Bitti! Dile getirilmesi
ne zor; özellikle gerçekte ‘biten’
duygular yokken ‘bitirilmek’ zorunda kalan ilişkiler söz konusu ise.
Bölümde üç kere duyduk bu kelimeyi. İlki Ece’den Mert’e, ikincisi Metin’den
Işıl’a, sonuncusu ve en acısı Cansu’dan Kerem’e… Bölüm akışına göre hikâyedeki
vedaları gözden geçirelim mi?
Bölüm Mert ile Cansu’nun karşılaşması ve Cansu’nun
gizeminin ortaya çıkması ile başladı. Mert’in sorgulaması çok doğru açıdan ‘Neden kimliğini değiştirdin?’ değil, ‘Neden kaçtın?’ üzerine yoğunlaştı. Hak vermek lazım; kardeşim
dediği Kerem’in merak içinde deli danalar gibi dolanması onu da yaralarken bizi
de ekran karşısında hem üzüp hem de sinir etmedi mi? Ama Cansu Hanım bırakın
mantıklı bir açıklama yapmayı, zeytinyağı gibi üste çıkmayı seçti Mert üstüne
gelince: “Sen söyleyebildin mi Ece’ye?” dedi. Dikkatinizi çekerim tüm sahne boyunca Mert
oldukça sakindi, ‘Sen söylemezsen ben
söylerim.’ gibi zaman kısıtlaması da vermedi onun yer değiştirmeyi öğrendiğinde
ilk yaptığı gibi; üstelik “Gidip Kerem’e yetiştirmeyeceğim.” bile dedi.
Cansu’nun yalanının karşı tarafı ne kadar kötü
hissettirdiğini idrak etmesi ile Ece’ye koştu Mert, onu semt pazarında
yakaladı. Ece ve pazar macerası ne güzeldi, akşama tezgâhlardan kalanlar için sipariş
verdi, kıyamam… Hele ki şekerleri görünce çocuk gibi sevinmesi <3 <3
<3 Tamam kabul, karakterler arasında ayrımcılık yapmamak lazım ama böylesine
içimizden fırlayan karakteri daha çok sevmeyelim de taşa mı dönelim?
“Yalanlarım içerisinde sıkıştım boğuldum,
artık itiraf zamanı”
Öncü deprem Mert
Bey’in asistanı Kerem olmadığı açıklaması oldu, ardından da ana deprem
geldi: “Ben Mert Çalhan’ım” Elbette ki Ece’nin bu gerçek açığa çıktığında ‘Sevgilim zengin çıktı, ohh yandan yandan.’
diyerek göbecikler atıp Mert’i kucaklayacağını beklemiyorduk. Ama kabul edelim
ki Mert’in açıklamaları çok içtendi, Ece’ye gelince kıyamam, para biriktirip
cici gömlek bile almış sevdiceğine kurulda giymesi için…
Cansu hem Mert birbirleri hakkında öğrendikleri gerçekleri
Ece’den saklarken Ece ilk öğrendiği gizemi, öğrenir öğrenmez ‘uğurböceği’ Cansu
ile paylaştı: “Bunu sana söylemem gerekiyordu.” derken Cansu’nun içi hiç mi
cızlamadı dersiniz? Saf saf açıklama yaparken, Cansu’ya üzülme derken ben içim gitti…
Ece’nin oje rengi tercihi karakteri ile doğru orantılı
narçiçeği olmalı demiştim, bu bölümdeki ruh haline pek uymadı doğrusu, morali
yerle bir olduğunda çıkartması çok doğruydu. Keşke hatalarımızdan da bir pamuk
ve bir aseton ile kurtulabilsek hızlıca, özümüze dönebilsek… Ece evine kaçıp yaşadıklarını
gözden geçirince Mert’in ‘Mini Çalhan’
olduğuna dair verdiği ipuçlarını birer birer buldu bulmasına da, demek ki aşkın
gözü körmüş, burnunun dibi bile görülmezmiş… Ortam değişikliği için Oliva’da
aldı soluğu…
Ercan, sahneleri giderek çoğalsın dilemiştim. Oluyor,
hatta Ece’den rol çalıyor… İyi de yapıyor. Üzgün Ece içimizin yağlarını
eritirken Ercan’ın şebeklikleri (Yeri geliyor kahramanlıkları.) neşe katıyor bölüme. Ece’nin aldatıldığını
sanması (Hem de sarı şeker ile :p) Mert’i dövdürtme projesi; likörlü çikolata
moral destek takviyesi, Mert’le diyaloglar… Bir de gönlümüzde yeri ayrı, asistan Kerem’in aslında Mert Çalhan’ın
ta kendisi olduğuna tek olumlu tepkiyi Ercan verdi: “Ee çok iyi...”
Ama Ece’ye göre bu aşk imkânsız… Ercan: “Niye imkânsızmış?” Ece: “Çünkü
dünyalarımız ayrı.”
Ve ilk ‘Bitti.’ Ece’den Mert’e geldi: ”Bitti asistan.” Aralarındaki kimlik
yalanı ortaya çıktığında, yalana duyarlı Ece’den böyle bir davranış bekliyorduk
değil mi? Ama nedenleri sadece kimlik değişimi ile sınırlı değildi. Mert’e
kendini açıklaması için fırsat verdi, dinledi, değerlendirdi. Mert’in yalanı da
Ece’ye yönelik değildi zaten, sevdaları zorunlu(!) bir yalanın tam ortasında
başlamıştı. Bu nedenle kimlik değişiminin affedilmesi de kolay oldu. Ama gel
gör ki, ‘Davul bile dengi dengine.’
demiş atalarımız. Her ne kadar Mert “Para pul hiç birisi sorun olmayacak bizim
aramızda.” dese bile, sanırım hepimiz hem fikiriz ki konu Bedia cadısı ve
camiası olduğunda Mert’in dünyası Ece’nin hayat enerjisini gün be gün eritir;
tanıdığımız, sevdiğimiz Ece’den geriye kocaman bir boşluk kalır. Mert Ece’nin
dünyasına ayak uydurabilir uydurmasına, sonuçta ‘Samanlık seyran olur’ da demiş davulu dengi dengine çaldıran
atalar, ama Ece’ye de hak vermek gerek. Mert her ne kadar değişimi göze alsa da
bu değişiminin yükünü Ece taşıyamaz, taşımamalı… Ama bu masal bitmek zorunda
değil, şöyle ki…
Yazı devam ediyor...