Hasretin,
kederin ve kasvetin yakamızdan düşmediği bir coğrafya bu.
Gün
günden iyi olacak derken, yıl yıldan kötü geçiyor.
Ama seni
hâlâ gülmekten ağlatan şeyler var. Ağlarken bile gülümsemeni sağlayan şeyler
olduğu gibi. Münir Özkul, yaşadığı çağın en parlak yıldızlarından biri olmayı
başarırken bu güzelliği miras bıraktı. O eski filmleri seyretmekten sıkılmayız.
O filmleri sabahlara kadar ansak, yine de yeterli bulmayız. Onlar bizim ortak
yanımız, dudaklarımızdan sızan tatlı günlerimiz ve en eşsiz hatıralarımız.
O
filmlerin bambaşka bir büyüsü var. Sarıp sarmalayan, ninni gibi uyutan.
Benim de
Münir Özkul'un rol yaptığına inanmayan bir yanım var. Ömrümüzün en kalıcı
derslerini veren Mahmut Hoca gerçek. Meşhur turşu kavgasında kendi tarifini
hunharca savunan o adam gerçek. Yoksul olsa da yoksul olmayan o güzel adam
bütünüyle gerçek. Münir Özkul tiyatro sahnesinden beyaz perdeye savurduğu
yıldız tozunu hep içinde taşıdı. Çünkü o,
sanatın içine doğmaktan ziyade, içinde sanat aşkıyla doğdu.
Hep
birlikte sevdiğimiz insanların belki de sonuncusuydu.
Onları
çok kıskanıyorum. Bu kadar güzel izler bırakılan bir hayatın hayalini
kuruyorum. Onların filmleri sahilde oturup denizi seyrederken, geleceğe inanmak
gibi. Geleceğin bir gün mutlaka güzel şeyler getireceğini umuyor insan.
Geçmişin
hep daha güzel olduğunu bile bile.
Tüccar değil, eğitimciydin Mahmut Hoca.
Sen
büyüktün Yaşar Usta.
Daha
güzel bir yerde görüşmek üzere...