Ah sevda, sen nelere
kadirsin. Kiminin içinden bir cani çıkarırken kimini deli divane edersin…
Yıllarca Karadeniz gibi esip gürlemiş Deli Tahir’i
sevdiğinin bir lafıyla memleketini terk edip Nefes'inin gözlerinde gurbete
düşecek kadar divane etmişti sevda. Nice dalgalara dayanmış gemisi Nefes’in
mavilerini liman bilmişti kendine. Dinmişti dalgaları, kesilmişti rüzgârı.
İnsanların yıllardır çekindiği, öfkesinin hiddetinden titrediği Deli Tahir
artık aşık bir adamdı. Sevdalıydı.
Onun özgürlüğü, huzuru, hayatı pahasına sevdiğine
kavuşamamayı, bir nefes uzaklığında olmasına rağmen dokunamamayı seçmişti.
Yüreğinde çağlayan sevdasına bir başına direnirken bir yandan da üzerlerine
çökmek için ufacık bir boşluğu bekleyen gölge ile savaşıyordu. Nefesinin
yüreğine yıllar sonra doğmuş güneşi karanlığa teslim etmemek için çabalıyordu.
Onları alabora etmeye çalışan dalgalara inat sıkıca
sarılıyordu sevdasına. Öyle güçlüydü ki yüreğindeki sevda, her şeyi göze
alıyordu uğruna. Tek bir bakış yetiyordu fırtınasını başlatmaya. Nefesinin
gözünden akan bir damla yaş için ateşe verebiliyordu ortalığı. Ama sevdanın
mucizesi de buydu ya, fırtınayı başlatmaya yeten o gözler yine tek bir bakışıyla
dindirebiliyordu dalgaları.
Deli Tahir’in rüzgârı Nefes'inin mavilerinde diniyordu.
Ama Denizden Gelen Kaplan, gölgeyi tamamen yok etmeyi kafaya
koymuştu. Nefes'inin kabuslarının baş kahramanını hayatlarından tamamen
silecekti. Mavi Tüylü Geyik’i kabuslardan kurtaracaktı. Bu uğurda hapse girmeyi
bile göze almıştı. Pençeleri Kanlı Kartal denize gömülecekti. Mavi Tüylü Geyik
huzura kavuşacak, Denizden Gelen Kaplan ise hapse girecek, geyiğin özgürlüğünde
bulacaktı mutluluğu.
Ama hesapta olmayan bir şey oldu, Kartal kurtuldu. Ama Kaplan'ın kaderi aynı oldu. Geyik ise kabuslarının kahramanıyla bir başına
kaldı. Kalbine saplanmayı bekleyen kanlı pençelerden nasıl kurtulacaktı? Denizden
Gelen Kaplan bir yolunu bulup nefesini kurtaracak mıydı? Nefes, koruyucusu olmadan
da ayakta kalacak mıydı?