Şahsiyet: Yoksa bu bir sosyal deney mi?

Şahsiyet: Yoksa bu bir sosyal deney mi?
Puhu TV'de 19 Mart akşamı üç bölüm birden yayınlanan, Ay Yapım'ın yapımcılığını üstlendiği, Hakan Günday'ın senaryosunu yazdığı ve Onur Saylak'ın yönettiği Şahsiyet dizisini izledim. Şahsiyet, PuhuTv'nin ve Ay Yapım'ın ikinci internet dizisi. Başrollerinde Haluk Bilginer ve Cansu Dere'nin yer aldığı bu suç dramasında Şebnem Bozoklu, Metin Akdülger, Şebnem Bozoklu, Hüseyin Avni Danyal, Necip Memilli, Ayhan Kavas, Önder Selen, İbrahim Selim, Fırat Topkorur, Recep Usta, Alptekin Ertürk, Rabia Soytürk ve konuk oyuncu olarak Hümeyra ile Müjde Ar rol alıyor. Ve Müjde Ar yıllar sonra ilk kez dizi yapıyor. Üçüncü bölümün sonunda bir an gördüğümüz Müjde Ar'ı izlemeyi heyecanla bekliyorum.

Başıma bir şey gelmeyecekse, oyuncu kadrosunda varlığına alışamadığım tek karakter Şebnem Bozoklu oldu. Alkol sorunu olan, kocasından boşanan, ergen oğluyla yaşayacağı sorunlara henüz hazırlıklı olmayan, belli ki babasıyla yıldızı hiç barışmamış o geçkin kız rolündeki performansı oldukça sıradandı. Nevra rolünde Cansu Dere yine bildiğimiz Cansu Dere idi ancak beni rahatsız etmedi. İçine kaçmış, PR malzemesi olmaya zorlanarak mesleki mobbing uygulanan cinayet büro polisi rolü için Dere'nin performansı bence yeterli. Onur Saylak da seçim yaparken kararını Cansu Dere'nin kamera karşısındaki "soğuk" görüntüsünün Nevra'ya katacaklarını düşünerek vermiş olmalı. İbrahim Selim'i de mobbing üstadı polis rolünde beğendim. Tipini herkes gibi fazla Amerikan bulmadım. Hümeyra enfes bir seçimdi. Özlemişim ekranda izlemeyi. "Keşke birkaç projede daha konuk olsa dedim" izlerken. Metin Akdülger'in çılgın DJ muhabir tiplemesi de tatlıydı. Necip Memili'yi nihayet ekranda şivesiz ve kent soylu bir karakter olarak görmek mutlu etti. Diğer performanslara laf söylemek için erken henüz derinlemesine görmedik karakterleri. 

Biz nisyan ile malul, o ise galip!

Elde kaldı 39!

Hikaye, Alzheimer başlangıcı teşhisi koyulan Agâh Bey'in henüz bilmediğimiz bir sebeple adam öldürmeye cesaret etmesini anlatıyor. Agâh Bey'in elinde hangi kriterlere dayanarak, nasıl seçtiğini bilmediğimiz bazı dosyalar var. Seçtiği adayları dosyaya iliştirilen suç aletleriyle öldüreceğini de anladık. 27 sene Adliye'de memurluk yapmış Agâh Bey, ilk bölümün sonunda duvardaki şemada gördüğümüz üzere 42 kişiyi öldürmeyi planlıyor. Memuriyetinin her yılı şerefine bir aday seçmiş olsa güzel olurmuş aslında. Bu seri cinayetleri hangi tema etrafında sebeplendirerek işleyeceğini henüz bilmiyoruz. Polisi yanıltmak için yem olarak kullanacağı tesisatçı Tufan'a rahmetli Tanju Okan'ın "Kadınım" şarkısındaki o unutulmaz vokali eşliğinde izlettiği slayt şovu görünce Tufan'ın kadına şiddet temasıyla suçlandığını anladık. Slayt şovdaki görüntüler çeşitli ırklardan seçilmiş kadına şiddet mağdurlarını içerdiğine göre acaba Agâh Bey de bütün cinayetlerini bu tema üzerinden mi işleyecekti? Bilmiyoruz. Bilmiyoruz diyerek lafı bu yazıyı yazmama sebep olan soruya bağlayayım okuyucuyu da fazla sıkmadan.

