Yeni !f²: !f filmleri 33
şehir ve 50 farklı noktada!
!f İstanbul Bağımsız
Filmler Festivali’nin
9 yıl önce başlattığı ve dünyada ilk olma
özelliği taşıyan !f² projesi, bu yıl !f İstanbul ve Yeni Film Fonu’nun
ortaklığında Yeni !f² adını alıyor ve !f
filmlerini Türkiye’nin dört bir yanına ve komşu ülkelere götürüyor.
Movies that Matter ve Hollanda İstanbul
Başkonsolosluğu’nun desteğiyle düzenlenen Yeni
!f², bu yıldan başlayarak yıl içine yayılıyor ve her ayın son
Cumartesi günü, 40’tan fazla farklı noktada, en güncel ve heyecanlı belgesel ve
kurmaca filmleri ortaklaşa izleme imkanı yaratıyor. Dünyamızın en can alıcı
sosyal sorularını sinema üzerinden düşündürmeyi ve filmlerin yaratıcılarıyla
canlı sohbetler yaparak seyirciye yeni keşif alanları yaratmayı amaçlayan Yeni !f², !f ruhunu İstanbul, Ankara ve İzmir
şehirleri dışında da yaşatan ve ortakların kendi şehirlerinde !f sinema
kulüplerini yaratacakları bir mini-festival olacak. Türkiye ve Orta Doğu’dan en
yeni, uzun ve kısa metraj filmlerin ve belgesellerin gösterileceği Yeni !f², bu bölgeden çıkan ve dünyada henüz yeterince
duyulamayan yeni seslerin geniş kitlelerce izlenebilmesi, tanınması ve takip
edilmesini hedefliyor.
Yeni !f²’nin İş Bankası Maximum
Kart ve İş'te Üniversiteli partnerliğinde düzenlenecek
ilk gösterimi ise, 24 ve 25 Şubat tarihlerinde 17. !f İstanbul Bağımsız Filmler
Festivali’nin kapsamında gösterilecek 5 film
ile yapılacak. Filmler, Afyon’dan Batman’a, Ramallah’tan Lefkoşa’ya, 33 şehir ve 50 farklı noktada, 15 bin kişiye aynı anda
ulaşacak ve gösterimlerin ardından yapılacak yönetmen ve ekip söyleşileri canlı
yayınlanacak. Böylece, Yeni !f² şehirlerindeki
katılımcılar da sohbeti izleyip, yönetmenlere soru sorabilecek.
İranlı Ava’dan
Amerikalı Jane’e, kadınlar vardır!
Yeni !f²’nin festival kapsamında gerçekleşecek ilk
gösteriminin teması ise “Kadınlar Var, Hayat Var!”
olacak ve bu tema altında, Nejla Demirci’nin “Yüzleşme”; Sadaf Foroughi’nin
“Ava”; Brett Morgen’in
“Jane”; Zeynep Köprülü’nün
“Dans Eden Kızlar” ve Ayce
Kartal’ın “Kötü Kız” adlı filmleri
gösterilecek. “Yüzleşme”nin ardından yönetmeni Nejla Demirci ve filmin kahramanları, “Ava”dan sonra ise yönetmeni Sadaf
Foroughi ile başrol oyuncusu Mahour Jabbari
salonda olacak ve seyircilerin sorularını yanıtlayacak.
!f
music: David Bowie’den Iggy Pop’a, ikonlar !f’te!
!f
İstanbul’un
mini müzik festivali !f music,
David Bowie’den Betty Davis’e, Iggy Pop’tan Josh Homme'a,
ikonik müzik insanlarının filmlerini seyirciyle buluşturacak; etkinlikleriyle İstanbul’un
eğlence hayatına alternatif olacak.
