Uyanmak en kıymetli hazine; Kulağına eğilip hadi sil baştan diye
fısıldaması hayatın…
Mucizenin kıymetini bilmek için hayatın kulağına fısıldaması
ne kadar da doğru ve derinliği olan bir söz. Karmaşanın arasında fark edebilmek, yağan yağmurun kokusunu içine çekebilmek, göklerin alametini görebilmek sevinç
çığlıklarını duyabilmek, aklın varlığın ruhun kıymetini bilebilmek mucize! Kıymet
bilmek önemli bir erdem. Hayatın temeli kıymet vermek üzerine kurulmalı bana
göre. Her şeye kıymet vermek en çok da hayatımızı daha yaşanılır kılan
insanlara kıymet vermek. Bize mucizesini teklifsiz sunan mucizemiz olan o bir
tek kişiye daha da çok kıymet vermek. Galiba bu dünyada en zor bulunan şey
birbirini seven ve birbirine denk gelen o iki kalp. İşte bizim masalımızda tüm
olmazların arasında birbirinin yoluna denk gelen iki ayrı bedende atan o bir
tek kalbin hikâyesi DEFÖM AŞKI hakkında sayfalarca yazabilirim galiba ya da
hepimiz yazabiliriz. İçimize işleyen duyguların bıraktığı izler öyle derin ki
insanın anlattıkça anlatası konuştukça konuşası geliyor. Benim hayatımda bu ilk
kez oluyor sanırım bildiğim kadarıyla pek çoğumuzun hayatında ilk
DEFNE & ÖMER’in sevdasına tutulmamız. Kurgu gibi görünen ama sanki bizlere
gerçek bir yaşamdan kesitler sunuluyor izlenimi veren bu sevda masalı.
Hasretmişiz aslında sevdanın bizlere bu şekilde sunulmasına. Hasretmişiz o
bakışların içinde kaybolmaya kendimizden izler taşıyan bu masala tutulmaya bile
isteye etkisine teslim olmaya. 69
haftalık sevda masalının çoğumuza göre en özel anların armağan edildiği
20.bölümde kalmıştık. Bakalım maratonumuz bizleri nerelere sürüklemiş.
Masalın dengelerinin değiştiği unutulmazlar arasında yerini
alan ki o kadar çok şey var ki unutulmaz olan en romantik unutulmaz diyelim
biz buna 20. bölüm 19. bölümün kaldığı yerden devam eder: “O İZ SİLİNDİ GİTTİ DEFNE. SAKIN SAKIN
HİÇBİR YERE GİTME. Sen de gitme kal burada. Bana öyle bakma. Niye ki? Çünkü sen
bana öyle bakınca yerimden kıpırdayamıyorum valla gitmem lazım gerçekten anneannemleri
uğurlayacağım zaten kaçak geldim. Kaçak Defne nereye gitceklermiş? Abimle Nihan
sözlendi Kastamonu’ya akraba ziyaretine gidecekler. Eee git o zaman ne yapalım
bekletme sizinkileri. Gideyim dimi? Valla bana sorma kendi tarafımı tutarım.
Gideyim ben şimdi durduk yere anane şiddetine maruz kalmaya hiç gerek yok dimi
gideyim” Defnenin kırmızı kapının ardında geçmesiyle Koray gelir
Ömüş'üne vefa borcundan dolayı Sinan'ı seçtiğini söyler. Ömer için artık
Passionis defteri kapanmıştır. Kafası allak bullak olan dert ortağı ve fikir
danışma mercii olan Defne'sinin yanında alır soluğu hazır evde de kimse yokken
konuşmak ve danışmak ister geleceğe dair ne yapması gerektiği konusunda. Ne kadar da gün batımı etkisi yaratan Ömer
İplikçi çalar kapıyı. Pamuklu pijaması üzerinde bin yıllık tüylenmiş hırkasıyla
açar kapıyı Defnecik. Mahalle onların olduğundan çekinerek içeri buyur eder
Ömer’i “Çok da pespaye bir haldeyim ama işte ev hali. Bence adil oldu çünkü
sen de benim ev halimi görüyorsun. Yani pek de adil olmadı aslında sen sürekli
büst gibi durduğun için olmadı. Eğer bir şeye ihtiyacın olursa ben her zaman
yanındayım. Biliyorum ben ufaktan kalkayım. Şey gitme kal istersen. Emin misin?