Dizinin ilk üç bölümünü tam olarak ikişer kez izledim. Neden mi? Olur da az sonra soracağım soru hakkında bir alt metin, kıyı köşe gizlenmiş sembolik anlatım, net bir açıklama, bir sahne, plan, sekans, saliselik bir anlatım vardır da ben görememişimdir günah almayayım diye. Yok. Bulamadım. Dizi hakkında gazete, dergi ve bloglarda yayınlanan birkaç profesyonel yorumu da okudum. Hatta Ranini'yi de okudum. Konunun etrafında dolanmış ama bu soruyu açık açık o da soramamış nedense... Yani kimse sorulması gereken esas soruyu sormamış. O zaman izninizle ben sorayım.

Mebrure Hanım'ın ölüm sebebi bu kareye gizlenmiş, dikkatli seyirci teşhisi koymuştur çoktan

Deva o kadar zeki ki "Öldürmüşsün aleti" cümlesini duyunca dedesinin davul bıçakladığını anladı.

Soru Bir: Üçüncü bölümün finalinde Agâh Bey'in öldürmekten zevk alarak, alay ede ede canına kıydığı kurbanımız, Agâh Bey onu evinden kaçırmadan önce ne yapıyordu? Agâh Bey, polise yem olarak kullanma gerekçesiyle evinden kaçırdığı adamın kadına şiddet sebebiyle hüküm giydiğini ve ceza indiriminden yararlandığını açıkladı ama kim bilir kaç yıl önce işlenmiş bir suçtan sonra bu adamın pişman olma, islah olma, tövbekâr olma şansı, seçeneği olmuş olamaz mı? Binde bir ihtimal de olsa böyle bir seçenek olmuş olamaz mı? 

Ne gördük 12 senedir aynı adreste tesisatçılık yapan Tufan'ın hayatına dair? Akşam vakti ekmek kapısını kapatıp, kask takmadan bindiği motoruyla evine giden bir adam. Dava dosyasını gördük Agah'ın elinde, nüfus bilgilerine ulaştık. Karısını öldürmüş Tufan. Peki Tufan şu anda ne yapıyor? Ne yer, ne içer, kimlerle takılır? Belki hapisten çıkınca başka bir kadına aşık oldu ve o aşk ile ıslah oldu? Belki hapis yattığı sürece yaptıkları ve yaşattıkları için çok acı çekti? Belki tahliye olduktan sonra Hindistan'a gitti, manastıra kapandı, tövbekâr oldu? Belki çok sevdiği yeni bir karısı ve çok sevdiği çocukları vardı, köye akraba ziyaretine gitmiş oldukları için evde göremedik? Belki Tufan dün gece bir insanın hayatını kurtardı? Belki yüzlerce aç doyuruyor, binlerce fakire bakıyor. Belki soyu tükenen hayvanlar için çalışıyor ya da Peta gönüllüsü? Belki Instagramda çok tatlış kedi videoları paylaşıyor?

Bunları biliyor muyuz? Bilmiyoruz. Aksini de bilmiyoruz. Çünkü kimse anlatmadığı gibi Agah Bey ağzını bantlayarak Tufan'ın kendini savunma hakkını da elinden alıyor. Sekiz sene ceza yatması Agah Bey'e yetmemiş. Gereği yapılmamış o mahkemede! Gerçek cezasını çekmekten anladığımız da Agah'ın suç aleti olmak... Bu lafları söyleyen adamı sevelim, pamuklarda mı saklayalım istiyorsunuz? Kurbanın az önce saydığım ihtimalleri yaşanmadığını, sevgi dolu, iyilik dolu pişmanlık dolu bir hayat yaşamadığını hiçbiriniz iddia edemezsiniz. Onlar hakkında bildiğimiz tek şey sevimli ihtiyar Agâh Bey'in ağzından dinlediğimiz suça dair beyanlar ve onun kişisel yargıları. Şimdi belki de onlarca kadını kocasız, bir sürü masum çocuğu da babasız bırakma ihtimali olan Agâh Bey'i mi kahraman ilan edeceğim?

Görünce anlamayan, bakınca tanımayanlar olur diye için reji işi garantiye alıp, Sinan'ı bir kez de parmakla gösteriyor.

Hem kim karar verdi suçun ömür boyu silinmez bir damga gibi boynumuzda taşınacağına? Eğer kurban halen iflah olmamış bir suçlu ise (yine de kişisel adalet arama çabası hala tartışmalı bir konu olacaktır da belki yazar bu sosyal yarayı tartışacaktır diye paranteze aldım) o zaman zahmet edip bize bunu neden göstermediler, bu bilgiyi bizden neden esirgediler? Unuttular mı, konuya bu açıdan bakmadılar mı? Bu bir şaka ise hiç komik değil. Aynı soru Agâh Bey'in cesedinin baş ucunda kalp krizi geçirdiği, tesadüfen karşısına çıkan adam için de geçerli. Gördüğümüz kadarıyla alkolik, ağzı bozuk, kavgacı, kumarbaz ve tuhaf giyimli bir adam olması bu şahsın öldürülmesini makul gösterir mi? Üstelik ölümü hak eden adam, bağlamacı arkadaşı Agâh'a yürüdüğünde de o sarhoş haliyle kavga çıkmasına engel olmuşken... Kusmak için sola çekerken sinyal vermedi. Büyük suç, büyük! O adam hâlâ alkolikse elinden tutup tedavi olmasına vesile olmayanlar utansın, onu öldürüp adalet sağlayacağını düşünenler de. Ben gösterdiğiniz karaktere sadece acıyor, üzülüyorum şu hayatta düzgün insan olması için hiç şansı olmamış diye.