Bowie’den
kalan son görüntüler
!f
music’in
en heyecan veren filmlerinden ilki, 2013’te çektiği “David Bowie: Five Years” ile
Bowie hakkında yapılmış en iyi belgesellerden birini çekmiş Francis
Whately’nin sanatçının ölümünden sonra tamamladığı filmi “David Bowie: The Last Five Years / David Bowie: Son Beş Yıl”.
David Bowie’nin ölümünden önce yayınladığı son
iki albümü “The Next Day” (2013) ve “Blackstar”ın (2016) yanı sıra kanserle mücadelesini
ve hastalığı sırasında yapımına başladığı Broadway müzikali “Lazarus”u odağına
alan film, arşiv görüntülerden yakın arkadaşlarıyla yapılmış söyleşilere, ikon
sanatçıdan hayranlarına kalan son anlar olacak.
Iggy Pop ve Josh Homme iş birliği
Queens
of the Stone Age’in kurucusu ve vokalisti Josh Homme’un
fotoğraf sanatçısı Andreas Neumann’ın birlikte yönettiği
“American Valhalla”, bir yandan Amerikalı iki
rock müzisyeninin olağanüstü müzikal iş birliğinin hikayesini anlatırken, bir
yandan da punk’ın babası Iggy Pop’un 2016
tarihli son albümü “Post Pop Depression”un California çöllerindeki kayıt sürecini
de belgeleyen görkemli bir müzik filmi. Hayranlarının Londra’daki Royal Albert
Hall’da tarihe geçen destansı performansa da tanık olacakları film, başından
sonuna, Iggy Pop kadar ateşi sönmeyen bir
belgesel.
Amerikan müziğinin kökleri
Sundance’in
Dünya Sineması bölümünde En İyi Belgesel seçilen, Hot Docs’ta iki dalda Seyirci
Ödülü’nü kazanan “Rumble: The Indians Who Rocked The World
/ Amerikan Yerlileri Dünyayı Sarsar” ise, Amerikan Yerlisi sanatçıların
mirasının peşine düşüyor ve blues’dan caz’a ve günümüz hiphop’ına, onların
Amerikan müziğinde görünmeyen ve yok sayılan etkilerini belgeliyor. Catherine Bainbridge ve Alfonso
Maiorana'nın birlikte yönettiği ve Jimi Hendrix’den Quincy Jones’a,
Martin Scorsese’den Slash’e, birçok tanıdık ismi ekrana taşıyan film, eleştirmenler
tarafından yılın en iyi müzik belgesellerinden biri olarak gösteriliyor.
70’lerin ikonu Betty Davis’e ne oldu?
Bölümün merakla beklenen bir diğer filmi, dünya prömiyerini
IDFA’da yapan
“Betty: They Say I’m Different”,
70’lerin unutulmaz sesi
Betty Davis’in ortalığı kavuran
şöhretinin ve 30 yılı aşkın zamandır ortadan kayboluşunun gizeminin peşine düşüyor.
Phil Cox’un belgesel ve animasyonu yaratıcı bir şekilde
harmanlayan filmi, 1970’lerde müziği, sahnesi ve performatif görselliğiyle
tabuları kırıp yağmalamış, evlilikleri sadece bir yıl sürse bile Miles Davis’in
hayatını ve müziğini derinden etkilemiş, ırkçılıktan toplumsal cinsiyete
Amerikalı kadınlar için unutulmaz bir özgürlük sembolü olmuş
Betty
Davis’in, Amy Winehouse, Macy Gray, Nikka Costa gibi ardından gelen
bir çok kadın müzisyeni nasıl etkilediğinin ve Amerika, İngiltere, Fransa ve
Japonya'daki moda tasarımcılarına nasıl ilham verdiğinin hikâyesine de tanıklık
ediyor.
!f music
etkinlikleri: İstanbul eğlence hayatına alternatif
İş
Bankası Maximum Kart ana partnerliğinde gerçekleşecek mini müzik festivali !f music,
müziği sinemaya, sinemayı sahneye taşımaya devam ederken, etkinlikleriyle de İstanbul gece hayatını hareketlendiriyor.
