Canım Düğmem, nasılsın? Görüşmeyeli ne kadar da büyümüşsün
sen öyle. Bak sana söz verdiğim gibi babanı anlatmaya geldim. Gördüğüm
kadarıyla babanla birbirinize iyice alışmışsınız. Belki daha sonra sen de bana
annenle babanı anlatırsın, ne dersin?
Düğmecim, senin babanın içinde inatçı bir çocuk var biliyor
musun? Bunun nedeni biraz da babaannenle deden. Şimdi bana kızacaklar ama
kızmasınlar. Sadece azıcık dertleşeceğiz seninle. Yoksa babanı da, dedeni ve
babaanneni de ne kadar sevdiğimi herkes bilir. Hele baban, kalbimin baş
köşesindedir annenle beraber…
Baban, Cevher prensi olarak başlamış hayata. Ailenin el
üstünde tutulacak küçük oğlu olarak almış ilk nefesini, ayağına taş değmesin
diye pervane olmuş herkes. Deden, gelecek planları yapmış baban için ama baban
kendi yoluna gitmeyi seçmiş. İstemeye istemeye de olsa desteklemiş deden, ta ki
evlenme çağına gelene kadar. Baban daha çocukken Melek teyzenle evlendirmek
üzere Salih dedene söz vermiş Bayram deden. Sonra bir şeyler yaşanmış, babanla
annen nikah masasında yerini almış böylece. Buraları zaten biliyorsun
anlatmıştım. Ama biraz babanın gözünden bakacağım bu meseleye.
Baban, annenle evlenmek istememiş. Ama deden tüm imkanlarını
geriye çekeceğini söylediği için evlenmek zorunda kalmış. Burada babana da
kızmıştım Düğme, istemediği bir evliliği sırf para için yaptığı için babana da
kızmıştım. Sonra düğün gecesinde o şekilde bıraktığı için de kızmıştım. Hatta o
günlerde babandan hiç hoşlanmamıştım. Sonra bir gün bir sözüyle, bir
hareketiyle kalbimi kazandı baban. Geleceğim oraya, azıcık sabret bakalım.
Baban, babalığı Mehmet’le öğrendi Düğmecim. Aslında Mehmet’i
hiç istememişti, ne üzücü bir durum Memo için. O yüzden bu durum aramızda sır
olarak kalsın, sakın abin bilmesin. Hem baksana Memo doğduktan sonra nasıl da
güzel baba oldu oğluna, baban. Senin haberini aldığında ise çıldıracak kadar sevinmişti.
Hele o ilk ultrason anın… Düğme, baban sana aşık oldu kuzum. Hep bir kız bebek
istiyordu baban, annene benzeyen, güzel bir kız çocuğu geçiyordu kalbinden. Sen
geldin, babanın kalbinde bir aşk daha filizlendi. Sen hayatlarına güneş gibi
doğdun tatlı Düğmem.
Babanın başına ne geliyorsa bencilliğinden geliyor, biliyor
musun Düğme? Anneni hep bencilliğinden dolayı kırıyor. Annen, baban gibi
imkanları geniş, sevgisi sonsuz bir ailede büyümedi. Annen, sevilmeyi
Cevherler’le öğrendi. Annen, baban onu çok sevsin istedi. Baban da çok sevdi
ama kendini bir tık daha fazla sevdi Düğme. Çünkü baban hayatı boyunca
sevilmiş, el üstünde tutulmuş. En büyük aşkı çevre olmuş.
Baban okumayı, yeni şeyler öğrenmeyi hep çok sevmiş Düğme.
Bir eli yağda, bir eli balda büyürken bile hayatını okumaya adamış. Tatillerde
vaktini boş boş geçirmek yerine okumayı tercih etmiş. Şimdi “Neden bu kadar
okumaya tutkun?” diye sorup onu anlamazsak haksızlık ederiz. Çünkü kitaplar en
yakın dostu olmuş babanın, sığınağı olmuş.
Baban, işi aşktan önce tutmuş işte. Annen hayatına zorla
girdiğinde de anneni istememek için sağlam bir nedeni varmış. Fakat sonra aşkın
apansız bir duygu olduğunu, istese de kaçamayacağını anlamış; bırakmış kendini rüzgara.
Her şey çok güzel gidiyormuş ama bir gün ılık ılık esen rüzgar, soğuk rüzgarlara
bırakmış yerini. İşte o zaman baban yalpalamış, ne yapacağını bilememiş. Ne yapacağını
bilemedikçe de annene ve size zarar vermiş.
Çünkü kendini hiç bilmediği bir dünyada buluvermiş. Babanın
dünyasında yalanlar, oyunlar yokmuş. Kocaman yalanlar sarmış bir anda etrafını,
şaşırmış baban. Annense babanın etrafını saran o koca yalanın içindeki en
hatasız kişiymiş. Ama baban sağa sola çarparken annenin kalbinin paramparça
olduğunu da görememiş.
Babanın en büyük hatası anneni dinlememek Düğmecim.
Konuşarak anlaşabilecekleri meseleleri kendi içinde büyütüp büyütüp
unutulmayacak sözler etmek. Hani dilinin kemiği yok derler ya aynen öyle.
Babanın sözlerini ölçüp tartıp söylemesi gerek işte, ah bir ölçse, tartsa.
Ama senin baban kocaman kalpli bir adam Düğme; bakma sen
söylendiğime, kızdığıma. Babanı öyle severim ki, pamuklara sarar sarmalarım…
Düğme, annen ve baban birbirlerine delicesine aşık iki güzel kalbe sahip.
Birbirlerini dinlemeyi öğrendiklerinde her şey bahar bahçe olacak, her yandan
çiçekler açacak. Sen merak etme, her şey yavaş yavaş yoluna girecek.
Yine ne kadar çok konuştum değil mi Düğmecim? Artık mektubun
ucunu yakma vakti geldi. Bir dahaki sefere kimi anlatmamı istersin? Aaa, ne
çabuk uyudun?
Tatlı rüyalar güzel Düğmem…