Çukur: İstanbul’a Emrah Amir gelmiş diyorlar..

Çukur: İstanbul’a Emrah Amir gelmiş diyorlar..
‘Gönlüm hep seni arıyor, neredesin sen?’

Neşet Ertaş’ın bu çok değerli eserini Vartolu Ağa Sadettin’e ithaf ederek başlamak istiyorum yazıma. Gözümüz, gönlümüz hep seni aradı Sadettin Ağa, neredesin?
 
Haftalardır Mihriban diyerek yeri geldiğinde duygulandığımız, yeri geldiğinde ‘Kapat şunu Muhittin abi!’ diyerek sinirlendiğimiz sahnelerin ardından bu sefer Mozart eşliğinde yine ilginç bir bölüm daha izledik Çukur da. 17 bölümdür diziyi yorumlarken en çok kullandığım kelimenin ‘ilginç’ olduğunu fark ettim. Klişe olaylar olurken veya bildiğimiz bir hikâyeyi izlerken bile bir şekilde beni yakalayan, merak ettiren noktalar oldu hep Çukur’da. Bu yüzden ‘ilginç’ kelimesini genellikle iyi anlamda kullandım. Bu bölüme ilginç deme sebebim ise, Mozart ve Mihriban arasındaki o ince çizgide gezinirken izlediğimiz hikâyenin yavaştan farklı bir yöne doğru evrilecek oluşuydu. Tabii bunu da en iyi bildikleri şekilde yani manyak bir karakter daha yaratarak yapmaya karar vermiş olacaklar ki Emrah Amir’le tanıştık.
 
Duymayan kalmasın! İstanbul’a Emrah Amir diye biri gelmiş ve Çukur’u dağıtmaya bir hayli kararlı. Haftalardır dahil olduğumuz Çukur dünyasında çok güçlü bir mahalleden, kabadayılar arasında başlayan savaş ve çatışmaların yanında fazlasıyla silahlardan ve tozlardan bahsediyoruz. Tüm bunların olduğu yerde polisin olmaması asıl komik olan şeydi bence. Çukur’la uğraşacak olan polisin de normal veya sıradan biri olması beklenemezdi haliyle. Çukur’un dünyasına artık polisin de dahil olduğu bu hikâyeye oldukça sıcak bakıyorum. Aramıza yeni katılan Emrah Amir’e gelecek olursak… Diğer takip ettiğim işlerden benim zevkimi bilen bilir. Manyak karakterleri fazlasıyla severim. Öncelikle Alperen Duymaz’ın kadroya dahil olduğunu duyunca çok sevinmiştim. Fragmanı izleyince ‘Bir dizide iki Aras Bulut tiplemesi nasıl olacak acaba?’ dedim ama yine de içten içe ısınmıştım. Karakterin diziye dahil oluşunu izlediğimiz ilk sahnesi hareketli ve güzeldi bence -araba patlatma, yakma efektleri hariç. Asla beceremiyoruz bu işi.- Doğu'dan tayini çıkan, sınırsız yetkiye sahip, normal biri olmadığını bizlere anlatabilmek adına da bir sürü çabaya girilmişti. Trafikte geçen sahneleri de bunlardan biriydi ve fazla gereksizdi. Çukur da, biz de kendisinin İstanbul’a geldiğine ikna olmuştuk oysa trafik polisiyle uğraşmasa da olurdu yani…
 
Soyadının gerçekten Amir olup olmadığını anlayamadığım Emrah Komiser’in karakterinin ne kadar tanıdık geldiğini düşünmeyen yoktur eminim. Klasik müzik seven, kural tanımayan çılgın bir polisle karşı karşıyayız. Hem de kırmızı Hummer’lı. Sanırım ilerleyen bölümlerde ‘Organize geldi hanım!’ diye bağırırsa hiç şaşırmayacağım. Her türlü kendisine ve enerjisine ısındım, hoş geldi! İyi ki geldi!
 
Geçtiğimiz hafta patlayan arabaların içinde bıraktığımız(!) Vartolu’yu bu bölüm göremeyeceğimizi tahmin ediyordum. Göremediğimiz gibi, Yamaç Bey’in sır gibi sakladığı planlarını da öğrenemeyeceğimiz barizdi. Tüm işaretler bize Sadettin’in ölmediğini gösterse bile cenazesi Çukur’da ilerlerken içim bir kötü oldu. Üzerine yetmezmiş gibi Medet’in üzüntüsü, Sadiş’in yası eklenince bölümün tamamını sıkıntılar içinde izledim. Koca ve karanlık Çukur’un bir ucunda sevinç diğer ucunda keder var. Bir tarafta içine gömdükleri acılarla Sadiş ve Medet varken diğer tarafta tüm gerçeklerden bihaber "oğlumun kanı yerde kalmadı" diye şükür namazı kılan Sultan ve Kahraman’ın kokusuna hasret hali içimizi yakan İdris var. Gerçekler mutlaka ortaya çıkacaktır ama  Sadiş’e o yası tutturmak, bu acıyı yaşatmak fazla ağır değil mi?
 
