Burak Sevinç: “Oyuncu aslında seyircidir”

Burak Sevinç: “Oyuncu aslında seyircidir”
Bu sözü sarf eden Burak Sevinç, canlandırdığı karakterin karşısındaki karaktere verdiği tepkinin, aslında izleyicinin aynı kişiye verdiği tepki olduğunu söylüyor. İlk etapta birkaç bilinmeyenli denklem gibi gözükse de aslında mantığı açık ve net. Zonguldak’taki aile evinde tanıştığı kanunu ters tutması ama güzel tınılar çıkarmasıyla başlamış her şey. Derken yolunun Ahmet Katıksız ile kesişmesi onu kamerayla tanıştırmış. Bu esnada tabii ki müzikten kopmamış. Bir parantez açayım; kanun, Burak Sevinç’in çaldığı birçok enstrümandan sadece birkaçı. Zira tabiri caizse kendisi için “tek kişilik orkestra” tanımı yaparsak mübalağa etmiş olmayız.

İlk kez Evli ve Öfkeli’de izlediğim Sevinç’in asıl yanına artı koyduğum işi Altınsoylar oldu. O kadar güzel bir tipleme yarattı ki birden fazla dizide izleyici karşısına çıkabilecek bir karakter inşa etti aslında. ABD televizyonlarında olsaydı spin-off’larda mutlaka tercih edilecek cast’ın arasında yer alırdı. Kendisi iki sezondur Söz dizisiyle ekran başındakilerle buluşuyor. Fethi karakterini canlandıran Sevinç, kendi deyimiyle daha yeni yeni oyuncu olmaya başladı. Bu da yolculuğunun uzun olduğunu gösteriyor; açıkçası cebinden çıkaracağı karakterleri merakla beklerim ama Vodafone Arena’daki hayalini gerçekleştireceği noktada en ön sıradan bilet alma garantisini net veririm. Siz o hayale doğru yol alırken ben de başka sohbetlere doğru yelken açayım.


 
Duyduğum kadarıyla Söz’e tamamen şans eseri dahil oldunuz.
Evet, biraz değişikti. Aslında yapımcılarımız ve cast direktörümüzle farklı bir iş görüşmesi için bir araya gelmiştik. Fakat bu görüşmeden sadece iki gün sonra, “Acil başka sete çıkıyoruz. Söz adında bir asker temalı iş yapıyoruz. Buna dahil olmak ister misin?” diye sordular. Hiç düşünmediğimiz bir yerden geldi soru ve kendimi aniden sette buldum (gülüyor.)
 
Henüz cast yapılmadığı dönemde Ethem Özışık’la bir röportaj yapmıştım. O dönemde de TIM’deki askerlerin ne kadar dişli olacağından bahsetmişti. Bu açıdan Fethi’yi nasıl değerlendiriyorsunuz? Size nasıl bir bilgi verilmişti ve siz hangi kısımlarını yontup revize ettiniz?
Aslında Söz’de tüm karakter analizleri birkaç cümlelikti. Sete çıkınca, yönetmenimiz senaryo ekibimiz ve oyuncu arkadaşlarımızla birlikte şekillendirdik karakterleri. Fethi, klasik zengin aile çocuğuydu. Nişan almaya ok atarak başlamış, şampiyonluklara sahip. Ailesinin o varlıklı hayatını sevmeyen, milli duygular barındıran bir adam. Zamanında tam evlenmek üzereyken aldatılmış ve sonrasında kendini bulmaya çalışmış biri. Kafayı dağıtmak için her şeyi yaptıktan sonra zaten ezelden beri milli duyguları ağır bastığı için askere giderek orada kalmayı tercih etmiş. Kulağa “örnek insan” modeli olarak gelse de biraz egoist tarafa sahip biri. Ethem Abi’ye (Özışık) hepimiz hayranız böyle karakterler yarattığı için.

Kendi repliklerini kurarken görürüz genelde oyuncuları. Benim için önemli olan asıl karşı tepki. Çünkü oyuncu aslında seyircidir. Benim, karşımdaki karaktere verdiği tepki, izleyicinin o işi izlerken verdiğiyle aynı. O yüzden de Fethi değişti tabii. Aşka ve kadınlara karşı kendisini tamamen kapatırken Eylem’le hayatı yenilendi.
 
