Böylece ilk kıvılcım, ilk cemre düşer Sinyor İplikçi'nin
gözlerinden gönlüne. Pazı sarması şoku ve kırmızı kapının büyüsü ile birlikte
gözler birleşir.
İkinci bölüm bir de bakıyorum dünyanın kurtuluşunun reçetesi
karşılıyor beni;
“Valla bu adamın on tane çocuğu olsa dünya kurtulur misss.”
Defnenin sebze suyu
sıkarken ettiği bu sözler benim Kiralık Aşk tarihimin ilk adımları olmakla
birlikte Ömer’in de yüreğindeki ilk gerçek gülmenin sebebi oluyor sayın gönüldaşlarım.
Bu gülüşü gören Defnem durur mu benim KA Defterime itinayla not düşeceğim bir
söz daha ekler tüm sıcaklığıyla;
“Ee gülüyorsunuz siz. İlk defa sizi gülerken görüyorum. Ananem hep şey
der benim; bir insanın ruhunu ya uyurken ya da gülerken görsünler gerisi POZ."
İleride sıklıkla adına rastlayacağımız nurlar içinde uyuması
için duacı olduğum bilge çınar Sadri Usta çıkar karşımıza Ömer’in
yol göstericisi olmakla birlikte hepimizin hafızalarına iz bırakacak sözlerin
mimarı şöyle der yetiştirdiği çırağı olan Ömer’e..
“Hayat sadece senin baktığın yerden göründüğü gibi değildir. Bazen
böyle kendini geri çekeceksin resmin bütününe bakacaksın sadece senin gördüğün
gibi değildir hayat.”
Rüzgârın esmesine ilk şahit olan olarak Sadri Ustam ne
olduğunu anlamasa da Defne’ye Ömer’e iletmesi için bir mesaj gönderir. Tarihin
akışını değiştirecek ve hepimizin asla unutmayacağımız bir tanımın mimarı
olarak der ki;
“Aslında bana haber verdi. Defne’ye güvenebilirsiniz dedi. Apollon'un
değil de Ömer’in Defnesi olduğunu ve rüzgârların bir yerlerden esmeye
başladığını ve bunu hissettiğini." bilmesini ister.
Bizim sorulan tüm
soruları ithaf ettiğimiz Şükrü abimize de Ömer sorar;
“Aklım başımda değil Şükrü bana bir şeyler oluyor.”
Aşkın bünyede tüm hücreleri istilası başlarken Ömer’in
asistanı olan Defneye tavrı sert bir kayaya çarptığını bir kez daha ispatlar.
“Diyorum ki bana spor olarak bağıracaksanız ben size hiç boşuna cevap
vermeyeyim belli ki tersinizden kalkmışsınız."
Üçüncü bölümde Defne’nin Ömer’i tanıma çabaları devam
ederken az buçuk bir kanıya varmaya başlar ona göre;
“İki tane Ömer var. Biri böyle
işkolik ciddi öbürü de romantik duygulara önem veren bir Ömer aslında bence
gerçek Ömer’i kimse tanımıyor.”
Masalımızın ara bulma uzmanı olan Şükrü Abimiz Ömer’i tanıma
kılavuzuna bir madde daha sunar ilk görüşte sevdiği asistan Defne’ye,
“Onun dilinden anlamak için biraz kitap karıştırmak usul adap bilmek
gerekir."
Geleyim bu bölümün en can alıcı anına. Ruhumda önemli bir
yer edinecek , rüyalarımı süsleyen ve benim için aşkın ilk kanıtı olan o ilk
Dansın olağanüstü karşılaşma anına.Lacivertler içinde masallardan fırlamış gibi
gelen mucizevi güzellikteki kızıl saçlı bir peri kızı, herkesin aklını başından
alan Defne ile bakışlarını ondan alamayan kalbinin kilidinin açılma sesini tüm
yüreğimle hissettiğim prens Ömer
İplikçi;
“Ne içersin? Ben mi? Ben içkiniz
bittiyse gideyim bardan bir şeyler alayım. Böyle bir şeye izin verirsem nasıl
bir kavalye olurum. Kavalye mi dedi o?”
Ellerin ve bakışlarla birlikte yüreklerinde birleştiği ilk
dans ve ilk aşkın melodileri çalınır kulağıma
Bizim masalımıza çok özel şarkıların mimarı olarak dahil
olan AYDİLGE
de selam olsun;
“Benimle gel gülümse gel. Hayat bazen zor olsa da yine güzel. Yağmur dinmiyorsa, yollar bitmiyorsa sen
üzülme bir gülümse gel benimle. Her şey bitti derken şansım döndü birden AŞK
öyle bir MUCİZE…
Yazı devam ediyor...