Kendine Has sponsorluğunda ve Babylon’un
evsahipliğinde gerçekleşecek
!f music etkinlikleri, Ah!Kosmos, Kutay Soyocak,
Mertcan Mertbilek, Şevval Kılıç,
Evrim de Evrim, Mr. Sür ve Ati & Aşk Üçgeni gibi eğlence hayatının vazgeçilmez isimlerini aynı gecede bir araya
getiriyor.
Ah! Kosmos’tan yeni şarkılar!
17 Şubat Cumartesi gecesi Babylon’da
gerçekleşecek !f İstanbul Açılış müzikseverleri, “Yıldızlara bakmayı, uzaktan gelen müzikle
dans edebilme ihtimalimizi, birlikte ne kadar güzel olduğumuzu, ve hayatı kutlamayı
unutmayalım” diyerek gecenin kapılarını açıyor.. 2018’in en çok konuşulacak gruplarından Ati ve Aşk Üçgeni, yakında çıkacak albümleri “Gecenin Karanlığında”nın ilk
konseriyle geceye ‘merhaba’
derken; gecenin ası Başak Günak, nam-ı diğer Ah!
Kosmos olacak.
Ses titreşimlerinin ve melodilerin bedenlerdeki yankılarını deneyimlemek için analog ve elektronik kompozisyonları
kullanan sanatçı, bu gece için Berlin’den
geliyor ve geçen
yıl yayınladığı EP’si “From The Land Below” dahil olmak üzere yepyeni parçaları ile !f’çilerle buluşuyor. Gecenin kapanışı ise Jakuzi’den Kutay Soyocak
ve Palmiyeler’den Mertcan
Mertbilek’ten geliyor. İlk kez bu geceye özel bir araya gelen ikili new wave ve
synth-pop'dan tropikal seslere uzanan setleriyle gecenin ateşini artırıyor.
!f music’in
rengarenk buluşması “Aşk Olsun!” ise, !fçileri “Yine ve yeniden tüm renklerimizle, aşkla
birlikte olmak için”
sözleriyle 23 Şubat Cuma gecesi Babylon’a
çağırıyor ve Q-BRA’dan Şevval Kılıç’a, Evrim de Evrim
ve Mr. Sür ile unutulmayacak bir geceye davet
ediyor. Cake Mosque’un “Aşk
Olsun!”a özel
hazırladığı şov ise gecenin ritmini doruklara çıkaracak.
!f İstanbul Açılış
Yer: Babylon Tarih: 17 Şubat 2018,
Cumartesi Saat: 22:00
Ücret: Ön satış - 35 TL (Öğrenci), 45 TL
(Tam), Normal satış - 45 TL (Öğrenci), 60 TL (Tam), Kapıda - 75 TL
!f Aşk Olsun!
Yer: Babylon Tarih: 23 Şubat, Cuma
Saat: 22:00
Ücret: Ön satış - 35 TL (Öğrenci), 45 TL
(Tam), Normal satış - 45 TL (Öğrenci), 60 TL (Tam), Kapıda - 75 TL
Oyun:
Oyuncaklı filmler bir arada!
Seyirciyi beyazperdede yarattığı alanlarda oynamaya davet
eden “Oyun”, bu yıl da kaçık bilimkurguları, tuhaflığıyla büyüleyen kült
adayı filmleri, gerçeküstücü fantastikleri bir araya getirerek !f’çilerin en
çok ilgi gösterdiği bölümlerden biri olmaya devam ediyor.