Eylem sıfır noktası oldu Fethi için.
Fethi askerdi, emir komutmayı çok iyi bilen bir adamdı. Ancak Eylem’le beraber tabiri caizse aptal aşığa döndü. Ben o durumu çok seviyorum.
 
Aşk hayatları dışında aslında TIM’in sosyal hayatlarının olmadığını görüyoruz. Bu da karakterleri daha az boyutlu kılmıyor ve sizin için bir handikap olmuyor mu?
Karaktere yansıttığımız içsel duygular tabii çok ağır. Dediğiniz gibi aslında askerlerin hayatları gayet normal. Onlar da sosyalleşiyor. Biz bunların tamamını ekrana yansıtamıyoruz. Askeri asker olarak göstermek zorundasın dizide. Aşka girdiğimiz zaman izleyiciler “Aşk dizisi yaptılar” diyor. Hayatlarını tam gösterirsek dizinin yapılış amacından sapma korkusu da yeşeriyor. Zaten genel izleyicimizin yüzde 80’i sürekli “Askeri operasyonları gösterin” diye mesaj atıp yorumda bulunuyor.
İnsanlar hala şunu anlamadı sanırım; internet dizisi yapılacak ve orada cinsellik, sigara, alkol gösterilecek. Pardon da bunu anormal görüyoruz ama bu, hayatın gerçeği. Bunu absürde kaçmadan normal hayatın gerçeklik çerçevesi içinde yansıttığın sürece ortada RTÜK’lük bir durum yok.
 
Fethi’ye izleyici olarak baktığınızda en olmaması gereken tepkiyi verdiği sahne hangisiydi?
Eylem’i üzerinde canlı bomba yeleğiyle pazarda gördüğü an. Vermemesi gereken bir tepki verdi orada; aldığı karar yanlıştı. Bu adam profesyonel bir asker neticede. Eylem yüzünden emir komutayı çiğnedi.
 
Hafız’ın öleceğini biliyor muydunuz? Yoksa size de mi sürpriz oldu?
İki bölüm öncesinde öğrendik biz de. Aslında çok sürpriz değildi, aramızdan biri gidecekti. Mustafa gitmeye gönüllü oldu.
 
Sizinle bu kadar konuşup EyFet’e değinmezsem fandom beni linç eder. EyFetçilerden aldığınız en komik yorum neydi?
Dizi olduğunu bilmelerine rağmen şöyle bir yorum almıştım: “Siz gerçek hayatta evlenin mutlaka. Çok yakışıyorsunuz birbirinize.” BurMer sayfaları açılmıştı hatta. Hepsini çok seviyoruz ve inanılmaz güzel tepkiler alıyoruz ama EyFet’in bir anda BurMer’e dönüşmesi komik gelmişti bana.
 
Resmi açıklama yapılmasa da yakın zamanda üçüncü sezonun olacağına dair haberler yapıldı. Diyelim ki üçüncü sezon olacak; açılış sahnesinde Fethi’yi nasıl görürdük? Ya da ikinci sezonla beraber final yapacak; Fethi’yi nerede bırakırız?
Üçüncü sezonu inanın şu anda bilemiyorum (gülüyor.) Bu sezonun nasıl biteceğini de çok merak ediyorum. Fakat söz konusu “büyük final” ise kesinlikle sadece ben değil, tüm karakterlerin isteyeceği yegane şey önemli bir operasyon sırasında kahramanca şehit olmak.
 
