Hayatımıza ilk başarılı ve çalışkan bir öğrenci olarak girdi Bahar. Ali Asaf’a aşık olduğunu sanması ile arasını bozduğu arkadaşları ile dizinin ‘’kötü kadını’’ oldurulmaya çalışıldı. Ama insanlar biliyordu ki o zaman bile; Bahar kötü biri değildi.
Sevgisizdi belki, nasıl seveceğini bilmiyordu, tecrübesizdi. Hırslıydı, dik başlıydı ve kazanmak için her şeyi yapabilecek biriydi. Ailesinden böylesini görmüştü çünkü babası ve dedesi tam da böyle insanlardı.
İlk bölümlerde yarış atı olmadığını haykırmıştı mesela… Güçlü tavrının arkasındaki kırgın çocuğu ilk o defa hissetmiştik. Ailesi tarafından iyi bir doktor olması gerektiği söylenilerek büyütülmüş bir kadındı ve kendi istekleri ona hiç sorulmamıştı. O, başarılı olmak zorundaydı. O, her zaman kazanan olmalıydı.
Dizide artık tepki çekecek derecede becerisiz bir doktor olarak yazılmaya çalışıldı Bahar… Acil vakalarda kilitlenerek bir şey yapamıyordu. Herkes suçluyordu onu, en çok da destek çıkmasını beklediği ailesi.
Aslında Bahar’ın iyi biri olduğunu arkadaşlarından, çocuklara olan yaklaşımından ve gülüşünden anlamalıydık. Doğum yapmak üzere olan kadını sadece bıktığı için bırakıp giden doktora inat, Oğuz ile yardım etmişlerdi. Bu kötü birinin yapabileceği bir şey miydi?
Aşk konusunda hep şansızdı aslında. Çünkü bilmiyordu sevgiyi, hayranlığını aşk sanıyor ve bunun üzerine gidiyordu. Aslında o da Oğuz’a aşık olmaya başlayacak ve belki de ileride çok ses getiren bir aşka başlayacaklardı. Fakat Bahar’ın hikayesi yarım kaldı.
Bahar, içindeki yaralara, sustuklarına ve boğazına düğümlenenlere inat gülümsemesi ile güçlü bir kadındı.
Uğradığı saldırıdan sonra babasına ‘’bu sefer benim hiçbir suçum yoktu’’ diyerek kendisini açıklama zorunda hisseden, belki de gecelerce uykusunu kaçıran hastasını sonradan affedebilecek ve hatta ona sarılarak kalbinin ne denli büyük olduğunu izleyiciye gösterecekti.
Ölümünden önceki bölüm, Oğuz ile yazılan sahnelerinden çok büyük bir topluluk umutlanmış ve herkes onların yaşayabileceği aşkı konuşmaya başlamıştı. Dizide yapılan ‘’belki sıradaki evlenecek kişi siz olursunuz.’’ İmaları, Bahar’ın Oğuz’un kollarının arasına düşerken afallaması ile gerçek sevgi ile tanışmak üzere olduğunu sanmıştık.
Bölüm sonunda çocukların hayatını kurtarmak için kendi canını hiçe saymış ve o çocukları sakinleştirerek kurtarmıştı. İşte tam da bu yüzden, Bahar bir kahraman olarak dünyaya veda etti ve büyük kalbini izleyenlere son bir kez daha gösterdi.
Herkes, ölmeyeceğini düşünüyordu. Hikayesi daha yeni başlayan, bir anda binlerce kişi tarafından sevilen, sosyal medyada büyük destek gören bir karakter ölemezdi bizlere göre lakin yanıldığımızı dün yayınlanan bölümde iliklerimize kadar hissettik.
Bu diziden bir Bahar Tunç geçti.
Bu dizide bir Bahar Tunç yarım kaldı.
Dün, öldüğü anı izlerken hangimiz üzülmedik ki? Oğuz’un inatçı keçisi, meslektaşlarının değerli arkadaşı, babasının kızı… O güçlü kadın üzerimizde büyük etkiler bırakarak veda etti bizlere.
Morgda görene dek umutlar devam etmişti aslında. Fatih’in ondan kopamaması, Oğuz’un bakmaya bile kıyamaması… Oysa daha ne kadar güzel sahneler izleyebilirdik dedirtti.
Bahar’ın cenazesi de elbette sessiz olamazdı. Babası ve Fatih’in Eylül’ü suçladığı, EsAlp çiftinin temelinin kesin olarak atıldığı bir sahne ile tamamen veda ettik. Peki, şimdi ne olacak?
Dün yayınlanan bölüm ile eleştiri oklarının hedefi dizi oldu. Askerleri ve polisleri düşürdükleri kötü durum, hikayesi bitmemiş ve hatta belki de yeni başlamış olan bir karakteri öldürmeleri, başrol çiftini bile geri barışacaklarını bilmemize rağmen yalnızca konunun uzaması için ayırmaları ile büyük bir kitle kaybetti. Bundan sonra dizide ne yaşanır, neler olur kimse tam olarak bilemez tabi ama şundan eminiz ki Bahar Tunç karakteri kısa süre içinde sevgimizi kazanmış bir efsane olarak gitti. Ege Kökenli öyle yakışmıştı ki role, içimize işlemişti.
Tüm yaşanmamışlıklara, ihtimallere ve güzelliklere; Bahar Tunç’a veda ettik. İşte Kalp Atışı dizisinden böyle güzel bir karakter geçti.