Düğmecim… Nasılsın? Dinlendin mi biraz? Eh biraz da
büyümüşsün, nihayetinde kaç gündür nefes alıp veriyorsun bizim gibi. Kuvözde
tek başına sıkılma diye sana mektup yazmak istedim. Bugün sana anneni
anlatacağım...
Düğme… Annen, kalbinin kırıklıklarını, zihninde beliren acı
hatıraları şimşek çakan gözlerinin ardında saklamayı çok iyi bilir. Eğer bir
gün onun gerçekten pes ettiğine şahit olursan bil ki o anda da düşündüğü siz,
hazineleri olacaktır. O günleri görürsen eğer -ki umarım hiç görmezsin- sakın annene bozulma.
Sana biraz annenin çocukluğundan bahsedeyim Düğmecim. Annen
ve Bayram deden aynı köyden. Hatta Bayram deden ve annenin babası Salih arkadaşlar,
aralarında birtakım sıkıntılar olduğu için yolları ayrılıyor zamanla. Yıllar
geçiyor tekrar karşılaşıyorlar. O zamanlar annen daha 8 yaşında. Annenle
babanın yolları da böyle kesişiyor işte.
Annen, yoksul bir çocukluk geçirmiş Düğme. Bir de hiç sevilmemiş.
Babası onu ve teyzen Melek’i hep hor görmüş, kötü davranmış. Çocuk kalbine
dokunduğunda acılarını hissetmen hep bundan. Siz, çocuklarıyla yeniden çocuk
oluyor annen. Göreceksin bak, seninle oynarken nasıl da gülecek gözlerinin içi.
Annen, hırslı bir kadın Düğme. Çalışmış, çabalamış İstanbul’a okumaya gitmiş.
Orada da sevmiş bir genci, önceleri mutluymuş, sonra bir gece gözlerinden
sevinci çekip almış o genç. Sen onu hiç tanıma, senin pembe dünyana kir
sıçratmasın o genç. Dilerim, nefes aldığın müddetçe öyle insanlarla tanışmazsın
güzel Düğmem.
İşte böyle sürmüş annenin hayatı Düğme, sonra bir gün
babanla kesişmiş yine yolu. Annen çok hatalar yapmış babanla evlenmeden önce.
Çok kalp kırmış.
Annenin çok hatası var Düğmecim. Belki sen büyürken yeni
hatalar yapacak, belki seni de üzecek. Belki çok kızacaksın ona, kötü şeyler
söyleyeceksin. Ama emin ol annen kötü bir kadın değil. Sadece her şeyin kendi
istediği gibi olmasını bekleme gibi kötü bir huyu var. Bu da çevresine ister
istemez zarar veriyor. Bazen tüm bu yaptıkları pişman ediyor anneni ama her şey
için geç oluyor tabii. Böyle zamanlarda ben de çok kızıyorum annene. Bir yandan da kalbim acıyor.
Neyse ki değişiyor Düğme… Annen, anneliği iliklerine
kadar hissettikçe değişiyor. Annen, kalbi hazineleri için attıkça değişiyor.
Esasında bir insanın yaşayabileceği tüm trajedileri yaşamış bir kadın annen.
Hal böyle olunca da yüreğin burkuluyor. Ama tüm bu yaptıklarının ona da zarar verdiğini
gördükçe daha da kızıyorum annene. Sonra düşünüyorum, onun yaşadıklarını ben yaşasam
güçlü kalabilir miydim diye? Kalamazdım Düğme, ben annen gibi güçlü bir kadın
değilim.
Annen, hiç sevilmemiş Düğme. Sevgiyi, Cevher Ailesi’yle
öğrendi biliyor musun? Ne acı değil mi, baba sevgisini Bayram deden sayesinde tattı ilk kez. İlk kez ona birinin aşık olduğunu gördü.
Kalbi attı Düğme, baban annenin nabzını hızlandırdı. 8 yaşından beri aşık
olduğu o güzel gözlü çocuk midesinde kelebekler uçuşturdu. Ama yine bir yanı eksikti
işte. Sen, tanıştığınız o anda annenin elini sıkı sıkı tuttun ya nasıl da mutlu
ettin onu. Annene güven Düğme… Annenin hayatındaki en büyük eksik ona
güvenilmesi. Baban da güvenmiyor annene, bu çok kırıyor onu. Tamam kabul, annen
yalanlar söylüyor. Ama artık o yalanlardan uzak bir hayat kurmak istiyor baksana.
Kurabilir elbet. Kurmalı da.
Ah Düğme… Senin annen de baban da çok inatçı biliyor musun?
Oysa ki tüm sıkıntılarını çözseler de sen onların arasında mışıl mışıl uyusan…
Ne güzel olur değil mi Düğmecim? Ama merak etme olacak. O iki inatçı keçi,
anlaşmayı bilecek. Birbirlerini kıracaklar farkındayım ama ne yaparsın güneş
bile heybetli dağların arkasına gizlenir geceleri. Güzel günler de gizleniyor
şimdilik. Ama gelecek, güneş yeniden doğacak. Sen şimdilik annenin şefkatli
kollarında ısın, baban da seni saracak.
Düğmecim, senin uykun gelmiştir şimdi. En iyisi şimdi güzelce
uyu, ben bir dahaki sefere babanı anlatacağım sana. Tatlı rüyalar güzel Düğmem,
rüyanda mutlu ailenizi gör. Anneni, babanı, ablanı, abini gör...