Fethi ve Söz dünyasından çıkalım. Röportajdan önce kanun çaldığınızı öğrendim. Nereden geliyor bu merak?
Amcam, kuzenim doğduğunda kanun almıştı. Kendisi de bağlama çalar bu arada; benim babam da udi solist. TTK’dan (Türkiye Taşkömürü Kurumu) emekli kendisi. Çocukluğum Zonguldak’ta geçti benim. Amcam madende vardiyada çalışırdı. Yengem de korktuğu için ben yanına giderdim onun. 11 yaşlarındaydım o zaman. Vitrinin üzerinde duran kanuna bakardım hep. Tabii ilk defa böyle bir enstrümana tanık olduğum için bilmeden normalde tutulması gerekenden tam tersi tutmuşum. Aylar sürdü bu durum. Birkaç şarkı çıkardım yine de kulaktan da olsa. Sonra mandallara dadanmaya başladım. Yengem bu durumu amcama, amcam da babama söylemiş. Ben 12 yaşındayken babam, “Kanun çalmak ister misin?” diye geldi. Ben de tınısını o kadar çok seviyordum ki tabii hemen bu teklife atladım. Zonguldak’ta sanat müziği derneğinde udi bir hocamız vardı ama kanun hakkında da çok bilgiye sahipti. Onunla beraber kanun dersi almaya başladım ve altı ay sonra da ilk kez sanat müziği derneği ile konsere çıktım. O konsere kadar önce kanunu düz tutmayı öğrendim (gülüyor.) Yaklaşık bir yıl ters çaldığım için bildiğim her şeyi unutmak zorunda kaldım. Kanun dışında ise dört senedir diziler nedeniyle işin müzik kısmına vakit ayıramıyorum. Umarım denk geliriz yine bu sefer yemekte. Bir de sizin vasıtanızla bir dipnota değineyim. Her yerde Yıldız Teknik Üniversitesi’nden mezun yazıyor benim için ama ben YTÜ’den ikinci sınıfta terkim. Sanat ve Tasarım Fakültesi, Müzik Toplulukları adlı bölümde okuyordum. Çok değerli hocam Prof. Dr. Ruhi Ayangil’i çok özlediğimi de belirteyim buradan. Çok uzun süre müzik yaptım.  Sonra derken günün birinde yolum Ahmet Katıksız ile kesişti.
 
Oyunculuğun devreye girdiği ana geldik galiba (gülüyoruz.)
Evet, oyunculuk yaklaşık 7-7.5 yıl önce hayatıma girdi. O dönemde şu an menajerlerim olan Yaprak Atış ve Neslihan Uzer, Babam İçin dizisinin cast direktörlüğünü yapıyorlardı. Bir gün onlar ve Ahmet Katıksız ile çay içerken Ahmet, “Ben böyle bir karakter arıyorum uzun zamandır. Fakat tipi buluyorum, oyunculuğu tutmuyor ya da tam tersi oluyor. Senin gibi bir tip arıyorum, gel de bir audition deneyelim” dedi. Yıllarca devlet tiyatrosunda çalıştım ve oyuncularla iletişimim çok yüksekti. Ancak gel gör ki oyunculuk tecrübem hiç yoktu. 1.5 saatlik bir audition’a girdik. Asla unutmam, o zaman karşımda kardeşim, canım ciğerim Emre Erkan vardı ve ben Emre’ye Dila olarak davranmak zorunda kaldım (gülüyor.) Ahmet o yüzden çok uğraştı benimle. Emre’ye aşık bakmam gerekiyor; nasıl bakabilirim ki? Karşımda kadın oyuncu olsaydı ona da öyle bakamazdım çünkü o güne kadar hiç oyunculuk deneyimim olmadı. Fakat o audition kanala gönderildi ve kanal da uygun gördü. Böylece oyunculuğa başlamış oldum.
 
Peki, kariyerinize veda ettiğiniz güne ışınlansak, sanatın tek bir dalıyla dilediğinizi yapacaksınız ve her şeye de yeteneğinizin olduğunu düşünün. Ortaya nasıl bir tablo çıkardı?
Bir Beşiktaşlı olarak Vodafone Arena’da bütün tribünlere bir ezgi veya ritim verip aynısını onların yaptığı anı izlemek. Çok değişik bir şey çıkabilirdi ortaya.


 
KISA KISA
 
Son zamanlarda sizi en çok etkileyen film(ler):
Mahalle. Gerçekten en son izlediğim film oydu (gülüyor.) Beni çok etkiledi. Layığını bulmadı diye düşünüyorum. Çekimleri çok hoşuma gitti, oyunculukları çok doğaldı. Tabii ilk film olmasından ötürü gözden kaçan ufak tefek hatalar vardı ama canım arkadaşlarım Emre (Erkan), Buğra (Gülsoy) ve Serhat (Teoman) kelimenin tam anlamıyla çok iyi bir iş çıkarmışlardı.
 
