Uyarca: En derin karanlığa sen gömüleceksin

Uyarca: En derin karanlığa sen gömüleceksin
Zaman geçiyor, dünya değişiyor. Hayat akıp giderken hızla akan zamanı yakalayabilenler ve değişen dünyaya ayak uydurabilenler şanslı. Tabii bu bahsettiğim olumlu anlamda var olan değişiklikler için. Gelişen teknoloji veya ilerleyen bilim gibi. Bir de olumsuz değişimler var veya hiç değişmeyen olumsuzluklar. Mesela içimizdeki kötülük, kötülüğün atladığı boyut ve geldiği nokta…

Hayat herkese eşit davranmıyor ya hani, işte o noktada bir seçim yapıyor insan ama bile isteye ama istemeyerek. Hayatın sana haksızlık yaptığı o anda ya kötü tarafa geçecek, kötülüğün sınırsız ve sonsuz karanlığında kaybolup gideceksin ya da bir uyarca olup çıkacaksın. Düşünmeyecek, sorgulamayacak, önüne sürüleni olduğu gibi kabul edeceksin. Uyarca oldun ve kötülüğün karanlığından kurtuldun sanmayacaksın çünkü en derin karanlığa aslında sen gömüleceksin.

Evet, elbette haksızlığa karşı mücadele edenler, etmeye çalışanlar da var. Kötülüğü yeneceğine inanlar, uyarca olmayı reddedenler de var, az da olsa. Örneğin, adaletin olmadığı bir yerde adaletin peşine düşmek gibi. Bu az sayıdaki insanın mücadelelerinde yalnız olduklarını, kendi adaletlerini yaratmaya çalışırken kötülüğün sınır tanımazlığıyla yüzleştiklerini, ellerine buluşan kirin gitgide tüm ruhlarını ele geçirdiğini ve bir gün o karanlıkta yitip gittiklerini de biliyoruz maalesef...

Uyarca bize, geçmişimize, içinde bulunduğumuz döneme ve hatta çok büyük olasılıkla da geleceğimize yabancı değil, fazla tanıdık hatta. Oyun, kaybedilen değerler, üç maymunu oynayanlar, para hırsının ve hayatta kalabilme mücadelesinin neler yaptırabileceği, senden olmayanı yok etme arzusu üzerinden değişmemekte ısrar eden, değişmesi engellenen sisteme ağır bir eleştiri yapıyor. Uyarca, sana, bana, topluma ayna tutuyor. Bak diyor, bak ve yüzleş çünkü ne kadar kabul etmesen de sen de bir gün, bir noktada uyarca olacaksın veya oldun bile farkına var, “sadece ölüler uyarca olamazlar çünkü uyumazlar” diyor…

Uyarca, kafa açıcı bir oyun. Friedrich Dürrenmatt tarafından 1972 yılında yazılan oyun geçen zamana ve olumlu tüm gelişmelere rağmen kangren olmuş düzenin sürüne sürüne de olsa varlığını nasıl devam ettirdiğini gözler önüne sürüyor.

Uyarca, öncelikle çok iyi bir metin ama daha iyisi muhteşem bir çeviri. Yücel Erten çok çok çok iyi bir çeviri yapmış. Bugüne kadar izlediğim oyunlar içinde en iyi çeviri metine sahip oyun diyebilirim. Abartısız, naif, sakin kısacası muazzam bir çeviri.

Ayrıca belirtmem gerekir dekora da bayıldım. Düşünülmüş, uğraşılmış ve muhteşem bir dünya kurulmuş. Tayfun Çebi’nin ve emeği geçenlerin ellerine sağlık.

Usta oyuncu Ahmet Mümtaz Taylan’ın yönetimindeki Uyarca’da Tansu Biçer, Mehmet Ali Nuroğlu, Arif Pişkin, Kanbolat Görkem Arslan, Zamire Zeynep Kasapoğlu, Serhan Onat, Armağan Döşlüoğlu ve Kudsal Döşlüoğlu performans sergiliyor. Performanslar da tıpkı metin gibi abartısız ve sakin.

Emeği geçen tüm ekibin emeklerine sağlık ve iyi ki bizi bu güzel oyunla buluşturdunuz. Ufak bir ricam var, arkadaşlarımın da bu oyunla buluşmasını, İzmir ve Ankara’ya turneye çıkmanızı istiyorum, bence bizi kırmazsınız.

Bu sezon beni en çok heyecanlandıran oyunlardan biriydi Uyarca ve gerçekten iyi bir oyunla karşılaştığım için mutluyum. Uyarca’ yı izlemeni, üzerine düşünmeni ve hiçbir zamanda ve koşulda bir uyarca olmamanı dilerim…

Unutmuyoruz, tiyatro iyidir, iyileştirir…
 
Oyun Künye Bilgileri:
Yazan: Friedrich Dürrenmatt
Çeviren: Yücel Erten
Yöneten: Ahmet Mümtaz Taylan
Dramaturg: Aylin Alıveren
Oynayanlar:Tansu Biçer, Mehmet Ali Nuroğlu, Arif Pişkin, Kanbolat Görkem Arslan, Zamire Zeynep Kasapoğlu, Serhan Onat, Armağan Döşlüoğlu, Kudsal Döşlüoğlu
Dekor Tasarım: Tayfun Çebi
Işık Tasarım: Ayşe Sedef Ayter
Kostüm Tasarım: Funda Çebi
Ses Tasarım: Tuna Pase
Sahne: DasDas
 

 

 

BİZE YAZIN!
Ad
Soyad
e-mail
Mesajınız
GÖNDER