Geçtiğimiz
sezon en çok duyduğumuz şeylerden biri, Boranlar’ın ne kadar kibirli olduğuydu.
Geçmişin intikamı, unutulmak istenmiş ama hiçbir yere sığmamış tüm hatıralar
aslında onların herkese yukarıdan bakan kibirli tutumlarından kaynaklanıyor
gibiydi. Adem’e sorsanız öyleydi, önceden Süreyya’ya sorsanız o da öyle derdi.
Oysa öyle değil. Hikayesini bilmediklerimizdir anlamadıklarımız. Bilsek
anlardık, anlasak severdik. Adem’i anlamaya çalışmamız, yaşadıklarını öğrenip
içimize işlemesi bunun içindi. Esma’nın nasıl değişebileceğini bu yüzden görüp
geçirdik. Şimdi ise Faruk özelinde tüm aile hiç bilmedikleri, alışık
olmadıkları bir yerde.
“Bugüne kadar hep peşinden koşulmuş senin. Birilerinin peşinden koşmak ne demek bilmiyorsun. Şimdi hiç bilmediğin bir yerdesin.”
Evler
değişir, arabalar değişir, mekanlar zaman gibi geçicidir. Oysa insanın alıştığı
ve içselleştirdiği şeyler kolay kolay geçmez. Çünkü içinde bulunduğumuz zamanı
ve mekanı aslında kişiliğimizle doldururuz. Etrafımızda her ne oluyorsa olsun
nasıl görüyorsak ve yorumluyorsak, etraf öyledir. Kendimize güveniyorsak
mesela, karşımıza çıkanın ne olduğunun önemi yoktur. Çünkü özgüven de kişiliğimiz
gibi zaman ve mekandan bağımsız bir birimdir, bizden ileri gelir. Ve biz
değişmedikçe değişmeyecektir.
Bu sezon, anlaşılan
o ki Boranlar’ın zor şartlarda başkalarının tahakkümü altında nasıl yaşamaya
zorlanacaklarını ve bu sırada neler tecrübe edeceklerini izleyeceğiz. Ve bunun
kimin evinde, kimin altında, hangi şartlarda olduğu aslında o kadar da önemli
değil. Tabii eğer Faruk bizim tanıdığımız, bildiğimiz Faruk’sa. Çünkü biz onun
hep sağduyulu, anlayışlı bir insan ve iyi bir yönetici olduğunu gördük. İyi bir
yönetici... Ömrü boyunca yönetmeye ve hükmetmeye alışmış bir insan ne kadar
sağduyulu ve insancıl olursa olsun, yönetilmeye alışabilir mi? Uyum
sağlayabilir mi? Fikret’ten
umudumuz yok, olmaması gerektiğini gördük. Faruk, tekrar yükselebilir mi?
Soyadının duvarda yazdığı yerde, başa geleceğini bir gün
mutlaka bildiğin yerde birilerinden emir almakla “çalışan” olarak emir almak
aynı şeyler değil.
Hepimiz yeni
sezonun ilk bölümünü izledikten sonra aklında birçok soru ve geleceğe dair
tahminlerde bulunmuşuzdur. Benim açımdan yeni sezonun hikayesi Faruk’un
özelinde Boranlar’ın bu tecrübeyi nasıl yaşayıp bundan neler çıkaracağı. Ve bu
ailenin “yöneticisi” olarak Faruk bu yeni duruma nasıl reaksiyon verip nasıl
adapte olursa ailesi de onun açtığı yoldan ilerleyecek. Çünkü kimsenin yeni
yollar keşfetmeye ya da yakıp yıkıp yenilerini açmaya takati yok.
Kadim aile
şirketlerinin yöneticileri çocuklarını doğrudan başa geçirmezler. Önce alt
seviyelerde işlerde başlatırlar. Çalışacakları işin ya da yapacakları işin her
kademesini görüp o işin gerçekten nasıl yapıldığını idrak edebilmeleri için
uzun bir süreçten geçirirler haleflerini. Geçen sezon Murat’ın geçtiği tedrisat
buydu ve o zaman Faruk’la Fikret kendilerinin de aynı yoldan geçtiklerini
söylemişlerdi. Aynı yoldan, aynı işlerden. Yani Faruk müflis şirketlerinin
başına gökten zembille inmemişti. Aşağıdan adım adım, eğitimini tamamladıktan
sonra bir eğitim daha alarak... Ama şimdi farklı bir yerde, hiç bilmediği;
alışık olmadığı bir resmin içinde. Metroya biniyor, benzin parasını hesap etmek
zorunda, kartı yetersiz bakiye veriyor, belki de yıllar sonra ilk kez ATM’den
fiziken para çekiyor ve cebindeki son parayla istediği şeyleri değil, almak zorunda
olduklarını almak zorunda…
Geçtiğimizi
sandığımız yollara tekrar düşüp aynı basamakları bir kez daha çıkmak zorunda
kalmış olmak zorlar bizi. Geçip bittiğini sandığımız sınavlardan bir kez daha
geçeriz. Nasıl bittiğini ne yaptığımızı hatırlamadığımız eski çözümler, işe
yaramaz oluverir. Eskiye benzese de yeni sorunlar, daha önce düşünülmemiş
çözümlere zorlar bizi ve hiç geçmediğimiz yollara yollar.
Faruk’un
ailesi daha önce hiç olmadıkları bir yerde. Faruk’sa buralardan geçmişti. Zamanında
aldığı derslerden önündeki sınavda ne yapacağını göreceğiz. Faruk ve ailesinin
söylendiği gibi kibirli olup olmadıklarını ve düştükleri yerden kalkıp
kalmayacaklarının hikayesini izlemek keyifli ve değerli bir tecrübe olacak. Her
şey gibi bunlar da geçip gidecek; ama tıpkı eski günler, eski hatıralar gibi bir
gün yine başka şekillerde de olsa karşılarına çıkacak. Bu yüzden belki de hala
alınacak dersler ve sorulacak sorular var…