Geçtiğimiz Ekim ayında başlayan
Kısmetse Olur’da finale sayılı günler kaldı. Gong sesi duyulduğunda elemeler
bitecek ve içerideki yarışmacılar arasından birinci çıkacak. Her hafta bir
kadın ve bir erkek yarışmacının elenmesi ile başlayan yarışma, sonrasında 10 bin
liralık çeki hangi ev kazanıyorsa oradan kimsenin elenmemesi kuralı ile devam
etti ama bu da kesin bir kural olmadı aslında. Kimi haftalar iki kişinin
birden elendiği de oldu. Evdekilerin birbirleriyle aşk yaşayıp evlenmesi temelinde
başlamışken, aylar önce Serhan’ın ‘dışarıdaki’ büyük aşkı Fatma’nın eve girişi
ve sonunda ikisinin birden el ele dışarı çıkışı, Kısmetse Olur’da her türlü
kuralın esnetilmesinin ilk adımıydı.
Açıkçası şu an, yarışmacıların
nasıl olduğu belli olmayan şekilde elenip elenip eve geri dönmeleri, tuhaf
Kral-Kraliçe seçimleri, aşırı senaryovari tavırlar ve sosyal medyadaki
spekülasyonlar ile program yarışmadan ziyade günlük bir diziye benziyor ve böyle
izlendiğinde çok eğlenceli oluyor bana göre. Aynı zamanda çok eleştiri de alıyor
elbette, ama benim bu yazıdaki derdim Kısmetse Olur’un nasıl bir program olduğu
değil, geçtiğimiz günlerde yarışmacılardan Tankut’un evi ziyaret ederken
yanında oğlunu getirmesi.
Televizyondaki her şey çok ince
elenip sık dokunuyormuşçasına sansürlenirken, sigara paketlerindeki buğudan oyuncuların
suratını göremez ve içki gösterilemediği için kahramanlarımız en romantik
yemekleri en lüks sofralarda şeftali suyu eşliğinde yemek zorunda kalırken, klipler
telekız çağrışımı yaptığı iddiasıyla ceza alırken, böyle bir programa çok normalmiş gibi çocuk çıkarılmasını aklım almıyor. Elbette yanında babası
olduğunu ve "çocuğun yanında yapmayın bunu" diye diğerlerini uyarmasına yeterli bularak evladının iyiliğini bizden daha çok düşündüğü söylenebilir. Ama çocuk o
kadar hassas bir konu ki, ona gelecek zararlar söz konusu olduğunda sadece
ebeveynleri karar veremeyebilir bazen, vermemeli de.
Kendisine yönetilen bir
sürü soru ve meraklı bakışa karşı, ‘Buz
pisti nerede?’ diye sordu, babası ve Daniela’nın gittiği buz pistinin
stüdyoda olduğunu düşünüyormuş. Çocuk olma halini bundan daha iyi
anlatabileceğimi sanmıyorum. Eser’le Cansel kavga etti, Batuhan’la Nur bir yola
girdi, Ayça’yla Hazal nişanlandı diye saatler doldurmak başka, küçücük bir
çocuğun orada beş dakika için bile olsa yaşadığı mahcubiyete şahit olmak başka.
Zaten o kadar zor bir dünyada yaşıyoruz
ki, her gün vicdanımızla sınanıyor, akıl sağlığımızı korumak için büyük çaba
gösteriyoruz. Bari çocuklar kendilerini korumak zorunda kalmasın.