Kiralık Aşk; Sihirli dokunuş - Repliklerin büyüsü 5

23. Bölüm Sertap Erener Yalnızlık Senfonisi demek benim için bölüm boyunca eşlik eder bu şarkı bize;
 
Anladım, sonu yok yalnızlığın.
Her gün çoğalacak.
Her zaman böyle miydi?
Bilmiyorum…
Sanki dokunulmazdı ço
cukken ağlamak.
Alışır her insan alışır zamanla,
Kırılıp incinmeye.
Çünkü olağan yıkılıp yıkılıp,
Yeniden ayağa kalkmak.
Yalnızlığım yollarıma pusu kurmuş beklemekte.
Acılar gözlerini dikmiş üstüme nöbette.
Bekliyorum, bekliyorum, bekliyorum…
Hadi gelin üstüme korkmuyorum!
Bulutlar yüklü.
Ha yağdı ha yağacak üstümüze.
Hasret…
Yokluğunla ben baş başayız. Nihayet…
 
Ömer’in içi de boyadığı duvarı da katran karası olmuştur. Belirsizlik dolu bir yol yalanlarla bezenmiş bir AŞK ve çaresizlik içinde kıvranan iki yorgun yürek. Defne anlatabilmek ümidiyle Ömer’in yanına gelir “ Olanları konuşmamız lazım. Doğru dimi yalan değil yani sattın tasarımı Tramba’ya Ömer O beğendiğimiz tasarım sana ait söylemedin sakladın benden. Evet öyle oldu ama bi açıklaması var. Keşke o açıklamayı satmadan önce yapsaydın Defne. Öyle değil işte yani anlatmam gereken çok şey var bunları oturup uzun uzun konuşmamız gerekiyor. Zam meselesi de herhalde Koray’la anlaşmaya çalıştığın mankenlik konusu da bir şeyler var saklıyorsun benden ısrarla ben sana karşı dürüst olmaya çalıştıkça sen kapatıyorsun kendini Defne. Güya yanımdasın benimlesin ama baksana neler çevirmişsin arkamdan. Hayır öyle değil ben o tasarımı hiç önemsemedim bile sizinde beğeneceğinizi hiç tahmin edemedim. Mesele tasarımı neden bize vermediğin değil ki neden Tramba’ya sattığın. Tramba’yı tanıyorsun üstelik sakladın da. Evet ne desen haklısın da Defne haklı olmaktan çok yoruldum artık. Seni sürekli anlamaya çalışmaktan sürekli hak vermeye çalışmaktan sıkıldım. Bana biraz izin ver bu olanları kafamda nereye koyacağımı bir düşüneyim bilmiyorum yanlış bir şey de yapmak istemiyorum. Yanlış bir şey mi? Tamam peki sen düşün biraz bide şey  Pazar düğün var ya bizimkilere Ömer gelecek dedim sevindiler falan gelmek istersen davetlisin ama tabii bu durumda gelmek istemezsen de anlarım yani. Konuşuruz.”
 
İki buğulu gözlerden kanayan yaşlar akar içlerine Zeynep Alasya’nın sesiyle birlikte hayat şaşırtmaya devam edecektir hepimizi.
 
Öyle gariptir ki hayat
Ne olacağını bilemezsin
Bazen yokuş bazen uçurum
Gideceğin yeri seçemezsin
Küçücük bir kum tanesisin
Kendini önemli hissetsen de
Çok güçlü gibi gözüksen bile
Gözyaşlarını silemezsin
Hayat çok meraklıdır şaşırtmaya
Tam da sırrına erdiğini sandığında
Bildiğin ne varsa yalan aslında
Korktuğun ne varsa bırak arkanda
Lalala la lalala lalala la
 
Kaza geçiren arkadaşları Alp ve Şebnem’in yanına giderler hem geçmiş olsun için hem de sakin kafayla düşünüp yol alabilmek için. Masalımızda kritik bir eşik olacak iki insandır Alp ve Şebnem. Ömer Alp’in alçısına yalancı kuş resmini çizerlerken konuşurlar"Aşk insanın omurgasını un ufak etmek için mi var ben anlamıyorum ki? Senin omurgan serttir oğlum bişey olmaz. Yalan söyledi bana. Ne saklıyor bilmiyorum başkası yapsa hayatta müsemma göstermeyeceğim bir şey yapmış. İşle mi ilgili? Gidip kendi tasarımını rakip şirkete satmış. Tamam olabilir buraya kadar neyse diyelim de ama ben çizdim demiyor sorunca da söylemiyor ne bu şimdi? Kendince sebepler vardır belki. Nasıl senin bu yalancı kuşu sevmek için sebeplerin olduğu gibi. Ya işte durumu karışık yapanda bu işte Bir tarafta benim tanıdığım tatlı Defne bir tarafta söyleyeceğine bile inanmak istemediğim yalanlar. Yalancı kuş havalanır mı dersin? Belki de havalandı çoktan”  Yeni metaforumuz olan yalancı kuşun hikayesi şöyledir:
 
