Bu akşam, Star Tv ekranında arzı-ı endam etmeye hazırlanan uyarlama drama Anne ile ilk muhatap oluşum sanırım birkaç yıl önceydi. Nippon Tv'nin başarılı draması, yerli sektörün de ilgisini çekmiş, birkaç yapım şirketi ve dahi Kanal projeyle ilgilenmeye başlamıştı. O zaman kulağıma sık sık çalınan hikayeyi merak ettiğim için ilk bölümünü izlemiş, uyarlamasının nasıl olabileceği üzerine düşünmüştüm.
Sonra geçen Nisan'da düzenlenen Mipcom'da Cannes'ın arka sokaklarına şık bir lokantada Star Tv yöneticilerine ve MF Yapım'ın kaptanı Faruk Bayhan'a denk gelişimden birkaç saat sonra dizinin uyarlama hakkının çoktan alındığını kanalına karar verildiği de kulağıma fısıldanmıştı. Sonra bildiğiniz gibi uzun süren bir cast çalışması yapıldı, detaylar netleşti, tanıtımlar dönmeye başladı. Nihayetinde bu gece meyvasını verecek bölüm ortaya çıktı. Açık söylemek gerekirse yarın sabah listede sonucu ne olursa olsun Anne'de çok doğru bir cast seçimi yapıldığına kaniyim. Ancak bu yazıyı yazma sebebim henüz yayına çıkmamış ve tanıtım filmleri dışında bölüme dair tek kare görmediğim bir drama hakkında konuşmak değil. Amacım geçtiğimiz hafta Mipcom'da düzenlenen lansmandan bahsetmek.
Anne'nin yurt dışı satış haklarının Global Agency'ye verildiğinden haberdar olduğum emailde bir de davet metni vardı. Davetiyede özetle şöyle diyordu. "16 Ekim'de Monte Carlo'da düzenlenecek olan çok özel lansman organizasyonuna davetlisiniz." İcabet etmemek olmazdı zira Global Agency'nin bir önceki sene Muhteşem Yüzyıl Kösem için düzenlediği olağan üstü partinin tadı hâlâ damaklarımızda kalmıştı. Nice Havaalanına inip, Cannes'daki eve yerleştikten ve rutin market alışverişini de bitirdikten sonra yemek yemek için gittiğim lokantada İzzet Pinto ile karşılaştım. "Helikopter mi?" dedim. "Evet" dedi. Davet Monte Carlo'nun en popüler mekanlarından biri olan Nikki Beach'te düzenleniyordu. Buradan helikopterlerle Monte Carlo'ya gidilecek.. 15 dakika deniz üstünde uçulacak.. Oradan da araçlarla otele.. Dress code? Smart Casual, dedi Pinto. En azından topuklu giymeyeceğim diye sevindim ama içime de bir kurt düştü. Şimdi sen Cannes'dan kalk 85 kişiyi helikopterlerle Monte Carlo'ya götür. Saatler sürecek bu yolculuk dedim içimden, o çoğul eki kaç helikopteri kapsayabilir ki?
İstikamet Monte Carlo! Bize iletilen saatte helipoter pistine gitmek üzere Majestik Otel'in önüne geldiğimde ortalık siyah vip araçtan geçilmiyordu. Elinde davetlilerin listesi bulunan kibar hostesimiz konukların araçlara dağılımını yaptı. Kimse beklemiyor, gelen araçlara yerleştiriliyordu. Kuş uçuşuyla 2 dakikalık yolu vip araçla aşıp helikopter alanına vardık. Orada bizi bekleyen helikoptere bindik ve havalandık. Hava gri ama rüzgarsız. Önce Cannes limanı ayaklarımızın altına serildi sonra şahane bir dağın eteklerine oturmuş tarihi binaların kapladığı yüzüyle Monaco.. Helikopter pistinde bizi bekleyen Global Agency hostları sayesinde gümrükten de hiç beklemeden çıktık; ver elini Monte Carlo! Kabul etmeliyim ki davetlilere helikopter yolculuğu deneyimletmek çok akıllıca ve yaratıcı bir fikirdi. Pinto, 30 ülkeden 55 içerik alıcısı, yabancı basın, kanal yöneticileri, yapımcılar ve Cansu Dere'yle birlikte 85 kişiyi ağırlamak için yine akılda kalacak bir fikir bulmuştu. Bütün bu yolculuğun toplu taşıma eziyetine dönme riski vardı, dönmedi. Birinci sınıf bir ağırlamayla ve yine vip araçlarla Nikki Beach'e geldik.
Arkamız deniz, yüzümüz dağ: Nikki Beach'ten bakınca şehir böyle Nikki Beach üşüyen misafirlerinin üzerine samur battaniyeler verilen ultra lüks bir "beach". Havuz başındaki kokteyl esnasında biz de içerik alıcılarıyla hasbıhal edip, halimiz nicedir öğrenme şansına eriştik. İnsan başka bir lisanda kendi dizilerini konuşunca tuhaflaşıyor. Neyse.. Bu kısmı başka bir yazının konusu aslında.. Kokteyl alanı konuklar vesilesiyle ısındıktan ve davetin bütün ağır topları geldikten sonra içeri
Carmina Burana eşliğinde ve olanca neşesiyle Cansu Dere girdi. Alkışlar, flaşlar eşliğinde fotoğraf çekimi için hazırlanan alana geçti. Neredeyse gece boyunca herkesle fotoğraf çektirdi.
Menajeri Ebru Toparlı, Cansu Dere ile tanıştırınca kısa bir süre sohbet etme şansı yakaladık. Çekimler devam ettiği için Cannes'a günü birlik gelebilmişti ve ertesi sabah İstanbul'a gidip sete koşacaktı. Televizyona uzun süre ara vermişti. İçine çok sinen bir hikayeye dahil olduğunu, seçiminden çok mutlu olduğunu söyledi. Sonra hep birlikte yemeğe geçtik. O esnada Dere, birkaç uluslararası mecraya röportaj verdi. Yemek boyunca fotoğraf çektirmeye de devam etti. Benim açımdan keyifli ve verimli bir geceydi. Asıl altını çizmek istediğim ise Cannes'a kara yoluyla dönecektik ve davetliler ne zaman isterlerse yola çıkabilmeleri için kapıda hazır bekleyen bir araç olmasıydı. "Haydi iyi geceler herkese" dedikten sonra hiç beklemeden bir araca kurulup yola serilmek tarıfsiz bir lüks bu tip organizasyonlarda..
Global Agency'ye bizi bu kadar güzel ağırladığı için teşekkür ederim. Çıtayı o kadar yukarı çekti ki seneye ne yapacaklarını merakla bekler oldum. Star Tv'ye ve Anne ailesine de yarın listede bol şans dilerim!
Böyle işte..
R.