“Deha ile delilik arasında incecik bir çizgi vardır. Ben bu
çizgiyi sildim.”
-Oscar
Levant
Roma'ya gittiğin için her yeri ateşe verenler
oldu. Olan yine bir tek sana oldu ama sen zaten alışıksın bu duruma. İz'e
karşılık vermediğin için, Defne'den çok daha cesur ve karakteri oturmuş
birisiyle bir zamanlar birlikte olduğun için ne çok topa tutmuşlardı. 17'de
aşıktın, koca bir “bitti, İz'i bana açıklama yeter” diyen bir kadın tarafından
terk edilmiş ve acı çekiyordun. Ve sen koşa koşa İz gibi bir kadının kollarında
teselliyi aramadın ya.. Ne sinirler bozmuştun!
Erkek karakter tam olarak bunu
yapardı! Sonra bu kadın karaktere ve kadın izliyicilere bir koz verirdi.
Mağduriyet kozu. Oysa seni hiç birisi tanıyamamıştı. Sen Yasemin'e dördüncü bölümde
nasıl karakterli bir adam olduğunu, yalnızlığı neden seçtiğini bir güzel
anlatmıştın, ama yine de istisna olup kaydeleri bozduğundan olsa gerek
duyulmamıştı anlaşılan. O yüzden ne İz, ne Yasemin, ne Gallo hiç birisine
kapılıp gidecek toylukta değildin.
İz çizim yapıyorsa sen Defne'ye de öğrettin,
Yasemin Defne'ye hakaret ediyorsa sen onu şirketini riske atmak pahasına anında
kovmasını bildin, Gallo bir ihtimalse sen yine de gerçeğin olarak Defne'yi
seçtin. Diyorum ya böyle hiç kimseyi tatmin edemedin, o yüzden Roma'da sana
alkolik saatler, farazi çapkınlıklar, güzel kaçışlar yazıldı. Sen bu kadını hiç
aldatmadın birlikteyken, hatta ayrıyken bile olur da bir gün olabilirsiniz
ihtimali var diye..ama sevdiğin kadının seni sevmediğini düşünecek bir raddeye
gelmişken bir masal dinlemek istediler. Mesela Defne'nin anlattığı bir masal
gibi.. Hep lafta olan ama asla gerçekte göremediğimiz cinsten..
RaniniTV’e en son bir
yazı gönderdiğimde inanamayacaksın ama seni yine linç ediyorlardı. Şaşırdın değil mi? :) Ama yani zaten senin
gibi insanlar pek sevilmez, sen de zamanla etrafındaki insanlardan da bunu
görmüşsündür. Hatasız olmak batar insanlara, illa senin hata yapacağın anı
kollar böylelikle kendi vicdanlarını rahatlatırlar. Kendileri zerre kusurlarını
törpülemeye çalışmazlar, yer yüzündeki bir çok çatışmada insanoğlu arasında
böyle doğar. Etrafındaki diğer karakterlerde de aynı hastalık mevcut değil
miydi zaten? Az ve öz konuştuğun için, duygularını sadece istediğinde ve hak
edene belli ettiğin için, bir şansın olduğunda hep doğrudan yana kullandığın
için.. Hep suçlanmadın mı?
Bu da ayrı bir konu ama sen zaten çoktan bu kötülüğün
bataklığına saplandın, ama güneş balçıkla sıvanmaz elbet onlara benzemeyi
bırakıp eski haline döneceksin bir gün, inanıyorum ben. Şu yazıya dönelim, daha
doğrusu içeriğine. Kiralık Aşk’ın başına gelen en talihsiz şey olan Barış
Yöş’ün yönetmenlik yaptığı dönemdi. Aslında bu cümle bile bir çok şeyi
anlatmaya yeter ama insanlar duymadan inanmazlar nedense böyle şeylere, neyseki
Meriç Acemi’den duyulunca huzura erildi. 34. bölüme yani Gallo'nun ilk geldiği
bölümdü hatırladın mı? Herkes Gallo’nun peşindeyken Gallo senin peşinden
arabana doğru yol alıyordu. O seni tanımıyordu henüz ama sen çoktan rakibini
zekan ile alt etmiştin bile. Herkesin ortak bir korkusu vardı, sen bir
başkasına yönelecektin çünkü Defne hiç görmediğimiz kadar kendisiyle meşguldü o
sıralar. Bir başka hayat kurma peşindeydi, hırsı gözüne bir perde gibi inmişti.