İhanetin adı göçmen bir kuşa verilmiş, Sadakatin adı ise; bir serçeye. Göçmen kuş bütün bahar ve yaz boyunca. Küçük köyün üstünde uçmuş serçeyle beraber. Küçük sinekleri, kurtları yemişler. Kış yağmurlarıyla şaha kalkmış, derelerden su içmişler. Masmavi gökyüzünde dans etmişler. Çiçek açan ağaçlara konup, papatya tarlalarında gezmişler... Birbirlerine söz vermiş kuşlar; Ayrılmayacağız diye. Ama kış gelmiş, Göçmen kuş adına yakışanı yapmaya kararlıymış. Serçe ise her zamanki gibi sadık. Ama sevgi de yabana atılmaz bir gerçek. Ayrılık acı, ihanet kötüymüş serçe için. Yaşamaksa önemli imiş göçmen için. O, baharların tatlı eğlencesiymiş sadece. Gel demiş serçeye benle beraber... Başka bir bahara uçalım. Serçe ise burda bekleyelim demiş yeni baharı Ama kış acımasızdır demiş göçmen. Yaşayamayız burda, aç kalır üşürüz. Serçe hayır demiş korunuruz kötülüklerinden kışın beraber. Göçmen inanmamış serçeye hayır demiş gidelim. Serçe için gitmek nasıl bir ihanetse yaşadığı yere kalmak da aynı şekilde ihanetmiş sevgiliye. Ve karar vermiş sevgiyi seçmiş. Uçacakmış yeni bir bahara... Göçmen ve serçe çıkmışlar yola. Ama serçe zayıfmış onun kanatları uzun uçuşlar için değil. Dayanamayacakmış bu yola. Oysa göçmenin kanatları güçlüymüş. Çünkü o hep kaçarmış kışlardan. Hep gidermiş zorluklarından kışın yeni baharlara. Bir fırtına yaklaşıyormuş. Göçmen hızlı gidiyormuş fırtınadan, yakalanmayacakmış. Ama serçe iyice zayıf kalmış, yavaşlamaya başlamış. Göçmene duralım demiş artık. Biraz dinlenelim. Göçmen itiraz etmiş, fırtına demiş, ölürüz. Serçe çok fırtına görmüş, kurtuluruz demiş. Ama göçmen yürü demiş serçeye birazdan okyanuslara varacağız. Serçe sevgisine uymuş ve peşinden son bir gayretle gitmiş göçmenin. Birazdan varmışlar okyanusa. Kurtuluşuymuş bu büyük deniz. Göçmen için çok iyi bilirmiş buraları ama serçe ilk kez görüyormuş ve sanki gökyüzünden daha büyükmüş bu yeni mavi. Serçe artık dayanamıyormuş, son bir sevgi sesiyle seslenmiş göçmene: Artık gidemiyorum.... Göçmen serçeye bakmış, bakmış ve devam etmiş. Okyanus çok büyükmüş, serçe ise çok küçük. Serçenin sevgisi de çok büyükmüş ama göçmen çok küçük... Mavi sularında okyanusun bir minik SADAKAT... Yeni bir baharın koynunda koca bir İHANET.

Ömer gördüğü her ayrıntıda solan yapraklarda esen rüzgarlar eşliğinde gördüğü kızıl bir saçta ki o kızıl saçları aramıştır ömrü boyunca lakin yazgı başka başka şekillerde çıkar insanoğlunun karşısına tamamdır oldum dersin hop yoluna bir dönemeç daha çıkarır. İçindeki Defne hasreti acısı korkusu ve sonsuza yazılmış aşkı depreşir her anında. İki kişinin aynı anda hem haklı ham haksız olduğu bir masal bizlere izletilendir.
 
