Kiralık Aşk: Anka kuşu ile deniz feneri masalındaki repliklerin büyüsü - 1. Kısım

“Hayat; siz planlar yaparken başınızdan geçenlerdir derler yani biz her şeyi planladığımızı sanıyoruz ama kader oyununu istediği gibi oynuyor ve kendimizi hiç bilmediğimiz bir yerde buluyoruz. Mesela bazen hayat bizi alıp bir kuyunun dibine atıyor sonra birden bulutların üzerine çıkarıyor. İşte bu yüzden mucizelere inanmak lazım. En kötü günde bile burada bittim hiç çıkış yok dediğimiz anda bile mucizenin gelip kapınızı çalacağına inanın. Bunu size mucizeyi gerçekten yaşamış biri olarak söylüyorum. Bu benim hikâyem...”
 
Hangimiz bunu duyduğunda 69 haftalık bir maceranın özeti olacağını tahmin ederdik. En azından ben hiç tahmin etmeyenlerin safındayım sevgili gönüldaşlarım. Zamanın bizi alıp diyardan diyara savurduğu rüzgârların içine hapsolmamışken daha içimi kaplayan kelebeklerin nedenini kavrayamamışken buldum kendimi masalın içinde. Çok başka bir maceraya demir attığımı için için sezerken birden çok farklı bir adam karşıladı beni;
 
“Koray bu kız bizim ayakkabıları giymesin. Bir kere boş bakıyor yani gözlerinin arkasında beyin olduğuna ikna olamıyorum. Kadın dediğin seçilmez seçer.”
 
Değişik olma yolunda ilerleyen bu masala kendimi kaptırmaya başlamıştım. Saçları güneşten izler taşıyan, ışıl ışıl bakmayı çabalamadan becerebilen, hafif arızalı, bolca atarlı sakar ama bir o kadar da tatlımı tatlı, kızıl beyaz uyumunun büyüsünde Defne Topal adında bir masal kahramanı. Yanında kara yağız mesafeli ama sanki içinde açmak için bekleyen tomurcuğa ait bakışları olan, disiplin ve çalışma kumkuması, kahve bağımlısı esmerlerin şahı olmasına aday ileride cillobistan başkonsolosu ilan edilecek olan Ömer İplikçi namı-diğer Sinyor İplikçi.
 
İleride bu tanımlamalara defaatle değineceğim için şimdilik bu kadar yazsam yeter galiba. ^^
 
“Ben nasıl başlayayım, nerden anlatayım bilmiyorum ama benim için hayat buralarda değil yani nasıl göründüğün, kaç takipçinin olduğu beni hiç ilgilendirmiyor. Ben gerçek bir şey arıyorum evin kapısını kapattığında içeride de gerçek olabilen bir şey anlatabildim mi?"
 
Ne istediğini bu kadar iyi bilen bir adamla hayat kafa bulmaya kararlıdır aslında ve karşısına çıkan garson bir kızla şunları yaşar;
 
“Allahın manyağı bıraksana kolumu. Ne aşkı, ne sevgisi ne diyorsun sen kardeşim böyle bir hizmetimiz yok bizim ne sandın ya. Tamam, kızma kızdan kurtulmam gerekiyordu amma abarttın ya. Kızdan mı? Bak kıza yazık değil mi ona. Sen ne hakla böyle numaralar çeviriyorsun üstüne bide beni kullanıyorsun. Ne iğrenç, ne mikrop, ne pis bir herifmişsin. “
 
Ömer Beyi'n zorla öptüğü o garson kız neticede okkalı bir Defne tokadı ile cevap verir Ömer İplikçi'nin narin yüzüne.
 
Sahneye iyi mi kötü mü çok da kestiremediğim içimde bir yerlerde gizli gizli nedensiz sevdiğim aslında kötü cadı postuna bürünmüş şefkatli bir anne olma potansiyeline sahip THE KADIN Neriman İplikçi kısaca Nöro dahil olur. Ona göre safoz olan Defne'ye cilt cilt erkekleri çözme(tavlama) kılavuzu sunar.
 
“Erkek dediğin teknik taktiktir. Teknik taktik dediğinde kılık kıyafetten başlar. Bizim ki zevk sahibi kadınları beğenir. Teknik taktik kitabının ikinci kuralı topuklu ayakkabı giyeceksin ama o topukların üzerinde spor ayakkabı giymiş gibi rahat olacaksın. Süzülerek yürüyeceksin. Şekerim bir kadın için güzellikle rahatlık ters oranlıdır. Yani ne kadar rahatsızsan o kadar güzelsindir. Gülümse cam kırıklarının üzerinde yürürken bile gülümseyeceksin. Erkekler yanlarında mutlu pozitif kadın görmek isterler o yüzden biz kadınlar evlenene kadar gülümseyip, evlendikten sonra ömür boyu surat asarız. Haaaahaaayt bide erkekler böyledir kendilerine benzeyen şeyleri severler bu hiç sekmez.”
 
Dert ortağımız Şükrü abimizin Defne ile ilgili ilk tespiti şahanedir.
 
“Aferin hayatta neyin önemli olduğunu bilen bir kızsın.”

Yazı devam ediyor...
BİZE YAZIN!
Ad
Soyad
e-mail
Mesajınız
GÖNDER