•Jonas Carpignano’nun Afrikalı göçmenleri izlediği ilk uzun metrajı “Mediterranea”dan
sonra bu sefer kamerasını aynı bölgede yasayan Romanlara çevirdiği ve İtalya’nın
güneyinde bir Roman mahallesi A Ciambra’da yaşayan 14 yaşındaki bir oğlanın
macerasını muhteşem bir sinematografi ve yargılamayan bir bakış ile perdeye
aktardığı son filmi “A Ciambra”;
•Zambiyalı kadın
yönetmen Rungano Nyoni’nin büyücülükle suçlanan
bir kızın trajik hikâyesini hiciv dolu bir dille ve büyüleyici bir güzellikte
anlatan, batıl inançlara, kadın kaçakçılığına ve düşmanlığına, hicvi elden bırakmayan
büyülü gerçekçi bir bakış sunduğu, bol ödüllü İngiliz bağımsızı “I Am Not a Witch / Ben Cadı Değilim”;
•Lukas Feigelfeld’in sinemada cadı külliyatını yeniden tanımlayan 2015 yapımı “The Witch”i
andıran, ilk filminde eşsiz bir agorafobik atmosfer yaratarak dikkatleri çektiği,
özellikle body-horror severlere çıkışsız bir 102 dakika vadeden gerilim “Hagazussa:
A Heathen's Curse / Hagazussa: Kâfirin Laneti”;
• Joe Kelly’nin
çok satan çizgi romanından Anders Walter’in
uyarladığı, hem gerçek dünyadaki hem de hayal dünyasındaki canavarları alt
etmeye çalışan genç bir kızın nefes kesici ve oldukça eğlenceli hikâyesini
anlatan, son zamanlardaki en sıcak çizgi roman uyarlamalarından “I Kill Giants / Dev Avcısı”;
• Takahide
Hori’nin 2014 yılında aynı isimli kült kısa filminden yola çıkarak
çektiği, montajdan ses tasarımına ve karakter canlandırmalarına dek her şeyi
tek basına yaptığı, kült olması garantili gerçeküstü̈̈
stop-motion animasyonu “Junkhead / Çöp Kafa”;
•Tedirgin tansiyonu ve ekrana bakmaya cüret isteyen
sahneleriyle, sevimli New York’a bir de öteki yüzünden bakmaya davet eden, İspanya’nın
bilindik yüzlerinden Ana Asensio’nun yazıp, yönetip, başrolünü̈ üstlendiği
tek kişilik dev kadro filmi “Most Beautiful Island / En Güzel Ada”;
•Fransız çizer Guillame Renard’ın kendi işlerinden
uyarlayıp, gerçekci prodüksiyonları ve olağanüstü̈
aksiyon sahneleriyle tanınan Japon yönetmen Shojiro Nishimi ile birlikte
çektiği, anime ve animasyon tekniklerini başarıyla harmanlayan nefis distopya “Mutafukaz”;
•Estonya’nın Oscar adayı da olan ve Rainer Sarnet’nin
seyirciyi 19. yüzyıl Pagan zamanlarına götürü̈rken,
insanlığın, aşkın olasılıklarının ve varoluşun etrafında etkileyici bir görsellikle
baş başa bıraktığı, siyah-beyaz, büyüleyici ve karanlık alegorisi “November
/ Kasım”;
•Japon yönetmen Atsuko Hirayanagi’nin 2014’te
Cinefondation’ı kazanan kısa filminden uzun metraja uyarladığı ve geçen yıl
Cannes’ın Eleştirmenler Haftası’ndaki ilk gösteriminde izleyenleri kahkahaya boğan
kara komedisi “Oh Lucy! / Ah Lucy!”;
•Júlia Murat’ın Berlin’in Panorama bölümünde FIPRESCI Ödülü’nü kazanan, aşkın dayanılmaz
gerginlik ve kırılganlığını, inanılmaz gerçekçi bir hassasiyetle yakalayan ve aşka
dair bu yıl seyredeceğiniz en yaratıcı, dokunaklı ve ateşli filmlerden biri
olmaya aday filmi “Pendular / Aşk Sarkacı”;
•!f izleyicilerinin “Metropia” ve “Gitmo” filmleriyle tanıyıp,
hayranı olduğu İsveçli yönetmen Tarik Saleh’in Kahire’de, 2011 Tahrir
Meydanı ayaklanmasının hemen öncesinde geçen ve gerçek bir cinayet davasından
esinlenen, Sundance’in Dünya Sineması bölümünden Büyük Jüri Ödülü ile dönen son
filmi “The Nile Hilton Incident / Esrarengiz Cinayet”, oyuncaklı filmlerden
hoşlananların radarından kaçmayacak.