Koray ve kabuslara dayalı tespitleri hasta yatağında yatan Alp’i bile delirtir. Ne çok konuşuyorsun Korişim ne çok konuşuyorsun adamın cenaze merasimini bile tasarladın iki dakikada hatta mirasını bile bölüştürdün yüzüne karşı Allah iyiliğini versin senin Koriş. :) Ömer hüzün bulutunda ilerlerken Defnemim de yanında İso ona yardım edebilmek için uğraşıyordur “Uyuyamıyorum İso bırak uyumayı gözümü bile kapatamıyorum olanlar hiç aklımdan çıkmıyor durup durup gözümün önüne geliyor rezil oluşum o şirkettekilerin daha da fenası Ne en fenası? Bunlara yeterince üzülemiyorum bile. Aklımda kalbimde bütün hücrelerimde Ömer var yeter ki aramı düzelteyim ben başka bir şey istemiyorum valla ne diğerleri ne şirket umurumda bile değil. Bir keresinde şuranda yaşamak istiyorum demişti. Şimdi bende bir kuş olup onun omzunda yaşamak istiyorum. Ömrümün sonuna kadar uçmamaya razı bir kuş Yeter ki birlikte olalım. Bu adam beni delirtiyor ben iyice manyadım ha. Ya bi dur sakin bakıcaz vardır elbet her şeyin bir çaresi. Yok İso bu sefer yok”
 
Ömer Necmi ve Sinan’a Defne’yle evlenmeye karar verdiklerini söyler. Nihayet durumun idrakına varan Sinan ve Necmi  anca uyanırlar ne diyelim Günaydın. Kızcağızın neden çırpındıkça battığını neden bu şekilde davrandığını çözünce hemen Defneyi arayıp her şeyi Ömer’e anlatmak istediklerini söylerler “Yapmayın sakın Sinan Bey sakın yapmayın ben bunca zaman sakladım onu şimdi Ömer’in bunu böyle öğrenmesi hiç iyi bir şey değil benden nefret eder ya düşünsenize KİRALIK AŞK korkunç bir şey. Ömer’i kaybetmeyi göze alamam ben nolur söylemeyin lütfen. Peki sen bilirsin”
 
Ömer’in evde olduğunu sanarak gece Defnem kırmızı kapılı eve gelir lakin kimse yoktur ve gelir umuduyla kapının önünde beklemeye başlar ta ki sabah olup Şükrü abi onu saksının başında uyandırana kadar bekler. Defne Ömer’in kapısının önünde Ömer de orada Defne'sinin anılarıyla bahçede aynı acının iki farklı mekanda çekilişi sunulur bizlere. Evin içinde Şükrü ile Defne kahvaltı yaparken yine muazzam bir tespit yapar Şükrü abimiz “Defne senin anahtarın yok muydu? Vardı da ben onu unutmuşum. Ömer Beyin kapısının önündesin ama içeri giremiyorsun. Ömer Bey sana anahtarını bırakmış ama sen onu yanlış yerde tutmuşsun anladım.”
 
Ömer evine döner ve Defne'siyle karşılaşır “Ne bu halin Çok mu kötü görünüyorum? Yorgun görünüyorsun. Yorgunum evet her şeyden tüm bu olup bitenlerden. Abim evleniyor ama gidemiyorum. Seninle konuşmak istiyorum. Şu düğün bir geçsin öyle. Gelicekmisin? Gelicek demişsin ayıp olmasın.” Sana da hiç kıyamıyorum Defnem ama seninde dediğin gibi senin şu adama yaptıkların mecburiyetler ve sırlar yumağı içinde karmakarışık olunca ipin ucunu bulup çözmek o kadar kolay olmuyor işte. İso da ileride başının belası olacak Gudubet Halayla tanışır düğün telaşı sırasında. Hayat çok acayip ama Meriç Hanım daha da çok acayip bir akla sahip.
Ömer’e derdini anlatabilmek için sürekli konuşmak isteyen Defne’ye ördüğü duvarların onun canını acıttığını bilerek ısrarla sonra konuşalım diye ultimaton verir arabayı sert bir şekilde durdurarak. İso'nun Ömer’e anlattığı gibi Defonun hatası kendine bütün golleri kendi kalesine.
 
Defne ilk olarak Ömer’in hediye ettiği elbiseyi giyer ama teknik taktik hareketler hiç ona göre olmadığı için elbiseyi değiştirir. İnsan başka bir yolu kendine uygun görünce etkileyeceğini bile bile kolayı kendine seçmez canım Defnem benim.
 
Yasemin Sinan’a yeni fikirlerini anlatmak için gelince aralarında geçmiş yaptıkları yüzünden oluşan güvensizlik baş gösterir ve Yasemin üzgün kırgın olarak şirketten ayrıldığını belirterek oradan ayrılır. Artık yeni bir akışa girer hikayemiz olayların seyri yeni başlangıçların ilk basamaklarını hazırlar.
 
