Meryem: İnsan Tanrı'nın usturasıdır!

Meryem: İnsan Tanrı'nın usturasıdır!
Karanlık sularda yüzdüğünü, cesedi kıyıya vurunca fark eden kadınlar var. Çatışmayı kazanıp, savaşı kaybeden kadınlar var. Güzel bir rüyadan uyanmak istemediği için, uykusunda ölen kadınlar var. Bir de yarasından yarını doğuran kadınlar var.

Asıl soru şu; Meryem hangisi olacak?

Konumuz Meryem'in Kore uyarlaması olması, reyting oranları ya da dizideki hukuki hatalar değil. Bir kadının Meryem'e dönüştüğü nokta ve bunun ele alınış biçimi ilgimi çekiyor. Biraz korkudan, çokça aşktan; ama mutlaka susan bir kadın. İşlemediği bir suçu üstleniyor. Sessizliğinden bunalıyoruz, onun yerine bağırmak istiyoruz. Sabrı bizi hasta ediyor. Ama fedakarlık, coğrafyamızın en kadim geleneği. Bunu hatırlamak isteyen, annesinin yüzündeki çizgilere bakabilir. Fedakarlıklar nasır ve yara izi olarak birikir.

Cast seçimi oldukça başarılı. Fakat özellikle Ayça Ayşin Turan'ın yarattığı renklerle ilgileniyorum. Kendisi Dinle Sevgili zamanından beri takip ettiğim bir isim. Karagül'deki hırçın Ada performansını soyunup, kalbi gözlerinde atan Meryem'i ustalıkla giyinmesi büyük başarı.

Ve insan Tanrı'nın usturasıdır.

Tanrı o usturayla dünyaya şekil verir. İnsan acı çektikçe keskinleşir. Bu yüzden Savaş'a inanıyorum. Hayatı boyunca mutlu olamayan bir adamın tek umudu aşksa, bundan güzel bir masal olur. Peki o mutluluk mezara gömülürse, o zaman neler olur? Savaş, bir gün Meryem'in masumiyetini anlayacak. Ama Meryem'in masumiyeti bu savaştan sağ çıkamayacak.



Kostüm seçimi, kurgu ve diyaloglar ikinci bölümde daha başarılıydı. Yurdal'ın evi, yanlışım varsa düzeltin, Güneşin Kızları'nda kullanılan ev. Karışık ve bana kalırsa klostrofobik bir atmosferi var. Çok sık görmeyeceksek sorun değil. Fakat yine Yurdal'ın ofisi, Dolunay dizisinde Ferit'in kullandığı ofis. Aynı dönemde, hele ki arka arkaya günlerde yayına çıkan iki dizi için bu detay fazlasıyla göze çarpıyor. Müzik konusunda ise tek sorum var. Gerçekten bu kadar 'yıllanmış' ezgiler olmak zorunda mıydı?

Hikayenin adalet vampiri Savcı Oktay... Meryem'in hayatını çalıyor. Onu aldattığı Beliz'i yalanlara boğuyor. Derin'i parmağında oynatıyor. Yaralı babaya saldırıyor. Önünü alamıyoruz efendim. Adalet Heykeli yerlerde paramparça... Tam da bu yüzden acı, bu yüzden inandırıcı. Savcı Oktay, bünyede sağlam bir yumruk atma arzusu uyandırıyor.

Bugüne kadar izlediklerimiz, Meryem'in kim olduğuydu. Bundan sonra izlemek istediğim şey ise, kime dönüşmesi gerektiği. Çünkü Meryem gibi koşulsuz sevebilen insanlar var. Buna şaşırmayın. Bizi asıl şaşırtan, kötülüğün bu denli normalleşmesi olmalı. Meryem artık cam fanusunu kırıp ayaklanmalı. Karakter, onu bekleyen fırtınalı yolculuğa hazırlanmalı.

Adalet bazen geç kalır, ama mutlaka gelir. Bir gün herkes kendi kıyısında boğulur.

Güzel günler.

 

BİZE YAZIN!
Ad
Soyad
e-mail
Mesajınız
GÖNDER