İstanbullu Gelin dizisinde
dördüncü bölümü geride bıraktık. Sanırım şimdiye kadar Süreyya-Faruk aşkına biraz daha ikna olmamız
gerekirdi. Ancak tutkulu aşk tarifi olarak anlamsız aşırı
bir kıskançlık ve hiç konuşmadan ya sevişen ya bağrışan bir çift olmaları bu aşka
inanmamı zorlaştırıyor. Misal Süreyya’nın peşinden ta Bursa’ya
kadar gelen yarı deli Ömer’den, Faruk’a bahsedememesi de aşkın gücünü zedeleyen bir durum
oldu. Kızcağız konakta yaşadığı zulümden korkusundan en hayati meseleyi bile
kendisi halletmeye çalıştı; sonuç da ortada. Seymen’le Bahar da kavga ederdi
evet, onlar üstüne bir de karşılıklı manyaklık derecesinde kıskançtı ama aynı
zamanda dünya üstünde birbirlerine en yakın insanlar da onlardı, içlerini
bilirlerdi, öyle iki lafla, bir gururla kimse onları birbirinden ayıramazdı. Nereden
aklıma geldiyse?
Bence acil kavuşun ^^
Dördüncü bölüm itibariyle dizide en inandırıcı bulduğum aşk
Osman Boran’ınki. Kendisinin çok acil olarak Süreyya ile sevgili olmasını ve
hemen arkasından Esma Sultan’ın asaletinin bu hamleden de yıkılmadığını göstermek için
çarşıda en sevdiği gelini İpek’le boy göstermesini, elli kurban daha kestirmesini istiyorum.
Sadece Süreyya’ya olan güzelim sevgisi ile değil, her hareketi ile ailenin en
aklı başında ferdi Osman. Holdingden neden elini eteğini çektiğini öğrenmeyi de
merakla bekliyorum.
Ağzına sağlık Esma Sultan!
Sadece İstanbullu Gelin’de değil, uzun zamandır izlediğim
diziler içinde en nefret ettiğim karakterler listesine hakkıyla girmeyi başaran
kişi ise elbette İpek oldu. Garibim Fikret’in neye bulaştığından haberi bile
olmayadursun, kırk yılın görmüş geçirmişi Esma Sultan, İpek’in ne mal
olduğunu valinin yanında Süreyya’yı ispiyonlayınca şıp diye anlayıverdi. Hakkını
avcuna vereceğinden şüphem yok. Esma Sultan’ın İpek’i çatır çutur azarladığı
sahne içimin yağlarını o kadar eritti ki cümle egzersizden daha çok kilo
vermiş olabilirim bu sayede. ‘Başkasının açığı ortaya dökülerek yükselinmez,
aksine gözden gönülden düşersin.’ cümlenle arkandayız Esma Sultan.
Koruyun birbirinizi gözünüzü seveyim
Gelelim dizide kısa sürede büyük değişim yaşayan, bu
değişimin temelini tam anlayamasam da çok mutlu olduğum karaktere, Süreyya’nın
teyzesi Senem’e. İstanbul’da evinden çıkmayan, televizyon bağımlısı yarı meczup
bir tipken, yeğeninin yaşadıkları üzerine ona bal gibi de sahip çıkan, ‘Al
kocanı vur anasına’ diyerek Faruk’un notunu çok doğru veren, Esma Sultan’ın
karşısında bile hiç ezilmeden misler gibi duran bir kadın oldu. Ana yarısı
neymiş neredeyse anlayacağız sayesinde. Hiç bozmayın Senem Hanım, böyle devam
edin. Neslihan Yeldan da ne kadar şahane bir oyuncu, ellerine sağlık.
Çok bayılmadığım kısımları olsa da dördüncü bölüm izlerken
sıkılmadığım, devamını merak ettiren bir bölüm oldu. Bakalım konağı neler
bekliyor? İyi seyirler.