Düğün sonrası Defne ve Ömer nihayet konuşmak için sahildeki banka otururlar kozlar artık paylaşılmalıdır “Ömer ben seni çok seviyorum o kadar çok seviyorum ki bunu sana hiç anlatamam o yüzden bütün bu saçmalıklarım tutarsızlıklarım hep bu yüzden. Tamam konuşalım çözelim bunu duygu seli yapmayalım yani sen bana sor ben anlatayım sana.  Deniz’i nasıl buldun nasıl iletişim kurdun tasarımı satmak için?  Ben bulmadım o geldi bana teklif yaptı.  Ne söyledi sana?  Bu çizim senin mi dedi bende evet dedim. Bana benim değil demiştin? Paraya mı ihtiyacın var?  Hayır evet  Neden bana söylemedin? Bu ayrı bir konu Öyle ayrı konularımız mı var birbirimizden sakladığımız? Bence bu karşındakini nereye koyduğunu gösteriyor. Evet öyle biliyorum kafanda hiçbir yere koyamıyorsun söylediklerimi. Doğru koyamıyorum çünkü sen durumu çözmeye çalıştıkça daha da karmaşık hale getiriyorsun? Seni tanıdığımı sanıyorum o kadar yalın net bir insan diyorum şüpheye yer vermiyecek hareketlerin doğallığın Sana kendimi nasıl anlatayım bilmiyorum ki haklısın? Defne ben sana evlenelim dedim Ben de kabul ettim. Ama hemen değil düşünmek istedin zaman istedin. Çünkü zamana ihtiyacım vardı Ve de paraya. Tam evet diyorum bu sefer Defne’yi çözdüm diyorum hiç beklemediğim bir anda yine darma dağınık ediyorsun beni. Sen buna sevmek mi diyorsun gerçekten? Tamam dinlemek istiyorum seni çünkü eminim bir açıklaman vardır. Hadi anlat ikna et beni. Neye? Sana inanmam gerektiğine ikna et açıkla. Açıkladım zaten Ömer tabii ki sen şahane bir adamsın insan olarak duruşun beni kendine hayran bırakan yanların ama bazen de çok zorsun bu kadar zor olmamalı ben elimden geleni yapıyorum ama bu sana yetmiyor. Ne olursa olsun  Defne’nin bir bildiği vardır demen lazım biz bambaşkayız Ömer. Öyle miyiz? Öyleyiz bu kadar zor olmamalı benimle olman sorgulamaman bana güvenmen Defne’nin bir bildiği vardır demen lazım nedir senin bu güvenle ilgili sorunun. Ben insanlara güvenmek üstüne kurmadım hayatımı ben sadece kendime güvenirim ama sen şimdi iki kişi olmaktan bahsediyorsun. Ben hayatım boyunca böyle sınava mı tabii tutulacağım Ömer senin bana sorgusuz sualsiz güvenmen lazım. Doğru söylüyorsun güvenmiyorum?”  Yine Sertap Erener’den Yalnızlık Senfonisi çalar. Köprüler yakılır ayrılık nöbete tabi tutulur. Ömer arkasına bakmadan giderken Defne bölüme son noktayı koyar;
 
“ Hayat bize her zaman küçük oyunlar oynar. Bazen biz kurarız oyunu bazen de kendimizi başkasının kurduğu oyunun içinde buluruz. En zoru budur. Her şey öyle yabancıdır ki bilmediğimiz kuralları eğri büğrü rollerin içinde kayboluruz. İşte tam da böyle oldu bu rol büyük geldi bana hikayem yanlış yerden başladı. Şimdi yeniden sil baştan başlıycak her şey doğru yerden olduğu gibi. Çünkü kendim olmaya ihtiyacım var. Kendim olmaya yeniden mucizelere inanmaya. Evet bu sefer başaracağım mucizemi kendi ellerimle yaratacağım göreceksiniz”

Ben de yazıma son noktayı anlamı çok büyük olan bir Şebnem Ferah şarkısıyla koyuyorum..
 
SEVGİYLE SAĞLICAKLA MUCİZELERİN ÇOK OLDUĞU ZAMANLARA BİRLİKTE ULAŞMAK DİLEĞİYLE
 
GÜCÜN VAR MI SEVGİLİM DERİN SULARDA İNCİ TANESİ ARAMAYA 
CESARETİN KALDIYSA HALA BENLE AŞKTAN KONUŞMAYA 
SÖYLE CANIM SEVGİLİM HAYAT BİZE OYUN OYNUYOR OLABİLİR Mİ 
YORGUN GİBİ BİR HALİN VAR DUYGULARIN KARIŞIK OLABİLİR Mİ 
SİL BAŞTAN BAŞLAMAK GEREK BAZEN HAYATI SIFIRLAMAK 
SİL BAŞTAN SEVMEK GEREK BAZEN HER ŞEYİ UNUTMAK 
BİZE YAZIN!
Ad
Soyad
e-mail
Mesajınız
GÖNDER