İlk defa bir filmi herkesten önce
izleme zevkini tattım bugün. Raninitv ile ilklerimi yaşamaya devam
ediyorum. Bu oluşumun içinde bulunmaktan da çok mutluyum.
Kasveti bol, yağmurlu bir sabahta saat
10.00'daki basın gösterime yetişmek için yola koyuldum. Filmin
afişlerini görünce bir ön yargı oluşmuştu bende. Kendimi
tutamayıp fragmanı izledikten sonra (genellikle büyük umutlar
beslediğim filmlerin fragmanlarını izlemem) tereddütsüz
diyebilirim ki; uzun bir aradan sonra beni en çok heyecanlandıran
Çağan Irmak filmi.
Daha önceki işlerden tanıdığı,
kimyasını çok iyi bildiği oyuncularla çalışmak yönetmenler
için bazen dezavantaj olabiliyor, bunun örneklerini görüyoruz.
Fakat Işıl Yücesoy ve Hümeyra ile tekrar bir araya gelmeyi, Çağan
Irmak tamamen avantaja çevirmiş. Bu iki usta ismin oyunculuğu o
kadar güzeldi ki hayran hayran ağlamak istedim.
Ne yapacağı bilinmeyen bir tek Kerem
Bürsin vardı kadroda, o da görevini layıkıyla yapmış
diyebiliriz.
Mehmet Günsür için söyleyebileceğim
tek şey, yine 39 yaşında olmadığı. Geriye mi sayıyorsun
yılları be adam!
İlahi okusun, dinlerim.
Farah Zeynep Abdullah mı? O zaten ışıl
ışıl.. Her izlediğim projesinde ''Bu kız ne ara yanımızdan
geçip gitti de ilerledi bu kadar?'' diyorum hayretler içinde.
Sesiyle, güzelliğiyle, varlığıyla eksik olmasın. Yolu zaten
açık olmasına açık ama o yol, hiç kapanmasın..
Daha ilk sahnesinde kendimi sinema
salonunun rahatsız koltuklarında değil de, Çağan Irmak'ın
uzattığı eli tutarken buldum. Adeta ''Gelin, yanı başımızda
olun, biz buradayız!'' diyordu filmdeki her sahne gerçekçiliğiyle. Mahallenizin Arnavut kaldırımında sendelerken ya da top oynayan çocukların toprağı
tozutmasından rahatsız olurken bulacaksınız kendinizi.
Çocukluğunuzda yediğiniz bir bisküvi vardı mesela, çok
sevdiğiniz ama tadını hatırlayamadığınız. Heh, işte onu
tekrar tadacaksınız bu filmde!
Filmin bu güzel doğallığını bozan
tek bir etmen vardı benim için: Bazı sahnelerde sürekli aynı
kamera hareketinin kullanılması. Hatta ilk kez kullanıldığı
sahnede bile sırıtan yapay bir hareket. İnsan gözünün görme
yetisinin çok çok üstüne çıkmamak gerekiyor bu tarz filmlerde.
Zorlamamak daha iyi olabilirdi.
Tam ben ufaktan ufaktan kulp takmaya
başlamışken Çağan Irmak, bir müthiş sahneyi daha suratıma
çarpıyor ve düşündüğüm her şeyi unutuyorum. Gerek çekimleri
olsun, gerek kurgunun akışı olsun filmin olayı bu herhalde. En
ufak bir odak sorunu yaşadığınızda, hemen ardından gelen
aksiyonla sizi filmin içinde tutmayı başarıyor Çağan Irmak, hem
de hiç rahatsız etmeden.
Filme yer yer klişe diyenler
çıkacaktır ama unutmamak lazım; eğer bir bilim-kurgu
çekmiyorsanız anlatılmayan, işlenmeyen konu yok sinemada. Neyi
anlattığı değil, nasıl anlattığı daha önemli bir faktör
bence. Çağan Irmak'ın da kendi büyüsü, kendi dokunuşu vardır
ya hep; bırakın kendinizi onun yarattığı dünyaya..
Unuttuklarımız fısıldamaya devam etsin Çağan Irmak, biz bu
karmaşık dünyayı yaşayıp giderken..
Not: Selpak iyidir.