16 Temmuz akşamı Kanal D ekranlarında yayın hayatına
başlayan Şöhret Kafası ile ilgili hissiyatımı yazmadan önce belirtmek isterim
ki Eser Yenenler’i severim. 3 Adam mevzularına bu kadar kapılmamışken daha çok
severdim aslında, sunuculuğa, anlatıcılığa doğal bir yatkınlığı olduğunu
düşünüyorum. Bol Bol Eyvah Düşüyorum
izlemişliğim vardır zamanında. Bu sebeplerden, pek de manalı bulmadığım bir
format olmasına rağmen izlemek istedim Şöhret Kafası’nı.
Gelelim programa. Programın hemen hemen bütün şakasının
üzerlerine kurgulandığı şöhret kafalarının o şöhretlere hiç benzemediğini hatta
bir miktar ürkütücü olduklarını söylemek isterim öncelikle. Orijinal programda
kafaları görünce ünlünün kim olduğunu anlayabiliyoruz ancak burada Nasrettin
Hoca ve Einstein hariç kimseyi tanıyamadım, bir de Eser Yenenler’i tanıyabildim
tabii o da sürekli Eser’le konuştuğu için. Memleketin en meşhur kadını Hülya
Avşar’ın kuklasına aylarca baksam kim olduğunu çıkaramazdım, Adile Naşit
kuklası ise bildiğiniz korkutucu denebilecek gibiydi, hele biraz yarışıp saç
baş deforme olunca tam gitti. Kafaların benzemeleri umulan şöhretlere bir
miktar daha benzemesi programın verdiği o Japon pazarı hissini azaltabilir
bence.
İçerik olaraksa taaa Şahane Cumartesi’den beri aşırı
derecede doyduğumuz bir hareketlilik, itiş kakış, düşüp kalkma hali var. Türün çok
seveni olduğu muhakkak, bu tarz yarışma programları olmadan bir ekran sezonu
geçirmeyeli çok oldu ancak ben Şahane Cumartesi’de (Pazar da olabilirdi tam
hatırlayamıyorum) nefesini tutma yarışmasını kazanmaya çalışırken boğulmanın
eşiğinden dönen yarışmacı ile zirvede bıraktım mevzuyu. Üstelik yine de benzerleri
arasında da Şöhret Kafası’nı ayrı bir yere koymamıza sebep olacak bir durum
yaşanmadı, ‘Einstein ve Serdar Ortaç finale kaldı’ gibi cümlelerin bizi çok
eğlendirmesi düşünüldüyse bende pek çalışmadı. Şöhret Kafası’nı da Eser
Yenenler sunuyor diye izlemek istedim açıkçası ama devam etmek için bir sebep
bulamadım.
Programa uzun ömürler dilerim ancak Eser Yenenler’e de kendisini
daha iyi anlatabileceği, hem mizah hem de sunum konusundaki yeteneğini kendi
kuklası ile karşılıklı oturup espriler yapmak zorunda kalmadan anlatabileceği
programlar da diliyorum. İyi seyirler.