İzlemekten keyif aldığınız ve defalarca izlediğiniz film(ler):
Yeşilçam hastası bir adamım. Şener Şen, Kemal Sunal, Adile Naşit, Münir Özkul, Halit Akçatepe. Tabiri caizse ben bu efsane kadroyla büyüdüm. Birçoğumuz için bu geçerli aslında. Ben o filmleri kaç kez izlersem izleyeyim asla sıkılmam. Yüzlerce kez izlemiş olmama rağmen hala seyredip ilk günkü gibi gülüyorum.
 
Çok abartıldığını düşündüğünüz film(ler):
En son çok önerildiği için Batman v. Superman’i izlemiştim. Ben fantastik işleri de çok severim. Fazla yorum gördüm; tabii kötü iş demiyorum ama Batman ve Superman’in ayrı ayrı filmleri bu işten çok daha iyiydi.
 
Takip ettiğiniz diziler:
La Casa de Papel, Peaky Blinders, Suits.
 
Bugüne kadarki yaşamınızı bir yönetmen çekecek olsa hangisinin dili sizi yansıtırdı? Ve bu film, hayatınızdaki hangi olayla açılışı yapardı? 
Her şeyiyle; diliyle, bakış açısıyla Ferzan Özpetek gerçekten çok sevdiğim bir yönetmen. Tabii ki benim hayatımı çekecek hali yok ama (gülüyor) çekseydi 7-8 yaşlarında boğulmak üzereyken kurtarıldığım anla başlayabilirdik.
 
Herkese önerdiğiniz kitap:
Herkese önerdiğim bir kitap yok açıkçası. Çünkü zevkler ve renkler tartışılmaz. Benim sevdiğimi sevmeyebilirler sonuçta.
 
Şu an veya son olarak okuduğunuz kitap:
Murat Menteş – Dublörün Dilemması.
 
Son zamanlarda en çok dinlediğiniz müzisyen / şarkı:
Açıkçası bir müzisyen olarak her şeyi dinleyebilirim. Kulağıma güzel gelen her şeyi daha doğrusu.
 
Son zamanlarda en çok etkilendiğiniz tiyatro oyunu:
Çok uzun zamandır izleyemedim ne yazık ki. Haftanın altı günü setteyim. Berkay Tulumbacı’nın oynadığı Üçüncü Dereceden İşsizlik Yanığı vardı. En son izlediğim oyun oydu. Arkadaşım diye söylemiyorum ama Berkay çok iyi oynuyor ve 1.5 saat boyunca tek başına sahnede kalıyor. Karakterden karaktere bürünüyor. Beşinci sezonunda bu arada oyun. 500’üncü oyunu yakın geçmişte gerçekleştirdi.
 
En çok seyahat etmek istediğiniz şehir / ülke:
Seyahat etmek istediğim ülke Mısır. Kızıldeniz’de dalış yapmayı çok istiyorum çünkü. Önümüzdeki yaz kısmetse gerçekleşecek bu hayalim de.
 
En sevdiğiniz şehir / ülke:
Her şeye rağmen İstanbul.
 
En sık kullandığınız kelime / söz kalıbı:
Süper (gülüyor.)
 
Bir buluşa imza atmış olsaydınız bu ne olurdu?
Bir aşı olabilirdi. Doğduğunuzda onu olacaksınız ve ömür boyu hiç hasta olmayacaksınız.
 
Hayatta olan veya hayatını kaybetmiş ünlü bir kişilikle (yazar, oyuncu, bilim adamı, yönetmen, futbolcu vs.) karşılıklı oturup bir konu üzerine konuşacaksınız. Kimi ve hangi konuyu seçerdiniz?
Neşet Ertaş’la konuşmayı çok isterdim; ona “Hayat nedir?” diye sorardım.
 
Bugünkü Burak Sevinç’i betimleyen söz (replik, edebi alıntı, şarkı sözü, minibüs arkası sözü vs.):
İsteklerinden vazgeçme.”

Röportaj: Cansu Uras
Fotoğraflar: Emre Yunusoğlu
Fotoğraf Asistanı: Alper Kemal Özkorkmaz



BİZE YAZIN!
Ad
Soyad
e-mail
Mesajınız
GÖNDER