Şimdi gideceksin eve sabaha kadar uyumayacaksın daralacaksın benim de bütün gece
aklım sende kalacak. Aklımda kalacağına yanımda kal diyorsun. Öyle diyorum.
Ekmekarasının yatağını yaparım sana aynı odada yatıyoruz merak etme hiç
yabancılık çekmezsin çünkü yanında ben olacağım. Yanında derken? Oda da iki
tane yatak var ya öyle yani. Öyle olsun. Olsun. Buraya Serdar’ın
pijamasını giymiş Ömer İplikçi gören bir Selda kahkahası bırakıyorum Defne'nin
gülmesinin yanına Sen uyuyabilecek misin gerçekten? Bilmem sen. Zor yani söz de verdim
ama bi'şey diyeceğim en azından yatakları değişsek ben orda yatsam. Neden?
Senin yatağında uyusam kokunu duysam yanımdaymışsın gibi? Ölücem galiba olur
değişelim o zaman. İyi geceler iyi uykular tatlı rüyalar. Defne’nin yatağı ha.
Rahat mısın? Şu an bir önemi var mı sence?
Yok tabi ama rahat olması lazım ben biraz uykuma düşkünümdür de. Ben pek
değilim ama artık bir orta yol bulucaz. Ayyy ölücem şimdi İyi geceler”
Benim anladığım bildiğim hissettiğim yüreğimi bıraktığım naiflik işte budur.
Eee birazcık mutlu olduk ya çarpık evren hemen devreye girmeli tabii. Mışıl
mışıl uyunan ve çok mutlu uyanılan bir sabaha gelince Defnem Ömer’in telefonda
konuşmasını yanlış anlar hiçbir şeyden haber olmayan Sinyor İplikçi Defne'yi o
halde görünce sorar “Defne anlamıyorum napıyorsun? Sorun değil diyorum Ömer biz öyle gözü yükseklerde
olan insanlardan falan neyse bence sen git Marsilya’ya? Neee efendim? Git
diyorum yani git orda daha mutlu olursun buralar pek sana göre değil. Ne bu
şimdi napıyorsun Defne? Daha ne kadar açık konuşabilirim git ait olduğun yer
orası git diyorum yani git. Gideyim git diyosun dün burada bana kal diyordun
bugün git. Aynen öyle. Doğru diyorsun ya ben bir düşüneyim” Tabii Defne
daha Ömer’i çok iyi tanımıyor o yüzden bir çuval inciri mahvetti. Defnem adam
haklı napıyosun sen allasen aklını peynir ekmekle mi yedin niye sormazsın
sebebini acep. Adamın kafası bir dünya oldu sayende dönme dolaba binmişte
kafası allak bullak olmuş gibi. Sen böyle son sürat değişince sevda ve
kıskançlık kaybetme korkusu insana hatalar yaptıra biliyor demek ki. Defnem
canımsın ama burada Ömerim İplikçim çok haklı yargısız infaz yaptın resmen
burada bile aynısınız aslında Ömer İplikçi vari Defne Topal. Bu sözleri ileride
defaatle Sinyor için de yazacağım sevgili gönüldaşlarım şimdiden tüyo vermiş
olayım.
Defnem şirkete gelince Necmi ve Koray sayesinde beynine
mantıklı kan gitmeye başlar ki yaptığı büyük hatayı telafi etmek için var
gücüyle Ömer için çalışmaya başlar Passionis’e ihanet etmek pahasına. Öyle
müthiş bir problem çözücüdür ki hiçbir detayı atlamaz muazzam bir detay analizi
yaparak çalışır. Öyle ki büyük konsolosun su böreği sorununu bile bir çırpıda halleder.
Çift olarak etrafa duygularını saçan DEFÖM AŞKI’dır. Tam isabet bir tespit daha
sevgili Meriç Hanım'dan bizce de aynen öyle duygularını radyoaktif serpinti gibi
etrafa saçıyorlar. Çok uzak diyarlardan bile hissedilen bir duygu trafiği
yarattıkları kesin bizim gönlümüzde.
Necmi'yle Ömer yeni yatırımcılar için konuşurlarken konu
Defne’ye gelir ”Defne biraz Biraz deli, biraz aykırı, biraz nev-i şahsına münhasır
yani aynı senin gibi. Eee bir ipte iki cambaz bu yüzden zorlanıyorsunuz biraz.