Sanat Hayat İçindir! Sanat
mı hayattan beslenir, hayat mı sanattan?
!f İstanbul’un sanat ve hayatın birbirine karıştığı
etkileyici hikâyeleri buluşturduğu “Sanat Hayat İçindir!”
bölümü, bu yıl da merakla beklenen belgeselleri bir araya getiriyor; Ara Güler’den Jane Goodal’a,
Alfred Hitchcock’tan Susanne
Bartsch’ye, farklı disiplinlerden sanatçıların hayatlarına daha
yakından bakabilme fırsatı sunuyor.
•Calgary Underground Film
Festivali’nde En İyi Belgesel seçilen ve Alfred Hitchcock’un
meşhur “Sapık” filminin sinema tarihinin en çok referans gösterilen 2 dakikalık
ünlü duş sahnesinden yola çıkarak Hitchcock hayranı Guillermo del Toro, Bret
Easton Ellis, Karyn Kusama ve Eli Roth gibi sinefilleri buluşturan “78/52: Hitchcock's Shower Scene /78/52: Hitchcock’un Duş Perdesi”;
•50 yıldan fazla süredir İstanbul’un
-kendi deyişiyle deli saraylının anlarını yakalayan- usta fotoğraf sanatçısı Ara Güler’in sanatıyla nasıl bir bellek yarattığını ve
İstanbul sokaklarını, insanlarını ve hikâyelerini tekrar ama yeni bir gözle görmemizi
sağlayan Samuel Aubin belgeseli “Ara Güler, Bir Zamanlar İstanbul”;
•Haruki
Murakami’nin
Danimarka’da yayımlanan kitaplarının çevirmeni Mette Holm’un bir yandan yazarın
yalnız ve hülyalı karakterlerinin söylediklerinin en mükemmel çevirisini
bulmaya çalışırken, binlerce saat süren çeviri sürecinde hayatında gerçek ve
hayalin birbirine karışmasını konu alan etkileyici belgesel “Dreaming
Murakami / Murakami’yi Düşlemek”;
•Yaratıcılıkta sınır tanımayan
kısa hikayeleriyle tanıyıp sevdiğimiz İsrailli ünlü yazar Etgar
Keret’in gerçek ve fantastik unsurları bir araya getirdiği ilham
verici dünyasına konuk eden ve yazar hakkında yapılmış ilk belgesel de olan “Etgar Keret: Based on a True Story / Edgar Keret: Gerçek bir Hikâyeden
Uyarlanmıştır”;
• 1960 yazında Afrika’ya yaptığı ziyaret
sonucu şempanzelerle kurduğu sıra dışı iletişimle bilim dünyasına adını
yazdırmış Jane Goodall’ın daha önce hiçbir yerde
yayımlanmamış görüntüler eşliğinde derinlikli portresini çizen, Critics' Choice’un Yılın Belgeseli
seçtiği “Jane”;
• New York eğlence hayatının kraliçe arısı,
RuPaul, Marc Jacobs ve Amanda Lepore gibi ikonları keşfiyle de tanınan,
Avangard varoluşun annesi Susanne Bartsch’ın
yaşamına ve dokunduğu hayatlara, ilk kez ortaya çıkan görüntülerle, yakın
planda eşlik eden “Susanne Bartsch: On Top / Eğlencenin
Zirvesi: Susanne Bartsch”, hayat mı sanattan sanat mı hayattan
beslenir? in yanıtlarını verecek izleyiciye.