Hasret kaldıklarımızda bu hafta: Her Şey Çok Güzel Olacak

Hasret kaldıklarımızda bu hafta: Her Şey Çok Güzel Olacak
Cem Yılmaz’ın geçen hafta attığı tweeti görünce çoğu izleyici gibi ben de çok heyecanlandım.
 
‘Önümüzdeki yıl, HŞÇGO filmimizin 20.yılı ! 20.yıl şerefine bi 40 dk lık orta metraj özel bi film düşünüyorum @mazharalanson12 ! Yakışır ;)’

20 yıllık iflah olmaz Cem Yılmaz hayranlığımın en temel taşlarından, büyüdüğüm odadaki afişini sinemaya ilk geldiği gün asıp bir daha da sökmediğim bir filmdir Her Şey Çok Güzel Olacak. Hangi ruh halinde izlenirse ona destek olan pırlanta gibi senaryosu, efsane müzikleri ve baldan tatlı naifliğiyle sadece benim değil, çoğumuzun kalbinde her zaman ayrı bir yerde durur. Hiç de az olmadığımızı sırf her 90lar sohbetinin illa Her Şey Çok Güzel Olacak’a bağlanmasından bile anlayabiliriz. Bu vesileyle filmden en sevdiğim sahnelere birlikte göz atalım istedim.

 

‘Bilemiyorum Altan’ cümlesi, bunca yıl sonra bile bir kafa karışıklığında akla gelen ilk cümlelerden biridir, en güzelidir.

 

‘Komada olacaktı kendisi’ sahnesi bunca yıl sonra bile güzelliğinden bir şey kaybetmemiştir nezdimde, Cem Yılmaz’ın o ses tonu için bile bin defa daha izlerim. Nurgül Yeşilçay’ın da beyazperde ile ilk buluşmasıdır.


Cem Yılmaz’ın tarakla ‘Depodan İçeriye’ çalması, Mazhar Alanson’un o ciddiyeti, ‘Benim ne işim var ulan Bodrum’da?’ haykırışının samimiyeti muhteşemdir. Tarakla müzik çalmaya çalışanlar da oldu aramızda bir dönem, inkar etmeyelim.


Olaylar çığrından çıktığında ben hala böyle sinirlenirim, ‘Böyle bir şey var mı abi ya, benzin döküp adam yakılır mı abi ya?’


Altan’ın karısını sevgilisiyle basıp üstlerine doğradığı çiçekler döktüğü sahne hiç aklımdan çıkmaz. Çok sevmenin, hep kaybetmenin ve kaybettikçe güzelleşmenin en güzel tarifidir.

 

BİZE YAZIN!
Ad
Soyad
e-mail
Mesajınız
GÖNDER