Bahri The Last Kabadayı
22 Ocak 2015
Tarlabaşı Caddesi'nin en fiyakalı köşesinde otururduk. Fener Alayı geçerdi kapımızın önünden. Çocukluğumun tek eğlencesi, okul çıkışı, her çocuk için fahiş harçlığımdan biriktirdiklerimle Tenten, Karper ve Mösyö Lambo'ya gelen yuvarlak ekmeklerden alıp evin cumbasına kurulup, sokağı izlemekti. Sokağa çıkıp oynamam yasaktı çünkü evimizin önünden İstanbul akardı, gece ve gündüz. Durmadan... Cam güzeli derlerdi komşu teyzeler arkamdan seslenirken..
Ailem, Tarlabaşı'na yapışan 'sermaye'den, peş peşe açılan randevu evlerinden, suç seviyesinin dalga dalga yükselişinden bıkıp, arka sokaklara kaçmadan çok önce yasaklandı bana camdan bakmak. Bir gece yarısı, meçhul bir silahtan çıkan kurşun, üç bina ileride oturan 'meraklı' Hayriye Teyze'nin gözüne girip kör ettiğinde, camdan bakmak yasak edildi, hem gece hem de gündüz. Ateş eden 'maganda' değil, ismi bende saklı bir 'kabadayı' idi. O günden sonra Hayriye Teyze ölene kadar geçimini üstlenmiş, bayram seyran, cuma pazar demeden varlığını ve tebasını gözünden ettiği kadına armağan etmiş o kabadayı, çocukluk hatıralarımın unutulmazları arasındadır. Rahmetli Ananem parmakla gösterdiği, o da bana kaşlarını çatarak baktığı için uzun süre uzaktan gördüğümde yolumu değiştirdim. Başımı okşadığı gün, ayaklarım titredi. Başımı çekerek korktuğumu belli ettiğimde yüzüme bakışını ölsem de unutmam; gözünden okyanuslar geçen o adamın..
Çocukluk hatıralarım Arap Nasri, Kürt İdris, Dündar Kılıç, Hasan Heybetli anekdotları ile doludur. Zaza Şehmuz, Drej Ali genç kızlığıma tekabül eder. Çok çocukluğumdan emekli olmuş, az çocukluğumun arızalı dünyasına kurulmuş, 'kabadayı' kavramına 'sempati ile bakma huyumla vedalaşmıştım. Doğrudan adres gösteremesem de Poyraz Karayel'in Bahri Umman'ı bana çocukluk yıllarımı ve az önce anlattığım "gözünden okyanuslar geçen adam"ı hatırlatıyor. Kabadayı ile merhamet, adalet, hak hukuk, ar namus kavramlarını denk tuttuğumuz, gözü yaşaran, elleri titreyen, öksüz başı okşayan bu adamların karanlık yanlarını hiç yazmamışım hesap defterine.. Bahri Umman da 2015 yılında artık adına rastlanmayan türde bir müessesenin son temsilcisi gibi ekrandan hayatımıza indi. En çok da benimkine... Ufak tefek, kır saçlı, haylice yaş'lı, evlattan yana bahtsız, rahat döşeğinde ölmeyi armağan sayacak kadar kirli, elden ayaktan düşmeden ölmek için dua edecek kadar yaralı Bahri; çokça o kabadayıyı, az biraz da babamı anımsatıyor.
Şimdi biz, sıcak odalarımızda televizyon izlerken Bahri üzerinden suç ve ceza sistemine nasıl bakacağız, ona can veren kalem bize ne dersler anlatacak bilinmez ama Musa Uzunlar'ın Bahri ile kan kardeşliğini izlemek zevkli. Bahri karanlık dünyanın 'iyi kalpli avcısı' da olsa Drama Tanrısı onun kazanmasına, tövbe ederek hamasi bir ders çıkarmasına ve iyi tarafa geçmesine izin verecek mi? Geçmişinde çok can yaktığı, can aldığı aşikar.. Kabarık hesap defterine kanla yazılmış her ismi, kabus kabus kan ter içinde yalnız gecelere uyanarak ödediğinden eminim. Yüzündeki her bir çizgi, aldığı bir cana karşılık yerleşip demlenmiş. Nasıl da acıtıyordur kim bilir, demeyeceğim. Öyle ya da böyle Tanrı'nın senaryosunda Bahri ve benzerlerine layık görünen son ile kurgusal dünyanın seçenek kavgasını izlemek çok keyifli olacak.. Emeği geçen herkesin gönlüne bereket!
Böyle işte..
R.