Sadettin’in daha önceden Medet’e söylediği ‘Ben ölürsem Paşa ve Emmi’yi öldürmeden ölme.’ sözünü ben unutmamıştım, Medet’in de unutup unutmayacağını çok merak ediyordum. Aslan Medet de unutmamıştı fakat Paşa’ya hamlesini yapmak için çok geç kaldı maalesef. Kasım ondan önce davranarak tüm Salih-İdris gerçeklerini Paşa’yla paylaşıp adeta öldürücü hamlesini yaptı. Paşa’ya sevgim tükeneli çok olmuştu zaten. Bu saatten sonra krizle yığıldığı yerden kalksa da kalkmasa da benim için pek bir şey fark etmeyecek. Benim aklım daha çok Paşa can çekişirken, bir araba adam tarafından alıkonulan Medet de kaldı.
 
Paşa’yı bir yana bırakırsak, Yamaç’ın ne olduğu hala muamma olan planı için Emmi’ye Vartolu’nun Salih olmasıyla alakalı tüm gerçekleri anlattığına sevindim. Emmi şimdilik güvenilecek, doğru adam bizim için. Eminim Meke’yle beraber gizlice Sadettin’i korumuyorlardır… Biz bir süre daha Vartolu ölmüş gibi yapalım, gönülleri olsun.
 
Beyefendi’nin Vartolu’dan vazgeçerek onu devre dışı bırakması umuyorum ki Sadettin ve Yamaç’ın birlik olabilmesi için uygun ortamı hazırlar. Tabii bu ortamlar ne kadar çabuk oluşur ve planları ne kadar hızlı ortaya çıkarsa o kadar iyi olacak çünkü Sadettin’siz Çukur’un tadı olmadığını bu bölüm hepimiz fazlasıyla anladık.
 
‘Sana çocuğa kefilim demiştim. Bir mesele olursa benimle konuşmalısın demiştim. Sözünü tutmadın çocuğu öldürdün. Olmadı, anlaşmayı bozdun.’ Bu laflar Yamaç ve Emrah Amir’in ilk karşılaşmasında Emrah’ın ağzından usulca dökülen laflar oldu. Üstelik git gide garipleşen bir şiveyle. Bu cümlelerde tonlarca teori çıkartıp, kombin yapılacak malzeme var. İkilinin babalarından dolayı aslında bayağı mazileri olduğunu öğrendik nihayet. Zamanında İdris ve Emrah Amir’in babasının anlaşması olduğu için Çukur’a polis giremiyormuş. İşte işin en eğlenceli kısmı da burada başlıyor zaten. 2. bölümden beri bir şekilde dönüp dolaşıp bu işlerin ucunun Sena’ya varacağını biliyorduk. Çünkü Sena nerdeyse her işin merkezinde olmasına rağmen hakkında en az  bilgi sahibi olduğumuz karakterlerden biriydi. Bildiğimiz tek şey annesiyle arasının bozuk olduğu bunun sebebinin de ağabeyi olmasıydı. Emrah’ın gelişiyle tüm taşlar bir güzel yerine oturdu. 

Her kardeş birbiriyle can ciğer olacak diye bir kural yok tabii. Sena ve Emrah arasındaki öfke ve gerilimin temeli sağlam ve mantıklı bir sebeptir umarım. Emrah’ın böyle deli fişek hatta eğlenceli bir tip olduğunu görmesek aralarında geçmişte yaşanmış şiddetten, tacize bir sürü ağır sebep sayabilirdik belki ama Emrah da öyle bir tip hiç yok. Tipe göre de yargılanmaz elbette ama bu tarz sebepler Emrah’a pek gitmez gibi. Aileler arası anlaşmalardan kaynaklı bir kavga sebebi olabilir belki. Benim asıl merak ettiğim Yamaç, Sena ve Emrah üçgeninde neler neler izleyeceğimiz… Kayınbiraderlerin atışmaları eğlenceli olacaktır bence.
 
Yeni bölümden verilen sahne bu hafta izlediğimiz bölümden daha çok ilgi çekiciydi aslında. Üzerine konuşacak daha çok malzeme verdi bize. Medet’imizin yüzünü dağıtan, perişan eden kişi eğer Beyefendi’yse Sadettin Reis dirildiğinde güzel bir küfür serisi daha gelecek demektir. Haftaya Yamaç’ı vurmaya kalkışacak kadar Medet’e kim, yine nasıl bir gaz verecek acaba? Tabii bir de Selim var. Vurulduğuna mı şaşırsam yoksa Yamaç’ın önüne atlayarak vurulduğuna mı şaşırsam karar veremedim valla! Vurulan, patlayan ve kriz geçirenlerin ardı arkası kesilmiyor haftalardır fakat kadromuz hala aynı, sapasağlam duruyor. Ölüm piyangosu kime vuracak? Merakla bekliyoruz…
 
Haftaya görüşmek üzere…



BİZE YAZIN!
Ad
Soyad
e-mail
Mesajınız
GÖNDER