Ondan mı diyosun? Ondan diyorum. Ayrıca ne düşünüyorum biliyor musun
yaşadığınız her neyse AŞK MI TUTKU MU TUTULMA MI İŞTE BU YÜZDEN ÇOK GÜÇLÜ. Ah
Defne ah nerden tutuldum böyle bilmiyorum ki? Hazırlıksız yakalandın da ondan” Sanki aşka hazırlık yapılabilirmiş
gibi. Aşka hazırlık yapılamaz ki hazırlık yapılırsa o aşk olmaz AŞK İKİ KİŞİLİK
BİR DELİLİK HALİDİR.
Akşam kalan işleri halletmek için Defne bahçede çalışmaya
devam ederken yanına İso Serdar ve Nihan gelir başlar evlere şenlik bir
muhabbet “Peki biz niye yapıyoruz bunları? Çünkü Ömer’in o resepsiyon da öne
çıkması lazım Sinyor ve oradaki bütün insanların kalbini çalmamız lazım. Hayır
canım sen soruyu yanlış anladın biz niye yapıyoruz? Hayır canım senin aran
kötüydü salak gibi çemkirmiştin. Tabi öyle de bende orda birazcık saçmalamış
olabilirim. Zaten kendi de azcık manyak. Ha o manyak bence ikinizde hafif
sıyrıksınız Defo. Tespit mi yaptın sen şimdi Evettt Gelelim biz sorumuza biz
neden aramızın acaaaaaayip bozuk olduğu bir adam için uğraşıyoruz? Siz niye
böyle benim başıma dikildiniz sorguya çeker gibi bide pis pis bakıyonuz. Hayır
biz neden aramızın acaaaaaa yiiiiip bozuk olduğu AYYY AŞKIMDAN ÖLÜYOM KÖPEK GİBİ SEVİYOM
ÖLÜYOM GEBERİYOM AŞKIMDAN ANLASANIZ YA ne kadar aramız açıkta olsa ben işleri
iyi gitsin istiyorum oh be rahatladınız mı? Valla bana bi rahatlama geldi ben
çalışabilirim artık. Ben rahatlıkta çığır açtım şahsen. Benim olayım rahatlık
zaten direk tag lıfe iyi o zaman madem çalışcaz toplaşın”
Deniz yine yapacağını yapıp Ömer’in yatırımcı işini baltalar.
Aklında Defnenin hayali ile yatırımcıların vazgeçtiğini bildirdiği telefonu
alan yalnız olmaya alışkın ağlayacak omza ve kucağa sahip olmadığına inanan
Ömer İplikçi çalan kırmızı kapıyı açar ve karşısında yalnız olmadığının
ağlayacağı omzu ve kucağı emrine amade Defne'sini karşısında görünce şaşırarak
sorar
“ Sinyor bizi nişanlı zannediyor o yüzden birlikte katılacağız resepsiyona.
Gerek yok katılmayacağım. Biz bunu geçen hafta onayladık Ömer katılacaksın.
Anlamı kalmadı artık elimde hiçbir şey yok. VAR ben her şeyi hallettim artık
benim gibi bir sersemle idare edeceksin. Birlikte halledeceğiz. Halledeceğiz
biz? Defne ne oluyor burada Defne bi saniye konuşabilir miyiz? Bence
konuşmayalım çünkü konuşunca her şey daha kötü oluyor. Bence şimdi işimize
konsantre olalım. Defne bir yukarıda konuşalım mı? Napmaya çalışıyorsun sen?
Valla o resepsiyona gidilecek ben sabahtan beri uğraşıyorum. Defne ben ondan
bahsetmiyorum. Ben ben yatırımcılarla ilgili konuşmayı şey sandım Ne sandın
Defne? Boş ver ya vala benim şuursuzluğum
yani kendimi kaybetmişim ben. Mahfettin beni. Özür dilerim. Bu ne peki bu
aşağıdakiler? Biaccino için Sinan Beyle kapışacağınızı biliyordum biz bir adım
önde olalım diye bir takım hazırlıklar yaptım. Biz önde olalım diye Defne sen
Passionisin çalışanısın. Yapma şimdi yani sen gideceksin ben kalıcam öyle mi?
