"İnsana özgü bir yeteneksizliktir yaşayamamak.’’ demiş
Dostoyevski daha sonra eklemiş ‘’Her mutsuzluğun ötesinde yine yaşam bekler.’’
Poyraz daha
12. bölümde istemişti bu derneğin kurulmasını. Henüz yolun başındayken… Adı
üstünde başından beri tek isteği sevilmek ve yaşamaktı. Pek çok kez ismine
yaşamak denilen hayatına isyan etti ama bana kalırsa bir o kadar da sevdi.
Belki hayatını
değil ama yaşamayı sevdi. Bu kadar acıyı yaşamayı sevmeyen bir insan nasıl
kaldırabilirdi zaten?
Yeni bölüm
fragmanında geçen şu replik mesela yine hepimizin kalbini derinden sızlatacak
gibi görünüyor.
Poyraz
Karayel’in en güzel noktası da bu bence. Önce kalbimize, vicdanımıza hitap
ediyor. Sonrasında akıl zaten o doğrultuya göre devreye giriyor.
‘’Bu dünya
var ya albayım kötü insanlar yüzünden kötü bir yer değil. İyiler yüzünden böyle.
Hiçbir şey yapmıyoruz, öyle seyirci gibi izliyoruz.’’ Galiba yeni bölümün en
düşündürücü sahnesi bu sahne olacak.
Ne
yapıyorsak kendi kendimize yapıyoruz aslında. Yoksa hangi balık boğmuş kendini;
Hangi serçe atlamış damdan?
Bir zamanlar
duvar yazısında bile anlattılar aslında. ‘’Geç kaldık.’’ demeyelim.
Esas
konumuza dönersek, Poyraz Karayel’i Sevme ve Yaşatma derneğinin bir resmiyeti
yok maalesef, ancak Poyraz için bunun pek bir sorun teşkil edeceğini
düşünmüyorum. Onun dünyanın en güzel Ayşegül’ünü ve Sinan’ını sevdiği kadar
beceremeyiz sevmeyi belki ama biz de onu sevmeye devam edersek derneğimizin
amacına ulaşacağını ve Poyraz’ın isteğini yerine getirmiş olacağımızın
güvencesini verebilirim.
‘’Sevmek zor geliyor. Alışmamışım
yoruluyorum. Her an sevdiğimi düşünemiyorum. Bazen atlıyorum. Boşluklar oluyor.
Bunları boş sözlerle doldurmaya çalışıyorum. Oysa ben her an sana bakmak, bir
sözünü kaçırmamak; bir kıpırdanışını, yüzünün her an değişen bütün gölgelerini
izlemek, her an yeni sözler bulup söylemek istiyorum. Her mevsimde, her
gittiğimiz yerde, insanlarla ve insanlarsız, aşkın değişen yansımalarını görmek
istiyorum. Bütün bunlar beni yoruyor. Sen orada duruyorsun ve beni
seyrediyorsun sadece. Senin için sevmek, su içmek gibi rahat bir eylem. Ben,
her an uyanık olmalıyım.’’
Oğuz
Atay’ın bu sözü her şeyi özetliyor aslında. Sevmenin hep tasviri zor bir şey olduğunu,
pek de elle tutulacak bir karşılığı olmadığını düşünürdüm ta ki Sevgili Oğuz
Atay ve Poyraz Karayel’le tanışana kadar.
Yazı devam ediyor...