Ve gelelim Süreyya ile Levent’e…
Levent’in "Vur,
kır, parçala, bütün hıncını çıkar.” projesi tam yerinde bir girişim oldu Süreyya
için… Süreyya’nın yanında onu seven, sevmekten öte “Sen iste, ben yapayım.”
diyerek isteklerine değer veren Levent olduktan sonra, gelecek onun için çok
daha güzel olacak…
Bu ilişki ne kadar hamdı, gözlerimizin önünde
olgunlaştı, pişti… Levent’in ‘Sana aşığım.’ itirafı ile de dile geldi. Üstelik
Süreyya’nın öne sürdüğü tüm ‘ama’ lar tüm ‘engeller’ Levent’in tek bir cümlesi ile yok oldu: “Tutarım elinden, çıkarım herkesin karşısına,
sevdiğim kadın işte bu derim, herkes işine baksın...” Bunca bölüm boyunca dizide
bir kişi bile bu kadar cesur olamadı. Levent’e benden tam destek (Gerçi çok
büyük bir desteği kendi torununun duygularını küçümseyen Bedia Hanım’dan
alıyor.)
Bölüm içerisindeki kıyafet seçimlerine dair iki notum
var; Süreyya’nın bölümün çoğunluğunda üzerinde olan kıyafetine tek kelime ile
bayıldım. Her biri oldukça basit, bir o kadar da klasik parçalardı: Tank top
atlet, gri salaş hırka, bol bir pantolon ve parmak arası terlikler… Herkes bu salaş
kombini böylesine güzel taşıyamaz… Ece’nin
Lugat365 tasarımı ‘anne’ t-shirtü yazım
ekibinin mi, kostüm ekibinin mi detayı bilmiyorum ama incelikle seçilmiş; EcMer
kilidinin anahtarının ‘anne’ olduğunu bir kez daha vurguluyor.
Gelelim pek sevdiğimiz nur yüzlü(!) ihtiyar Bedia Hanım’a…
Yine dedektiflik peşinde. Bu kadın neden kendi kanından tek üyeyi, sen bir yana
dünya bir yana dediği torununu sürekli soyadı ve maddi olarak sahip oldukları
ile tehdit eder? Arabasının anahtarına,
kredi kartlarına el koyunca her şey istediği gibi mi olacak zannediyor
dersiniz? Yaşı da epey geçkin, tez zamanda helvasını yemek nasip olsa diye
dilememek elde değil.
Kerem, Bedia Hanım’ın ısrarına güçlü bir şekilde göğüs
gerip Mert’in sırrını paylaşmayarak ona verdiği değeri bir kez daha gösterdi.
Unutmadan sevgili Kerem, Bedia Hanım’a sorduğun “Oğlunuz muyum? Çalışanınız mı?”
sorusunun cevabı olur da “Oğlum” olursa durma kaç… Kadın psikopat… Gerçi
bordrolu çalışanlarına da kan kusturuyor ama aileden olup ‘gel-git’leri ile
uğraşmaktan iyidir.
Koranlar Can’ın eksikliğiyle bile olsa sonunda ‘bir
aile’ oluyor… Eksik ama bugüne kadar olamadıkları kadar ‘tam’ bir aile… Metin Süreyya’yı kazanmaya
çalışacak, Begüm hedeflerine ulaşıp şirkette başkan yardımcısı olacak, Cansu’ya
şirkette hisse verilecek ve şirkette çalışmaya başlayacak. Şirket, hisseler demişken
Can hisseleri kime devretti, ses seda yok?
Aile çatısı yeniden kuruluyor kurulmasına da Süreyya Cansu’ya “Bu aileyi
bir arada tutacak tek kişi sensin.” derken Cansu’yu olayın temeline
yerleştirdiğinden ve ona ne kadar büyük bir sorumluluk yüklediğinin farkında mı
acaba?
Üçüncü ve son “Bitti.” Cansu’dan Kerem’e geldi.
Diğerlerinden farklı olarak açıklaması sadece “Yapamam, arkamı dönemem, seninle
olamam.” oldu. Onca yaşanmışlığın bana öğrettiği şey: ‘Bir adam isminin sonuna içten bir şekilde iyelik eki ekleyip
sesleniyorsa sana onun değerini bil, kaybetme.’ İşte bu yüzden Kerem “Cansu’m” diye seslendiği anda Cansu
yine açıklama yapmadan kaçması ile onu bir kaşık suda boğmak istedim. O adam ki
acılı gününde senin yanında olabilmek için deli divane oldu, evim burada
dediğin yanlış mahallelerde dolandı durdu, ipuçlarını hatalı değerlendirip
senin kaçışlarına acılı hikâyeler yakıştırdı ve hatta ‘Anlat bana ne gizliyorsun?’ baskısı yaptığı için suçluluk duydu.
Oysa Kerem’in çok basit bir hayali var: Yeni temiz
bir başlangıç, o da Cansu'yla… “Canımızı yakan şeyleri geride bırakacağız, ben
varım yanında.” derken Cansu’nun gerçek hikâyesini bilmiyor ki, bunu bilme şansı
tanınsa belki de her ikisinin de kaçmak istedikleri yüksek sosyetede bir
süre yaşamaya devam ederken nefes alabilecekleri bir alan yaratmaları aslında
çok kolay olabilir belli mi olur?
Kerem için aileni bırakabilir misin?
“Ne olursa olsun ben Cansu'yla olacağım.” diyen adamın
üzülmesine neden olan kaçışın büyük nedenlerinden biri de Mert’in Cansu’ya
Kerem’in dünyasını anlattığı o konuşma değil mi? Oldukça içtendi, kabul… Ama ya
bu konuşma olmasaydı, Cansu olayın sadece ‘para’dan, ‘şaşalı dünya’dan kaçış
olarak düşünerek aile durumunu hesaba katmadan Kerem’in kollarına koşar
mıydı? Kerem’e bir açıklamayı birçok
gören, konuyu değerlendirme şansı vermeyen ve her zaman olduğu gibi onun adına
‘iyi ya da kötü’ olarak karar verenler oldukça Kerem mutluluğu bulamayacak…
Yazı devam ediyor...