Bir kemik aynı yerden iki defa kırılmaz. Aynı nehirde iki
kez yıkanılmaz. Yıldırım bile aynı yeri iki defa vurmaz.
Her şey değişir. Buzdolabındaki üçgen peynir biter, dikiz
aynasında asılı oyuncağın rengi solar, masandaki kar küresi kırılıp paramparça
olur.
Değişmeyen tek şey değişimin kendisidir. Bir de vazgeçilmez
dizi klişeleri...
Onlardan 5 tanesi var ki, nerde görseniz tanırsınız. ''Yoksa
keke sen mi geldin, tez mi geldin?'' diye iki oralet ısmarlarsınız.
Neler mi onlar?
1- Sezen Aksu
şarkıları
Aşka inananın kalbine, inanmayanın ise kafasına sıkan şarkılardan
bahsediyoruz. Sezen Aksu parçaları hem dün hem de bugün dizilerin temel yapı
taşı. Sahnenin temposunu düşürüp duygusunu yükseltmek gerekince, yasla kolonları manzaraya karşı! Bu klişe yer yer parçalı bulutlu bir his yaratsa da, modasının asla geçmeyeceği kesin. Ne demişti Minik Serçe: ''Ah kaldırımlar biliyor, bir devir muhteşemdik...''
2- Kız Kulesi
manzarası
Kehanete göre 18 yaşına gelince yılan tarafından sokularak
öldürüleceği için kuleye kapatılan kızın hikayesi mi doğru? Yoksa Hero ile
Leandros adlı iki gencin yağmurlu bir kış gününde hayatlarını kaybettiği efsane
mi? Kalbinde yatan öykü her ne olursa olsun, Kız Kulesi kavuşamayanların uğrak
yeri olarak bilinir. Dizilerin sahne geçişlerinde de görüntülerinden sıkça
istifade edilir. İstanbul'da geçen bir dizide Kız Kulesi en az ana karakterler
kadar değerlidir. Yine de siz Kız Kulesi'nin restoranında yemek yemektense, ona
uzaktan bakmanın tadına doyun derim. İlla ki içine ulaşmak istiyorsanız da,
zombi istilasını filan bekleyin.
3- Sahibinin yüzünü
de kapsayan flashbackler
Flashback en sade ifadesiyle, dramada şimdiki zamandan
geçmiş zamana dönüş tekniğidir. Doğru yerde kullanılanı işe lezzet katarken,
yanlış yerde çakan flash gözleri kanatır. Dizilerde olmazsa olmaz sayılan bu
teknik, sahibinin yüzünü de kapsar. Karakter birine tokat mı atmıştı?
Flashbackte hem kendisini hem de karşısındakini uzaktan üçüncü bir göz olarak
izler. Bu bazen tuhaf gelse de seyir keyfinden kopmamak için gerekli klişeler
arasındadır.
4- Harekete hazır
taksi
Karakterimiz birinden mi kaçıyor? Yoksa acilen bir yere
yetişmesi mi gerekiyor? O limon sarısı taksi her daim zart diye kapıda biter.
Normal şartlarda büyük şehirlerde bile taksi çağırmak, yağmur sonrası gökkuşağı
beklemeye benzer. Şanslıysanız, o sizi bulur. Ama dramaların evreninde esas
oğlan esas kız uçağa binmeden onu havaalanına yetiştirecek taksiye ulaşır. Bazı
klişeler çok 'kim kaybetmiş ki biz bulalım' değil mi?
5- Zincirleme yanlış
anlama kazası
Esas kız, üç masala birden yetecek zarafete sahiptir. Esas
oğlan desen, kusursuz zekası ve çevikliğiyle yeri göğü titretir. Ama gel gör ki
bu ikisi birleşince, ortaya acıklı bir idrak eksikliği çıkıyor. İki karakterin beyni
boş akbil gibi öterken, yanlış anlamalar tozu dumana katıyor. Bu öyle bir yarış
ki, karakterler ''Ben yanlış anlayacağım!'' ve ''Hayır, asıl ben yanlış
anlayacağım!!!'' diye amansız bir mücadeleye giriyor. Drama Tanrısı bu işleri
çözmeli, aksi takdirde seyircinin tansiyonu 8'e 5...