Olanlardan şaşkına dönmüş Defne hayatının erkeği olduğunu
idrak edemezken Ömer’in kollarında ustasının mesajını iletir Ömer’e;
“Rüzgâr geliyormuş. Ben de farkındayım rüzgâr geliyor.”
Şaşırmalara doyamayan Defne;
“Ben hiçbir şey anlamıyorum hava muhteşem yazın ortasındayız ne rüzgârı
ben anlamadım.”
Gelelim türlü oyunların oynandığı ama sonunun hep mutluluğa
kapı araladığı 4.bölüme..
Hırsız damgası yiyerek Ömer tarafından işten kovulan
Defnenin kendini anlatmak derdiyle Ömer’in önüne dikildiği o muhteşem anlara
şahit olan repliğe ve Kiralık Aşk’ın kütüphaneme kattığı JANE AUSTEN imzalı HASAN ALİ YÜCEL çevirili
AŞK VE GURUR kitabına çaktığı selamla;
“Sizsiniz inatçı olan Aşk ve Gurur’daki adam gibi inatçı ve ön yargılı
köşeli yanlarınız var ama yanlış olduğunu bildiğiniz halde vazgeçmek gururunuza
dokunuyor. Filmdeki Liz çok haklı; erkekler kibir ve gururları yüzünden
kendilerini harcarlar. Haklı olabilirsin işinin başına dönebilirsin. Ben iş
için gelmedim. Hoşçakalın. GİTME. Siz bana hırsız dediniz.”
İleride daha da meşhur olacak asansör sahnelerinin en
etkileyici olanlarından biri yaşanır.
“ÖZÜR DİLERİM”
Derin bir nefes alıp sözde nişanlı olarak İtalyan
misafirleri ağırladıkları ve ilk kez birlikte yemek yaptıkları mutfak tarihe
altın haflerle yazılacak repliklerin merkezi olacaktır.
“Fransız usulü soğan çorbası. Soğan mı? Ömer Bey böyle bi ucuza kaçıyor
gibi olmuyor mu? He Ömer Bey Heh siz bu Fransız çorbasını boş verin de bakın ben
şey diyorum. Böyle güzel kıymalı Uşak tarhanası yapalım. Üzerine de böööyle
böööyle bir tereyağı gezdiririz. Pul biber. E biraz da pul biber ektik mi
misafirler bayılır. Sen onu başka bir gün yap. Bugün Fransız usulü soğan çorbası
yapacağız. Soğan diyo ya pinti.”
Misafirler gelir ve sözde nişanlı rollerine bürünürler.
“Defne benim hayatımın aşkı. Sinyor hayatımın aşkı olduğunu söylemiş
miydim!”
İtalyan çift hayran kalır romanlara konu olacak bu aşka. Yazar
olan Melek Hanım anlatmaya başlar kitaplarında yazdığı aşkın hallerini;
“AŞKIN; üç evresi vardır. Birincisi; uzaktan yakına aşk yani biz buna görme,
etkilenme ve karşı tarafı etkileme deriz yani aşkı uzaktan yakın etme hevesidir.
Yukarıdan aşağıya aşk ikinci aşamadır bununla önce beyniniz uyuşmalı sonra
gözleriniz sonra dudaklarınız sonra da…”
AŞKIN tarifi bana göre gözlerle anlatılan sayfalar dolusu
romandır. Ve DEFÖM AŞKININ simgesi olacak “Sonsuz Aşkımızın İlk Yıldızı” parıl
parıl parlamaya başlar tüm ihtişamıyla.
Bu muhteşem an’ı misafirlerin "Bacala Bacala “alkışları
böler. "Parçala
mı?” diye sorarken Defne “İlk gün aşığı gibi.” olan DEFÖM’ün
busesi yarım kalır.
Çetrefilli oyunların ardı arkası kesilmeyip benim de aldığım
derin nefesler o pissssss Yasemin’in sayesinde tekrar yarım
kalırken güce tapan insanların mutlaka kendi kurdukları tuzaklara düşeceği bir
5.bölüm karşılar beni.
Neriman’ın; “Ben ismiyle var olanlardanım”
nidaları eşliğinde Defne gene kalbinin kapılarını Şükrü abiye açar;
“İnsanın ruhu yorulur mu? Benim ki çok yoruldu biliyor musun? Son
zamanlarda yaşadığım şeyler çok ağır geldi. Yorulur tabi incinir, kırılır, bükülür
hele bide gençsen, tecrübesizsen ufacık bir rüzgârdan bile etkilenirsin. Böyle
biri sanki kalbimi bööööyle çamaşır gibi sıkıp atıyor sanki ruhumu yani ay ben
ne diyom ben ya. Merek etme geçiyor; ya o yorgun ruhla yaşamayı öğreniyorsun ya
da ONU DİNLENDİRECEK BAŞKA BİR RUH BULUYORSUN böyle bu işler.” Ah Şükrü
abim sen olmasan…
Benzin gibi keçiboynuzu pekmezi içen aşk meşk işlerine hiç
basmayan kafasıyla Neriman’ın “İnsan mısın sen safoz” diye
bağırdığı Defne içine düştüğü durumlara rağmen şıp sevdi, komik, bolca
eğlenceli,”Muhteşem, hani böyle sırtını güvenerek hiç korkmadan yaslayacağın
insanlar var ya tam işte öyle biri “olan Sinan’a moral verirken
söyle der kendi kaderine küserek;
“Ama siz yine de hayal etmekten vazgeçmeyin hiç olur mu? Hayat
kazananlar kaybedenler diye ikiye ayrılmıyor. Kazanmaktan başka şeyler de
istiyoruz biz ee sonuçta insanız. Sen ne istiyorsun? Yeniden hayal kurabilmek
ama işte oyun bitene kadar bana yasak.”
Yazı devam ediyor...