Öyle olmadı mı? Olmadı olamaz da her ne kadar biz mola versek de sonuçta biz
diye bir gerçek VAR. Biz olamıyoruz ki bir türlü? Bence olduk bile ben her şeyi
hallettim kendini bana bırak sen Ömer İplikçi olarak olman gereken yerde ol
bana yeter. Peki sen sen olman gereken yerde olabilecek misin? Bence bu sefer
başaracağız” Kıyafet ortak bir
kararla seçilir sıra ayrıntılı bir Defne sunumuna gelir “ Resepsiyona katılan herkesi
tanıman gerek. Mümkün değil? Mümkün çünkü ben herkesi tanıyorum mızıkçılık
yapma Ömer sen kahveni iç ben sana anlatıyorum. Şimdi Sinyor Domacyo evet
işlerin hakimi evet ama eşi daha yeni doğum yapmış onu biliyor muydun? Tabiki
de hayır. İşte olmaz yani kutlamak lazım iş iş konuşup sıkıcı ve uzak adam olma.
Ya ne gülüyorsun kafamı karıştırma ya Ömer nolur gülme gerçekten hiç sırası
değil. Büyük konsolos su böreğine bayılırmış ama burada yediği yer kapanmış o
yüzden onu da hallettim ananemi aradım sı böreği yaptı” ZEYNEP ALASYA'NIN muhteşem sesinden
Bir ben varım
anlatmaya içimden geçeni aslında
Kumsalda bir kum tanesi kadarmış belki mutluluklar
Zamanım
yok geç kalmaya hayatın en başından
Her sabah yeniden doğarken zor olsa da aldırmam
Bundan sonra hayat
lalalalalalalalalala şarkısı
eşliğinde Defnem ayrıntıları anlatmaya devam eder Ömer hazırlanırken. Artık
hazırlanma sırası Defnededir ve Ömer’le aralarında şu konuşmalar geçer “Valla harika görünüyorsun bence tamam.
Öyle mi? Öyle canım. Yalnız benimde hazırlanmam gerek sen aşağıda bir liste var
kime hediye gönderdik naptık onun listesi sen onu bi incele şimdi gelir sana
teşekkür ederler sonra bilmiyor durumuna düşme. Düşmeyeyim bravo”
Saplantılı aşık Sude Sinan’a kalbindeki Helen’in hala durup
durmadığını sorar “ Bak bende bilmiyorum ama onu hala seviyor musun diye soruyorsan buna
cevap vermek bu kadar kolay değil” Bir bombanın fitili ateşlenmiş olur
bu cevap sayesinde. Sude ayaklı bomba olarak DEFÖM AŞKININ orta yerine düşmek
ve patlamak için gün saymaktadır artık.
Bu arada fonda DENİZ SEKİ’den
Unutmak
ne zor bir kelime Hele bir de
sevdanın yükü üzerindeyse
Umutlanamazsın Ya
da unutturamazsın
Yüreğin fena halde Çırpınır durur kendi derdine
Aşk öyle bir büyü ki Öyle bir büyü ki anlayamazsın
Göze alsan olmaz, aşka gönül doymaz Seven kalbi istesen de susturamazsın
şarkısı duyulur. Hazıfamıza kazınan
bu ezgi ve sözler DEFÖM AŞKININ büyüsünü dinleyen herkesin yüreğine nakşetmeyi
başarmıştır tıpkı diğer çalınan tüm şarkılar gibi. Hazırlanan Defneyi hayran
hayran izleyen Ömer yardım etmek için yanına gider Defnenin o siyah
ayakkabıları şahanedir bu arada “ Yardım ister misin? İsterim valla
minik bir fermuar kapatma yardımında bulunur nefesi kesilen Defneye Sinyor
İplikçi son bir rütuş ruj yani Peki
Bozayım mı rujunu? Bozmaaa .Sürersin yeniden? Bak şimdi ya Israr ediyorum
bozucam. Hııımmmm peki THE CENTİLMEN
İNCE RUHLU ÖMER İPLİKÇİ Ayyy biraz sabretsek. Aklımı başımdan alıyorsun? Ay
valla Ömer zaten moleküllerimi bir araya zor getirdim şu resepsiyonu atlatalım Söz
mü? Söz Peki çıkalım madem”
THE KADIN NERİMAN İPLİKÇİ kanunları
bilmem kaçıncı maddesi gereği “ Rujunu bozan erkeklerle birlikte olacaksın
maskaranı akıtanlarla değil”
Mucizeler yetisine sahip her şeyi
düşünen Defnem tam çıkacakken Ömer’ine “Ömer iç şunu. Ne bu? Sebze suyu sabahtan
beri hiçbir şey yemedin bari vücuduna bir vitamin girsin . Hiç canım istemiyor
içmiycem. İç dedim Ömer. Ha şöyle azcık laf dinle. Bir şey unuttum beni bekle.
