-- Dikkat spoiler içerir--
Christopher
Nolan, Dark Knight serisi ile adından sıkça söz ettiren,
Inception ile bilim-kurgu türünde çığır açan, sinemanın
anlatma tekniklerini ters düz ederek kara film üzerine kurulan
altyapıyı bellek-kurgu denkleminde ele alan başarılı bir genç
yönetmen.Her filmi ile kendini daha da aşan Nolan'ın yeni filmi
'Interstellar (Yıldızlararası) içinse kendi açımdan
aynı şeyi söyleyemeyeceğim.
Konu olarak, küresel
ısınmanın etkisiyle yıllardır işlenen bir çıkış noktasından
hareket ediyoruz. Çıkış noktamızsa insan-doğa ilişkisinden
çıkan felaket. Bir nevi post-apokaliptik bir çizgide seyreden
Interstellar'ın göstermek istediği, uzayın derinliklerine
ulaşmada bir amaç oluşturmak iken anlatmak istediği de ''sevgi
teması'' Ancak şu var ki, filmin gelişme bölümünde Nolan'ın
aşina olduğumuz 'insanın içindeki gizil karanlık yanlar'
biraz daha ağır basıyor.''Bencillik'' bunlardan biri. Matt
Damon'ın canlandırdığı 'Dr.Mann' karakterinde bunu en ana
hatlarıyla görmek mümkün. Zira
Dr.Mann, kendi hayatı için
başkalarını harcamaktan çekinmiyor.İnsan modelinin en bariz
tezahürü yani.Sonra gelen ''açgözlülük'' , ''kibir'' gibi yine
insani duygulara mensup olmakla birlikte yaşadığımız gezegene
neden bu kadar hoyratça,canice davrandığımızla ilgili. Yani
kendi sonumuzu kendimizin getireceğinin bir sinyali. Tüm bunlar
esasında dediğimiz gibi insanın karanlık
yanlarını oluşturuyor.Ama Nolan, ''sevgi'' temasına da
bunlarla beraber bir varsayım eklemek istediği için durum ister
istemez tutarsızlaşıyor.
Filmin en büyük handikabı bu
aslında. İnsanın karanlık yanları irdelenirken, sevgi gibi masum
ve o duygularla beraber yapay gelen bir duygunun bu şekilde ele
alınması. Tabi filmin olumlu yanları da göz ardı edilemez.
'Gargantua' (Rabelais'ın meşhur devi ile bağlantı kuran) adlı
derin uçurumun tasarımı çok iyi düşünülmüş.Onun dışında
her ne kadar yine ''sevgi'' temasıyla beraber ele alınsa da
kütüphanelerin mahiyetinden oluşan beşinci boyut görseli
muazzamdı. Ama benim en çok mest olduğum ayrıntıysa, Nolan'ın
uzay boşluğundaki ses yalıtım potansiyelini avantaja çevirerek
zarif dokunuşlarını göstermesi oldu. Boşlukta süzülen
''Ranger'' adlı santrüfüj. farklı kamera açılarıyla bize
görsel bir şölen sunarken aynı zamanda da ses efektleri yerine
Hans Zimmer'ın duygusal müziklerinin tercih edilmesi takdiri hak
ediyor açıkçası.
Teknolojiyi, görsellik ile güzel bir şekilde harmanlamışlar.
Bilim-kurgu
türünü en kıyıda köşede kalmış örneklerine kadar takip eden
sinemaseverler, bu filmde de aşina olduğu kalıpları görecektir.
Zaman aşımı,yerçekimi,paralel evren,yeni gezegen arayışları
yıllardır bilim-kurgu filmlerinde gördüğümüz kalıplardan.
(Beşinci boyutu dışarıda tutarsak) Tabi Einstein'ın izafiyet
teorisi, Quantum fiziği gibi fizik kitaplarından serpiştirilmiş
formüller de filme katkı sağlamıyor değil. Oyunculukları da
es geçmeyelim. True Detective dizisindeki ''Rust Cohle''
karakteriyle olağanüstü bir performans sergileyen Oscar'lı oyuncu
Matthew McConaughey, filmdeki performansıyla kendini bir kez daha
aştığının sinyallerini veriyor.Jessica Chastain'in sinerjisi
tartışılamaz zaten. Anne Hathaway'i yeniden perdede görmek güzel
olsa da performansı gayet normal.Nolan'ın kemik kadrosunun
vazgeçilmezlerinden Michael Caine ise
az ama öz performansıyla
döktürüyor.
Son tahlilde kurgusu,yönetmenliği,görüntü
yönetmenliği ve müzikleriyle 2015 Akademi Ödülleri'nde (Oscar)
adından sıkça söz ettirecek, tabir-i caizse senenin Gravity'si
(Yerçekimi) olmaya aday Interstellar, bütün dramatik
yapısını tıpkı Contact (Mesaj) filminde olduğu gibi
baba-kız ilişkisinden alıyor. Dünya'nın sonu geldiği için yeni
gezegenler keşfi ise bu dramatik yapı için daha çok referans
konumunda. Asla ve asla Kubrick'in 2001: A Space Odyssey
(2001: Bir Uzay Macerası) adlı başyapıtıyla
kıyaslanamayacak (aynı cümlede geçmeleri bile gereksiz) lakin
kullandığı görsellik ve teknoloji açısından Gravity ile
belli başlı benzerlikleri olan Interstellar, beyazperde
Nolan izlemeyi özleyenler için ideal,bilim-kurgu tutkunları içinse
keyifli bir seyirlik olacaktır. Şahsen bir başyapıt değil ama
sevilmeyecek gibi de değil. İyi seyirler...
Filmin Notu: 5/3