Neymiş efendim? Hiç bir işin sonunu
getirmemişim. Siz başlamayı bile göze almadınız.
Bulgura razı olup pirinçten vazgeçmemiş, ama pirinci de bir
türlü bulamamış be Poyraz. Biraz koca, biraz sevgili, biraz baba, biraz polis.
Dört çeyrek bir tam eder mi başkomiserim? Hiç mi etmez? Tamam, ben de cami
avlusunda Olric'le hayal kırıklığı satarım o zaman.
Benim gibi okusaydınız kirli sokakları
yosunlu duvarları çarpık taşlı binaları severdiniz
Aldığı nefesin kıymetini bilirdi Poyraz. Her ne kadar 'ben
yaşadıkça batıyorum' tarzında ahkâm kesse de en zor günlerde gülmeyi bilirdi.
Ölümle burun burunayken bile komşularıyla sohbet edebilmesi, vedalardan sevda
çıkarabilmesi bundandı belki de.
Bana yaşamasını öğretmediler... Insan, kendi
bulurmuş doğru yolu. Ben bulamazdım.
Yalnız ve yanlış yaşamış Poyraz. "Disconnectus Erectus Sevme
ve Yaşatma Derneği Yüksek Kurulu"nun millet meclisine sunduğu kanun hükmünde
kararnameye göre tutunamayanlar başka türlü bir ihtimam gösterilerek
büyütülmelidir. Daha fazla değil, farklı. Ama Poyraz bu kanun hükmünde
kararnameden kapıcı o gün gazeteyi getirmediği için haberder olamamıştı. Bat
dünya bat, bat da Zincirlikuyu'da mezar taşı sat.
Ne gördün bütün kapıların birer birer
kapandığı bu dünyada? Hangi kusurunu düzeltmene fırsat verdiler?
Hiç affedilememiş Poyraz. Hangi hatanda 'canın sağolsun'
dediler ki sana? Hangi rüzgar sana doğru esti bugüne kadar? Canın yandığında
'sen buna müstehaksın' dediler, 'ama biz de az değiliz' demedi kimse. Demezler.
Bir hata kaç özür alır Albay'ım? Ben taksitle de öderim.
Benim için anlatmak, açıklamak, ancak
kelimelerin anlamını değiştirmekle mümkün olacak galiba.
Anlaşılamamış Poyraz. Söylediğin hangi sözü içinden geçtiği
gibi duydular bugüne kadar? Yüzme bildiğin halde ayaklarının değmediği yere
gidemediğini kime açıklayabildin? Sen de başka başka şeyler
söyledin o yüzden. Nasıl olsa anlamayız, nasıl olsa anlamazlar.
hiçbir şey söylemeden susarsam sanki neyi
anlatamadığım anlaşılacak
Suskun kalamazdı Poyraz. O yüzden miydi köşeye sıkıştığında
nefes almaya bile vakti yokmuşçasına konuşması? Sanki sessizliğe teslim olursa
okuyacaklardı gözlerinden gerçeği, sanki anlatamadıkları boynuna dolanıp sıcak
nefesine karışacaktı. Sessizlik bana iyi gelmiyor Olric. Öyleyse konuşalım
efendimiz.
canım insanların üstüne dünyanın bütün
yıldırımlarını yağdırsam da sevilmek özlenmek istiyorum
Sevgi arsızıydı Poyraz. Arsız dediysek, fazlasında gözü
yoktu aslında. Gayri safi milli sevgiden payına düşeni istiyordu sadece. Ama
çok gördüler albayım. Bir parça sevgi ararken, içindeki tüm duyguları söküp
aldılar albayım. Bat insanlık bat, senin gibi insanlık olmaz olsun be.
Bir silgi gibi tükendim ben. Başkalarının
yaptıklarını silmeye çalıştım: mürekkeple yazmışlar oysa. Ben, kurşun kalem
silgisiydim. Azaldığımla kaldım.
Kimseye derman olamamış Poyraz. Hani binbir emek
hazırlanmış, üretilmiş de satışa çıktığı anda hatalı olduğu fark edilmişçesine
bir hayal kırıklığı olmuş Poyraz. Kimin elinden tutmak istese onu da çekmiş
batağa, kimin günahını silmeye çalışsa hep daha beterine bulaşmış. Bat Poyraz
bat. Bat da tek başına bat allasen.
Gülmek, onun için bir korunma amacıydı.
Çok acı çekti be Poyraz. Tüm olayları "ciddiye alsan
n'olacak?" kıvamında yaşaması bundandır zaten. Ya siz ne diyorsunuz, onun
çektiği acıyla dört tane akıl hastanesi yapılırdı be. Siz de hâlâ onun üstüne
gidin durmadan. Yazık, günah...
Hiç olmazsa, bütün bunların bana da çok zararı
dokunduğunu kabul etseniz... Kendimi boşuna da olsa, onlar için harcadığımı
söyleseler; bu çırpınışların kendimi korumak için olduğunu insafsızca ileri
sürmeseler.
Hiç yaranamadı Poyraz. Yeri geldi kurşunlara siper etti
kendini, yeri geldi hayatındaki değerli her şeyden vazgeçti ama bir türlü
değerini fark edemedi kimse. Biz hangi otobüse yanlış duraktan bindik, hangi
treni kaçırdık da başımıza bunlar geldi Poyraz evladım? Ben doğmakla hata ettim
albayım, doğmakla.
Yazı devam ediyor..