Biz ne unuttuk ki? SONSUZ AŞKIMIZIN İLK YILDIZI hazır mısın? Biraz başım
dönüyor ama hazırım. Hep sen mi döndüreceksin benim başımı? Rövanş diyorsun? Daha
dur. Ona şimdi öyle. Ne söyledik Defne sabredeceğiz” arabada yan yana otururlar. Çok şık çok zarif
çok etkileyici ve büyüleyici bir çift DEFÖM.
Sinan’ı Sude’yle gören Ömer ve
Defne’yi Ömer’le gören Sinan’ın şaşkınlığını yaşarlar Sait Halim Paşa yalısının
önünde. Sinan sinyora şirketin durumunu ve Ömer’le aralarında bir seçim yapmak
zorunda olduğunu söyler. Sinyor seçim yapmak istemez ve çok zorlanır. Bu
durumda Sinan ve Ömer baş başa konuşmak için izin isterler. Sude ile Defne’de
konuşmaya başar” Defne sen şimdi Passionis’e ihanet mi ettin? Öyle oldu. Bende
kuzenime ihanet ettim. Aşk işte insana yapmayacağı şeyleri yaptırıyor”
Sinan ve Ömer konuşmaya başlarlar
bir orta yol bulmak ümidiyle ikisinin de yüreği dostluklarından yana olduğu için
birbirleri olmadan hep eksik kalacakları için tek çarenin sulh sağlamak
olduğunu bilerek konuşurlar “Sinyoru tavlayabilirim. Farkındayım.
Yatırımcı bulmam an meselesi eğer bulursam benimle devam eder. Aynen ama kış
koleksiyonu bende yani beklemen gerekecek para akışın olmadan aylarca beklemek
zorunda kalabilirsin. Farkındayım. Yani ben kazanırsam sen bitersin. Ben
kazanırsam da Ben biterim. Tek bir yol var biliyorsun dimi. Biliyorum. Kimsenin
zarar görmeyeceği herkesin kazanacağı tek bir yol. Evet kavga etmemek için
nefret etmemek için savaşmamak için tek bir yol. Barış Barışmak. Kardeş kavgası
bize yakışmadı kardeşim haklısın kardeşim” sulh anlaşması sarılarak
imzalanır ve içeri giren Ömer Defne'yi Deniz Tramba ile dans ederken görür.
Defnem Ömer’in kendisini gördüğünü anlayınca dansı yarıda kesip koşarak
Ömer’inin yanına gider “ Onun Deniz Tramba olduğunu biliyor musun?
Hayır bilmiyorum ben bilsem gerçekten onun ismini bilsem. Biliyorsun artık gel
hadi dans edelim. Bu müzikle dans etmek için biraz müziği bilmek gerek. Kendini
bana bırak” Ve o efsanevi bence
televizyon tarihinin en şahane dans gösterisi başlar. Pistte dans eden iki
sevdalı yüreğin resitali izleyen herkesin hayranlık dolu bakışları arasında
başlar. Sözcükler dansın ahenkli ritmi eşliğinde dökülür ağızlardan
“ Bazen gerçek olmaya bilir misin diye şüpheye
düşüyorum? O neden? O sihirli dokunuşun
her zaman vaktinde gelen mucizeler yaratan çok iyi geliyorsun bana. Daha ne
kadar sabredeceğiz? Unutmadım diyorsun? Yeter sıkıldım bu gel gitlerden. Bu
kadar zarif ruhlu derin ve dokunaklı bakan nefesimi kesecek kadar güzel
huysuzluğuyla bile aklımı başımdan alan sevilmeyi şahane bilen bu kadını hep
yanımda istiyorum artık. EVLEN BENİMLE” Ben hayatım boyunca birbirlerinin gözlerinde
böyle kaybolan birbirlerinin bakışlarını böyle tamamlayan anın duygusunu bu
şekilde izleyiciye aktarmayı hissettirmeyi başarabilen başka bir çift daha
bilmiyorum. Elçin Sangu ve Barış Arduç ikilisini gönülden tebrik ediyorum. İki
insanın oyunculuğu mudur bunu bize hissettiren yoksa anın sözlerin bakışların
meftuni hali midir hala bir karar verebilmiş değilim. Muammalar denizime bir
muamma daha emanet ediyorum.
Yazı devam ediyor...