Gerçekten artık ne söyleyeceğimi bilemiyorum; fakat bir o kadar da doluyum. Vatanım Sensin’i izlemeye Hilal’in 2. bölümdeki mezarlık sahnesiyle başlamış, üçüncü bölüm fragmanının heyecanıyla diziye iyice adapte olmuştum. Diziye başlama sebebim Hilal ve Cevdet olmuştu yani. Karakteri o kadar çok sevmiştim ki onun yerinde ben olsam nasıl davranırdım diye düşünmekten alamamıştım kendimi.
İlk sezon bayağı aktif ve bu sezona göre daha makul bir karakter vardı karşımızda. Ancak ikinci sezon başlayalı haftalar olmasına karşı bir gram bile ilerlemeyen; aksine sanki yaz dizisi karakteriymişçesine saf, sakar ama aşık bir kıza doğru evrilen, pasifize edilmiş Hilal seyrettiriliyor bizlere. Herkes, kendini Hilal’de aklıyor.
Oysa ikinci sezon tanıtımı ‘’Canım feda olsun güzel vatana!‘’ diye hapishaneden seslenen, işkence görmüş, hakarete ve belki de tacize uğramış bir Hilal’le yapılmıştı. Keza tanıtım afişlerinde de "Bir millet dünya tarihinden silinmeye çalışılırken Hilal canla başla direnmeye devam eder. Savaşın en karanlık ve en zorlu dönemeçlerinde vatanı kadar aşkını ve kalemini de korumak zorunda kalacaktır." diyordu. Peki, nerede bize böyle tanıtılan Hilal? Bizler, bırakın Hilal’in hapiste neler yaşadığını görmeyi neden hapse atıldığını bile öğrenemedik. Üstüne üstlük kıza markete gitmiş de eve geri gelmiş muamelesi yapıldı. Besleme gibi davranıldı, küçük görüldü, yaptıkları değer görmedi, itildi kakıldı. Hapishanede neler yaşadığı bile doğru düzgün kimsenin umurunda olmadı. Kaçırıldı ki bunun için bile şanslı bulundu! Dağda başına gelenler sorulmadı. Bileklerine oturan kan çanağını bile görmezden geldiler Hilal’in. Yetmedi bölümler boyu hatalar yaptırıldı karaktere. Sürekli özür dilettirildi, suçlu hissettirildi; ağlayan, dırdır eden, durmadan boş işler yapıyormuş havası verilmeye çalışılan biri haline getirildi. Bile isteye seyircinin gözüne sokuldu bu durum. Artık buna inanıyorum.
Hilal değil miydi birileri burun kıvırırken gururla Amasya Genelgesi’ni okuyan, hangara gelen silahların cepheye gitmesini engellemeye çalışan, hastanede hemşirelik yapan? Hilal değil miydi "Kesmeye gelir ama eğmeye gelmez başımız!" diye çırpınan? Soruyorum sizlere Hilal değil miydi Türk kadınlarını örgütleyip Türk bayrağı dikilmesi için uğraşan, Halit İkbal mahlasıyla halka gerçek anlamda ‘’ümit’’ olan? Korkusuzca, Yunan Başbakanı!nın geldiği vakit Yunan Orduları'nın önünde Türk bayrağını açan Hilal değil miydi? Bir arkadaşını kurban vermedi mi orada bu kız? Hepiniz ağlamadınız mı o sahnede, övgüyle bahsetmediniz mi Hilal’den? Yalan mı? Sosyal medyada da çevremde de Hilal ve bayrak sahnesi konuşuldu o günlerde. Hiçbir suçu olmadığı halde darağacına kadar çıktı bu kız, küçücük bedeniyle bağırdı ‘’Vatan sağ olsun!‘’ diye. Birçok yerde okudum Hilal’in idam sahnesi için Türk televizyonlarında çok nadir izlenebilecek bir kompozisyon diye. Unuttunuz mu oradaki kızı? Ben unutmadım. Onun da dediği gibi vatan parsel parsel satanların değil, uğruna dar ağacına çıkanlarındır. Halide Edip Adıvar dahi bu vatanperver kız için gelmişti hatırlarsanız İzmir’e ve Mustafa Kemal’e İzmir’deki o küçük kızdan bahsedeceğini söylemişti. Gelin görün ki son bölümde Hilal’le birlikte sadece kendi zevki sefasının peşinde olanlar övüldü Mustafa Kemal’e!
Sırf ağabeyini kurtarmak için sevdiği adamı (Sizin için sadece işgalci Yunan olan, içindeki merhameti görmemekte ısrar ettiğiniz, vicdan muhasebelerini yok saydığınız, defalarca Cevdet’ in ailesine yardım edip sürekli azar işiten, sizler tarafından Leon olmasa savaşı kazanamazmışız diye hor görülen, pembe bir aşk uğruna milli mücadele yok ediliyor dediğiniz kurgu! adam) vurmadı mı Hilal? Leon’ a âşık oldu diye mi yok sayıyorsunuz peki Hilal’in mücadelesini? Kaldı ki aylarca nefret etti ondan, ön yargılı yaklaştı, katil dedi, adını bile ağzına almadı, her gördüğü yerde ağzına gelen her türlü hakareti sıraladı. Gerçekten vicdanını görünce kabullendi aşkını, ona rağmen hep itti Leon’u. Öldü kabul et beni, olmaz dedi ama sonunda teslim oldu aşka. Aşk, ne güzel bir duygu. Anlayan, ön yargılarını yıkan, kabul etmeyi bilenler için. Hristiyan diye suçlu Leon, Yunan diye suçlu. Halbuki o seçmedi dinini de ırkını da. Hiçbirimizin seçmediği gibi. Savaşın içinde Yunan - Hristiyan ve Türk- Müslüman birbirine âşık oldu diye suçlular. Oysa benim için umut onlar. Irkçı olmadan sadece insan olmayı başarabildikleri için. Türklerden nefret eden işgalci bir teğmen, işgalci Yunanlardan nefret eden ( Yunan halkından değil, işgalcilerden) bir Türk kızı sayesinde yıkıyor önyargılarını, insan olabilmeyi öğreniyorlar birlikte. Anlayabilene!