"Haklı bir endişe miydi" diye sorarsan beni Gallo gereksiz zaman kaybına sebep
olan diğer yan karakterler kategorisinde oluşu haricinde rahatsız etmedi. Çünkü
ben seni tanıyordum. Referansım sağlamdı. Sen Defne'yi seviyordun, ve Sinan ile
Defne'nin arasında bir şey olduğuna inandığında bile Yasemin'i geri çeviren, terk
edilmiş bir adamken Defne tarafından sırf Defne'yi hayal ediyorsun diye İz
dururken, İz'i evine gönderecek iradede bir adamdın. Karakter okumak önemlidir,
sen amansız bir aşka çoktan düşmüştün, senden zarar gelmezdi.
Böylelikle 34.
bölüm sonu geldi çattı, Gallo arabadan indi ve ardından bir bakış geldi. Kabul
edelim ki 20. bölümden sonra neler umduysak aşk namına olması için hiç birisi
olmadığı gibi, hikaye sizi ayrı ayrı köşelere dağıtmıştı ve biz size dair bir
şey görememiştik. Kırgındık, özlemiştik anlamlı bir şeyler izlemeyi ve belki de
bu yüzden o bakışı farklı anlamlarla düşünmeyi tercih etmiştik. Ben teknik bir
hata görmüştüm, diğerleri senin şehvetli bir bakışını. O yazıda da söylemiştim,
şimdi de söylüyorum sen iyi bir adamsın, aşık bir adam, aşık kalmak isteyen bir
adam..o zaman da savunduğum teknik hata nasıl doğru çıktıysa, bugün de
savunduğum ‘sen’ yine haklı çıktın. Sadece gitmişsin. Her zaman yaptığın gibi.
Kalıp sonradan tamir edemeyeceğin kadar kırıp dökmeden yine içine sığınıp
gitmişsin. Peşinden kimse gelmemiş, ve yine sen suçlu olmuşsun. Korkma, zaman
her hakikati ortaya çıkartacak kadar adaletli en azından.
Gallo ise İz'in kötü bir replikasıydı. Birinci
sezon başına gelenler aslında fazlasıyla trajikti. Sana söylediğim gibi seni
varsayımlar üzerinden kurtarmıştım geçen sefer şimdi ise imalardan
kurtaracağım anlaşıldı. Ne olmuş bir özetliyelim. Sen yine o yüce gönlünle
Defne'yi rezil etmeyerek onunla o gece evlenmişsin, ama ertesi gün bu sana fazla
gelince gitmek istemiş ve gitmişsin. İmkanı olan herkes tam da bunu yapardı.
Etrafında her gün gördüğün yüzler aslında bir başka yüzün maskesiymiş, sahiden
kim dayanabilir bunca yüze bakmaya o saatten sonra? Yalnızlığına yalnızlık
katmaz mı onca tanıdık suretin arasında, bir bilinmezin ortasında kalmak?
Gitmişsin ve yine aldığın onlarca yaradan yine kendi başına hayatta kalmaya
çalışmışsın. Grey’s Anatomi'de bir replik vardı, Meredith Derek’e şöyle
diyordu “Senin kırdığın beni, benim nasıl tamir ettiğime karışamazsın”
diye.
Senin gitmeyi tercih etmen, Roma'da İstanbul'da olduğun adamdan uzak bir
adam yaratıp ona inanman, en başından beri kesinlikle masallara ait doğru
insanı bulmadan birisiyle olmak vakit kaybı düşüncenden uzaklaşıp farklı
insanlarla birlikte olman dahi hiç kimseyi ilgilendirmez. Bu gerçeklikten uzak
bir beklenti olurdu. Sen kendini yeniden tek parça haline getirebilmek için bir
sürü yalan söylemişsin, kendini kandırmış ve kaybetmişsin. Senden geriye
kalanlara bakıp böyle söylemeleri ne acı değil mi?

"Bu kadar mı (senden geriye kalan)?” diye
sordu Sinan gördüğü adamı tanıyamayacak gibi bakarken..
“Aşağı yukarı” dedin.. Enkazdan sağ çıkan bu
görünen adamdı en azından..Ömer'den geriye kalan.
Yazı devam ediyor..