İstanbul Kanatlarımın Altında
filminde izlediğim bir sahne vardır ki yirmi yıldır harf harf aklımda. Okan Bayülgen
ve Ege Aydan’ın uçma girişiminde bulunmak suçuyla yargı önüne çıktığı bu
sahnede Okan Bayülgen öyle güzel anlatır ki zaferin semadan geleceğini, insanın
kanat takıp en yakın kuleden göklere uçası gelir, o kadar inandırıcı, o kadar
etkileyicidir. Madem bu kadar anlattık, bu sahneyi izlemeden geçmeyelim
isterim.
Yıllar içinde Okan Bayülgen’le ilgili fikirlerim türlü
çeşitli seferler çok değişti ama onu izlerken eninde sonunda hep bu sahnedeki
adam geldiği için aklıma, sevmeyi tamamen bırakabildiğim biri olmadı hiç.
Çok ilgisiz gelebilir ama Poyraz Karayel’de İlker Kaleli’yi
izlerken de aklıma bu sahne geliyor bazen. Bundan sonra ne yaparsa yapsın,
Ahmet Poyraz Karayel rolünde o uzun uzun anlattıkları, hepimizi her kelimesine
inandırdığı monologları gelecek aklıma biliyorum ki. Okan Bayülgen’in yıllar
önce sahip olduğu bu şeytan tüyü, İlker Kaleli’de Poyraz Karayel’de de
fazlasıyla var. Bu yüzden ne söylerse bu kadar çarpılarak dinliyoruz, ne
anlatırsa doğruluğuna kendisinden bile önce yemin ediyoruz.
Poyraz’ın nöbetçi eczaneye gidip
Ayşegül’ü anlattığı bu sahneyi hatırlayalım mesela. Öyle hissederek kuruyor ki
her cümlesini, işlediği her suçu, yaptığı her sorumsuzluğu, sevdiklerine
çektirdiği her acıyı tek seferde unutup Ayşegül olası geliyor insanın. Tabii
bunda ‘Hele saçları, sana yemin ediyorum Cemal Süreya’ diye bir kadın tarifi
yazabilen senaristin dev rolü var ama belki aynı cümlelere başka bir adamda bu
kadar çarpılmayabilirdik, Poyraz Karayel farklı.
Geçtiğimiz haftalarda sosyal
medyada da çok bahsedilen vatan sevgisi sahnesinin şahaneliğine ne demeli?
Vatan sevgisi çok hassas konudur, herkesin ince noktasıdır. Bir dizide, filmde anlatıldığında
kolaylıkla duygularımızın kullanmaya çalışıldığı hissine kapılabiliriz aslında,
‘Senden mi öğreneceğim arkadaşım memleket sevmeyi?’ diyebiliriz. Gel gör ki Poyraz
bunu o kadar güzel anlatıyor ki hiç susmasın istiyoruz, o konuştukça çıkıp
nehirlere sarılasımız, ovalara kalpler çizesimiz geliyor. ‘En çok Cemil Meriç’i
kıskanıyorum biliyor musunuz?’ diye anlatılan bir vatan sevdasıysa söz konusu
olan, bunun da en güzelini elbette Poyraz Karayel yapıyor.
Öyle baldan tatlı bir adam ki
Poyraz, kırmızı ceketi ile pavyon şarkıcısı olduğunda bile ona bayılmayı
bırakamıyoruz, leopar desenli kürk giydiğinde bile hastasıyız. Dizi olarak
Poyraz Karayel özellikle geçtiğimiz sezonun sonlarından beri zaman zaman hayal
kırıklığı yaşatıyor ama bir karakter olarak Poyraz Karayel’in bünyemizde yarattığı
etki hiç azalmadı. Yalan söylediğine en adımız gibi emin olduğumuz anlarda,
Ayşegül’e yaptığı haksızlıklarda, onun neler çektiğini hiç düşünmeden kızcağızı
neredeyse ihanetle suçladığında, bencilliğin zirvesinde dolaştığı anlarda bile
onu sevmekten vazgeçemedik çünkü Poyraz Karayel olmak bunu gerektirir. Yazanın
da oynayanın da ellerine sağlık. İyi seyirler dilerim.