Şimdi neden suçlu peki Hilal sizler için? Hatalar da yapsa yanlışa da düşse zaman zaman fevri de davransa direnmekten vazgeçmediği için mi yoksa biraz da Yunan yönetsin, susun boyun eğin kabul edin demediği için mi? Ya da evde oturmadığı, zengin koca, makam, güç, rahat yaşam peşinde koşmadığı, kimsenin kanatları altına girmeyip sorumluluk alabildiği, gidebilecekken gitmediği için mi? Yalanlar söyleyip kimseye iftira atmadığı, kendi çıkarları uğruna işler çevirmediği için mi? Ya da sadece vatanperver olarak kalmadığı için mi? Bir insan hem aşık hem vatanperver olmaz zaten değil mi? Pardon ama Yunan’a aşık ve onunla öpüşüyor Hilal değil mi sizler için? Öpüşe öpüşe vatan kurtarsın o diye aşağılamaya devam edebilirsiniz; fakat bizler seve seve, sarıla sarıla, âşık ola ola kurtaracağız bu milleti bu kafa yapılarından.
Cevdet’e laf ediyor, işlerine karışıyor ama kendisi Leon’la oynaşıyor da diyorsunuz. Hayretler içinde okuyorum bazı yazılanları. Hilal, babasının görevini bilmiyor idrak edebiliyorsunuz bunu değil mi? Babasının Helen idealleri için çalıştığını, Türklere kötü davrandığını düşünüyor. Leon da Yunan! olsa bile onun sevdiği insan. İkisine nasıl aynı davransın? Yalvardı bu kız defalarca annesine, babasına. Ne olur söylense Hilal’ e babasının kuvvacı olduğu? Canla başla Cevdet’ le çalışır Hilal. Hatta bu durumu bilmediği için yaptığı bazı yanlışları yapmaz bile. Daha makul davranır. Daha temkinli olur. Susar, kimseye de söylemez sizlerin sandığı gibi.
Öyle bir hikâye oluşturuldu ki son iki bölümdür sanki İzmir’i bile Hilal işgal etti! Çocukları kurtarmak için limana giden Hilal, babasının hain olarak arandığını ve babasının onu aramak için sokağa çıktığını bilmemesine rağmen Cevdet’in yakalanmasına sebep olmakla suçlandı ve dahi kendisini suçlayan cümleler söyledi. Bitmedi! Oğlunu yıllarca ölü bilen, Yunan ordularına katıldığını öğrenen, gelinini ve torununu da aylarca ölü bilen ve oğlunun hain olarak yakalandığını duyan Hasibe Ana turp gibi otururken ne hikmetse Hilal ev yok denilince tansiyonu çıkıyor, burnu kanıyor. Bilin bakalım bunun da suçlusu olarak kim gösteriliyor? Evet evet, Hilal. Ve Hilal de kendini suçlu görüp defalarca özür diliyor. İnanamıyorum bu yazılan hikâyeye. Bu kız Halit İkbal olarak yıllarca kimliğini gizleyen, zekasıyla Yunan komutanı olan Vasili’yi kendine hayran bırakan, düşmana kök söktüren, babasının bile onun Halit İkbal olduğunu öğrendiğinde gururla koltuklarının kabarmasına neden olan kız değil miydi? Şaka gibi. Bile isteye yapıldığını düşünmemek için o kadar zorladım ki kendimi; ancak artık art niyet arıyorum kusura bakmayın.
Sayın senaristler, yapım şirketi ve izleyiciler ilk sezonu izlemeyi unuttunuz mu yoksa izlediklerinizi mi unuttunuz? Sizler Hilal karakterinden ne istiyorsunuz inanın bilmiyorum ama ben geçen sezonda da bu sezonda da izlediklerimi unutmadım.
Artık potansiyel olarak sizlerden Hilal için beklediğim hikayeler şunlardır sayın senarist grubu;
- Cevdet’in gerçek bir kuvvacı olduğunu Yunan’a ispiyonlayan Hilal,
- Hasibe Ana’nın ölümüne sebep olan Hilal,
- Leon’un Bolşeviklere çalıştığını, Yakup’un gizli Türk ajanı olduğunu Yunan’a ispiyonlayan Hilal,
- İzmir yangınında ilk kıvılcımı çakan Hilal,
- Yunanlılarla birlikte denize dökülen ve bunu seyreden bazı izleyicilerin memnun edilmesine yarar sağlayan Hilal…
Örnekler çoğaltılabilir.
Hilal ve Cevdet için başladığım bu yolculukta gerçek kuvvacı, vatansever, yazar, fedakâr, cesur, mücadeleden yılmayan kim ben çok iyi biliyorum. Ya siz?
Hilal’e yazık ettiniz, ayıp ettiniz! Tüm hevesimi de çaldınız. Teşekkürler.