin içinde. Metroya biniyor, benzin parasını hesap etmek zorunda, kartı yetersiz bakiye veriyor, belki de yıllar sonra ilk kez ATM’den fiziken para çekiyor ve cebindeki son parayla istediği şeyleri değil, almak zorunda olduklarını almak zorunda…  

 
 
Geçtiğimizi sandığımız yollara tekrar düşüp aynı basamakları bir kez daha çıkmak zorunda kalmış olmak zorlar bizi. Geçip bittiğini sandığımız sınavlardan bir kez daha geçeriz. Nasıl bittiğini ne yaptığımızı hatırlamadığımız eski çözümler, işe yaramaz oluverir. Eskiye benzese de yeni sorunlar, daha önce düşünülmemiş çözümlere zorlar bizi ve hiç geçmediğimiz yollara yollar.
 
Faruk’un ailesi daha önce hiç olmadıkları bir yerde. Faruk’sa buralardan geçmişti. Zamanında aldığı derslerden önündeki sınavda ne yapacağını göreceğiz. Faruk ve ailesinin söylendiği gibi kibirli olup olmadıklarını ve düştükleri yerden kalkıp kalmayacaklarının hikayesini izlemek keyifli ve değerli bir tecrübe olacak. Her şey gibi bunlar da geçip gidecek; ama tıpkı eski günler, eski hatıralar gibi bir gün yine başka şekillerde de olsa karşılarına çıkacak. Bu yüzden belki de hala alınacak dersler ve sorulacak sorular var…




BİZE YAZIN!
Ad
Soyad
e-mail
Mesajınız
GÖNDER