Kahramanımız Agâh Bey'in "Hiç değişmeyeceksin eskiden de içerdin. Zaten fazla yaşamazmışsın bu ciğerle" demesi bizi ikna etmeli mi bu adamın ölümü hak ettiğine? Alkolizm tedaviye muhtaç bir hastalıkken üstelik. Bu şahıs evvelce sarhoş araba kullanmış, bir masuma kıymış ve serbest mi kalmıştı yoksa? Bunu da bilmiyoruz, zeki Türk seyircisi olarak alt metin okuyoruz. Oysa az önce belki tanımamışızdır kurbanı diye duvardaki resmi parmakla gösterildi. Detaycılık yerli yersiz tavan yapınca insan gerekli soruların da cevabını doğal olarak bekliyor. Ya Kamyoncu Salih? Agah Bey'in dediği gibi "işini iyi yapan" Kamyoncu Salih'in tek suçu kuytularda fuhuş yapmak mı? Neden bugün bile ölümü hak etti Salih? Doggie Style sevdiği için mi, beden işçisi kadına hak ettiği parayı vermediği için mi? Salih'in bugün bile öldürülmesi gerektiğine bu cümleler ışığında mı ikna olmalıyım?

İzin verirlerse sana aşık olmaya hazırım Agâh Beyoğlu...

Bize Türkçe dersi veren Agâh'ın fullenmiş deposunda ertesi gün benzin kalmayacak. Ee, Amerikan tabii Hocam, unuttunuz galiba çok yakar...

Konuyu hala anlamayan kaldıysa diye Agah Bey'in benzin almayı neden unuttuğuna dair bir pekiştirme sahnesi de var.

Bu soru şatafatlı şekilde katledilen ilk kurban Hakim Bey için de geçerli. Yıllar önce Agah Bey'le aralarında bir husumet gelişmiş, belki o Hakim yanlış kararlar verdi diye bir ya da birkaç suçlu serbest kalmış ya da sırf o hakim yanlı karar verdi diye Agâh Bey'in kıymet verdiği biri ölmüş olabilir. Bakınız "belki" diyorum çünkü bilmiyorum. Hatta bu Hakim Bey iflah olmaz bir pedofili de olabilir. Biliyor muyuz? Bilmiyoruz. Dün bakkala gönderdiği çocuğu taciz etmiş de olabilir. Biliyor muyuz? Bilmiyoruz. Hakkında tek bildiğimiz, gördüğümüz yağmurda arabasında oturup gazetesini okuyan ve balık tutmayı seven bir ihtiyarcık olduğu. Yanlış yere park etmek ya da 8 santim olmadan istavrite olta sallamak için ölüm çok çok ağır bir ceza olsa gerek. 

Ne öğrendik Hakim Bey'le ilgili? Hakim Bey, karısıyla birlikte Anadolu yakasında bir köşkte yaşıyor (Öyle Bir Geçer Zaman Ki'de Soner'in evi olarak kullanılan köşkte en son Arif V216 çekilmişti). Madrit'te yaşayan bir kızı ve iki torunu var. Kızının tanımıyla "zor bir insan". Gözlerinin altı çökmüş, neden? Adam belli ki karısının hastalığıyla uzun süredir uğraşmaktan yorgun düşmüş. Acınacak halde. Ben adama acıyorum, Agah Bey öldürüyor. "Beni de delirtecek. Bizi de rezil etti" diyor, bu mu sürdürülebilir suç? Başa çıkmaya çalıştığı hastalık yüzünden karısına, anasına, babasına, dedesine kızgın olan ve küstahlaşan herkesi öldürelim mi o zaman? Köpeğinin, kedisinin bokunu evin kıyısından köşesinden küfür ederek temizleyen herkesi asalım mı? Kaç senedir emekli bir Ağır Ceza Hakimi'ni öldürmek isteyen çok olur" diye düşünüp, rahatlayalım mı? Öldürülmeyi hak edecek derecede kötü ve suçlu olduğuna ikna olmadığımız bir adamı kendi evinde, yemek masasında, üstelik ardında bakıma muhtaç yaşlı bir eş, bir evlat, birkaç torun bırakacakken, Agâh Bey kahramanımız mı olsun istiyorsunuz? Babam neden öldürüldü, dedemiz neden katledildi diye nesiller boyu sürecek bir acıya sebep olan Agâh Bey'i mi seveceğim?

