YağHaz hakkında bir yıl önce
konuştum ilk kez ve o zamandan beri bir an için olsun ümidimi kesmedim...
Bekledim sadece. Daha doğrusu bekledik. Çünkü artık biz bir aileyiz ve
birlikte hissediyoruz her şeyi. En fazla ne kadar sürebilirdi o anlamsız
şeyler, Yağız ve Hazan birbirlerine bu kadar benziyorken? Sabır gerekiyordu
sadece çünkü bizi hayatta tutan o farklı uyum karanlıkta bir ışık gibiydi...
Ama itiraf ediyorum; bazen bizi zayıf yapan, acı verici bir gerçek çıkıyor
ortaya. Bu ışık her zaman güçlü değil ve bazen rengi değişiyor, tıpkı bu aralar olduğu gibi. İşte rengi değişince
karanlıkta göremiyorsun onu, ama orada olduğunu hissediyorsun. Yeniden ışığın
hakiki rengini bulacağım diye, YağHaz’a tutunmaya çalıştım, ama çiftimi
bulamıyorum bu karanlığın içinde, çiftim çok uzak...
Gelecek bölümlerden tek bir şey
istiyorum (çünkü her farklı karakterin bunu hak ettiğini düşünüyorum): biraz
mutluluk. Son zamanlarda mutluluk kurgusal dünyalarda bana neredeyse imkânsız
geliyor, ama asla unutulmaması gereken bir şey var ortada; azıcık mutluluk ve
pozitiflik yoksa, umut da yoktur ve bizi güçlü yapan tek şey budur.
YağHaz’ın ilk pikniği, onların
zor dünyadan ilk çıkışı bile eksik oldu. Neden? Çünkü ortada kocaman bir engel
duruyor... Ve bence bu engel herkesin sandığı gibi Sinan değil, çünkü onun gücü
yetmez onları durdurmaya. Hiçbir zaman da yetmeyecek. Bu engel onların temiz
kalplerine bağlı... Başkalarına zarar veren ama onları büyüten kalplerine.
Bencil olamayan iki insan kendileri feda etmeyi seçtiler ve ne kadar zor olursa
olsun, aynı acıyı çektiklerini bilmek onları hayatta tutuyor. Bu nasıl bir şey
biliyor musunuz? Bu engelden bir dakika için bile kurtulamıyorlar ve bu demek
oluyor ki onlara bir dakika için bile mutluluk yasak... Sanki dünyanın en kötü
şeyini yapmışlar gibi... Sanki bu dünyanın en kötü şeylerinin arasında ilk
sırada ‘âşık olmak’ duruyor. Cinayet, hırsızlık, her şey unutuluyor söz
konusu "böyle" aşklar olunca... Bence
Hazan’ın dediği gibi, onlar kirli değiller, böyle bir bağlamda olamazlar da,
ama zincirler her gün daha sıkı tutuyor onları... Bütün dünya o zincirlerinden
kurtulamayacaklarından emin olmak istiyor sanki.
Son bölümde aşkına sahip çıkan
bir Yağız aradım. Galiba sadece ben değil, Hazan da aradı, ama onu bulamadı/m...
Aşkını annesinin mezarında fısıldayan adam artık çok yorgun ve kim tahmin
edebilirdi ki bazen sevilmenin sevilmemekten daha zor olacağını? Papatyaların
toprağı biraz yağmur arıyor bu karanlıkta, çünkü nefessiz kalmaktan yoruldu.
Papatyalara hayat verecek diye, nefesini kaybediyor bu toprak... Yavaş yavaş.
Hem nefessiz, hem ışıksız kalan ruhları kim iyileştirecek bundan sonra? Bu
derin çaresizliğe bir son veren kim olacak bundan sonra?