Poyraz Karayel üçüncü sezonuyla,
geçen sezonun sonlarına doğru bir miktar kaybolan ve çokça özlediğim ne varsa
geri getirmiş gibi görünüyor. Efsane diyaloglar, yeni karakterlerin diziye
hızla uyum sağlamasıyla çok güzel başladı yeni sezon ve öyle de devam ediyor bence.
Geçtiğimiz hafta yayınlanan
67.bölümün finali beni o kadar etkiledi ki, üzerinden günler geçmiş olmasına
rağmen aklımdan çıkaramadım. Ayşegül ve Poyraz’ın birbirlerini görmeden
geçirdikleri iki senede yaşadıklarını başkalarından dinledikleri o andan bahsediyorum
elbette. Poyraz’ın, Ayşegül’ün Çınar’la tanışmasına sebep olan kazanın kaza
değil de intihar olduğunu öğrendiği, Ayşegül’ün, Poyraz’ın çektiği acılarla koca
bir mahallenin ölebileceğini duyduğu andan. İkisinin de ilk karşılaşmalarından
beri hep söyledikleri ‘Sen benim neler çektiğimi biliyor musun?’ cümlesinin aslında
bir de karşı tarafı olduğunu anladıkları an yaşadıkları pişmanlık, vicdan
azabı, haksızlığa uğramışlık hissi ve kime karşı olması gerektiğini bir türlü
bilemedikleri öfkeleri muhteşem yansıdı bize.

Ayşegül, Poyraz’ın aslında ölü
olmadığı o iki sene boyunca ne kadar acı çekmiş olabileceğini ilk defa anladı
sanki. Poyraz’ın cümle işkencelerden onu bir kere daha görebilmek için sağ
çıktığını, bir gün ona kavuşmayı bu kadar kafasına takmasa çoktan ölmüş
olacağını ilk defa gördü. Canından çok sevdiği, kanından daha iyi tanıdığı
adamın yaşadıklarını ancak bir başkasından duyduğunda inandı. Duyduklarından
sonra bunu daha önce düşünmemiş olmasının vicdan azabı, hayatta kalmak için
bile olsa Çınar’la evlenmesinin pişmanlığı, Poyraz’a birikmiş onca özlemiyle
öyle güzel üzüldü ki Ayşegül, biz de perişan olduk onunla beraber.

Poyraz, Ayşegül’ün, onun öldüğünü
sanırken yaşadıklarını ilk defa gerçekten dinledi. Onca işkenceden ve
yaşadıklarından sağ kalmasının sebebi olan Ayşegül’ü onu az sevmekle suçlarken,
Ayşegül’ün o gittikten sonra hayatta kalmak için bir sebep bulmaya çalışmasını
anlayamadı. Uğruna ölmek için beş dakika bile düşünmeyeceği Ayşegül’e bir türlü
inanmadı da, Bahri Baba’dan dinleyince gördü gerçeği. Ayşegül’e söylediklerinin
ve hatta söylemese de hissettiklerinin vicdan azabı, bir türlü mutlu
olamamalarına duyduğu isyanla birleşip ‘Ben ne yaptım baba? Ben kime ne yaptım
baba?’ diye öyle bir çıktı ki Poyraz’ın ağzından, hep beraber oturduk ağladık onunla.
En sevdiğin insan, aşkından
öldüğün adam, uğruna yaşadığın kadın bile olsa karşındakini anlayamıyorsun
bazen. Kendine yapılan haksızlıkları düşünmekten, aynı cümlenin karşı ucunu
göremiyorsun bir türlü. Bir insanı anlamak, bir nevi dünyayı anlamak aslında,
en azından ilk adımı. Bunca öfkenin, yangının ve hayhuyun arasında bu ilk adımı
attığımız günler ve iyi seyirler dilerim.