Kaç tane Nevra Elmas var, ENTER 

Nereden biliyoruz Agâh Bey'in o tetiği çekmek için "haklı" sebepleri olduğunu ve kurbanlarının haksız olduğunu ya da öldürülmeyi bugün bile gerçekten hak ettiklerini? Belki Agâh bir akıl hastası? Belki münzevi hayatının travmasıyla şizofrenisi depreşti? Zira Yuri Gagarin hakkında anlattığı hikayede "ruslar güya gelip beni alacak" diye beklemesi belki de erken dönem şizofreni belirtisi? Belki seçtiği bütün davalar kişilik bozukluğu sebebiyle geliştirdiği bir takıntı? 8 numaralı dairenin hali de biriktirme ve takıntı hastalığının bariz bir ispatı gibi değil mi sizce de? Neden sadece kişiliğinden henüz emin olmadığımız Agah'ın beyanına inanalım da kurbanların ahvalini görmeyelim? Daha Agâh'ı bile yeterince iyi tanımıyorken üstelik. Agâh Bey, Beyoğlu'nun göbeğinde o daireleri Kambura'daki Kalem Memuru maaşıyla mı almış? Yoksa bugün öldürmeye karar verdiği dosyalardaki kararlara dahli mi var? Adaletin şaşması için o da rüşvet yemiş, göz yummuş da aslında ve şimdi can olarak kendini de mi cezalandırıyor? Acaba Mebrure Hanım'ın babasından mı miras kalmış o daireler? Agâh Bey sahip olduğu incelikleri ne ara edinmiş? Kızını neden yatılı okula sepetlemiş? Gurbetteki kızını neden aramıyor, sadece erken teşhis edilmiş Alzheimer nedeniyle aramayı unuttuğu için mi? Karısı öleli 10 yıl olduğu halde yaşadığı ev neden 90'lardan kalmış gibi ve neden evde hala tüplü televizyon var? 

İnşallah Mobese'ye yakalanmazsınız, camdaki "Satılık" ilanında telefonunuz bile var.

Agâh Bey'in o cinayetleri son derece haklı sebeplerle işlediğini öğrenmek için 10 bölüm bekleyebiliriz. Sonra da Agah Bey'i ayakta alkışlar, "beni de öldür Agâh!!" diye sevinç çığlıkları atabiliriz. Agâh Bey'i tanımak için de sabır gösterebiliriz. İnce ince tanırız, yayını durdurur kare kare ipuçlarına bakarız, dert değil. Bu güzel insanlara feda olsun gözlerimiz. Ama ölenlerin hâlâ suçlu ve yok edilmesi gereken saf kötüler olduğunu çoktan öğrenmemiz lazımdı. Geç kalındı. Biz üç bölümde ne izledik "Nasılsa unutacağım" diyerek içini de dışını da yiyecek olan vicdandan kurtulacağına sevinen, suç işlemek için cesaret bulan bir ihtiyarın cana kıymasını, cani olmasını, giderek de öldürmekten zevk almasını... Haluk Bilginer'in şahane performansı, Onur Saylak'ın harika rejisi, Hakan Günday'ın incelikli replikleri eşliğinde sağa sola selam çakmalı mükemmel sahneler gözümüzü boyadığı için de bu soruyu kendimize bile sormuyoruz.

Soru İki: Yoksa bu bir internet dizisi değil de sosyal deney mi? Hakan Günday ile Onur Saylak son bölümde, "Yazıklar olsun, adam çatır çatır cinayet işledi. Kurbanların neden yıllar sonra bile ölümü hak ettikleri hakkında tek bir haklı gerekçe sunmadığımız halde baş tacı ettiniz, sizin bu algı seviyesiyle hayatta kalmanız bile mucize" diyerek bizi trollemiş mi olacaklar? Umarım öyledir. Şahsiyet bir internet dizisi olarak pek çok bakımdan başarılı bir iş çıkarmış. Uzun uzun anlatmaya çalıştığım sorunun -geç kalınmış da olsa- cevaplarını en kısa vadede görmeyi umut ediyorum. Emeklere sağlık.




BİZE YAZIN!
Ad
Soyad
e-mail
Mesajınız
GÖNDER